15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi anılıyor! DİSK’ten önemli çağrı
Bundan tam 54 yıl önce gerçekleşen 1970, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi DİSK’e bağlı sendikalar, fabrika ve iş yerlerinde anılıyor. Disk yaptığı çağrıda 15-16 Haziran işçi direnişini hatırlatarak, “Bu zorlu günleri nasıl aşacağımızı ise Türkiye işçi sınıfının, 15-16 Haziran 1970’teki büyük işçi direnişi gösteriyor.” dedi.
15-16 Haziran 1970’de gerçekleşen Büyük İşçi Direnişi yıl dönümü sebebiyle DİSK’e bağlı sendika, fabrika ve iş yerlerinde anılıyor. DİSK büyük işçi direnişinin 54’üncü yılında yaptığı açıklama şöyle:
“Şanlı 15-16 Haziran’ın izinde ekmek, adalet ve hürriyet mücadelesine!
İşçiler, emekçiler, emekliler olarak, zor günler geçiriyoruz.
Yüksek enflasyon karşısında maaşlarımız eriyor; ekmeğimiz her gün biraz daha küçülüyor. Gelirde, vergide ve ülkede adalet her gün biraz daha bozuluyor; zengin daha da zenginleşirken milyonlar yoksullaşıyor. Sendikal hak ve özgürlüklerimiz başta olmak üzere hürriyetimiz alabildiğine kısıtlanıyor.
Bu zorlu günleri nasıl aşacağımızı ise Türkiye işçi sınıfının, 15-16 Haziran 1970’teki büyük işçi direnişi gösteriyor.
15-16 HAZİRAN BİR DESTANDIR
15-16 Haziran’ın 54’üncü yıldönümünde bir aradayız. 15-16 Haziran işçi sınıfının ayağa kalkıp “Artık yeter!” dediği bir direniş destanıdır. 15-16 Haziran işçi sınıfının burjuvaziye, tüm sömürüye nasırlı ellerin yumruğunu vurmasının simgesidir. Bundan tam 54 yıl önce, dönemin siyasi iktidarı Sendikalar Kanunu’nda değişiklik yaparak DİSK’i fiilen ortadan kaldırmak amacıyla bir yasa tasarısı hazırladı. Getirilmek istenen yasada bir sendikanın ve konfederasyonun Türkiye çapında faaliyet gösterebilmesi için işçilerin üçte birini üye yapması gerekecekti. Yüzde 33’lük bir barajla DİSK’in önüne set çekmek istiyorlardı. Bu yasa tasarısı 1961 Anayasası’nda tanınan hakları yok saymaktaydı. Ama o yıllarda da işçilerin haklarına ve ekmeğine el uzatmak için Anayasa’yı çiğnemeyi göze alan bir siyasi iktidar vardı.
DİSK’İN GÜCÜ
DİSK’in kapısına kilit vurmayı amaçlayan Anayasa’ya aykırı bu girişimin arkasında elbette ki patronlar vardı. Çünkü DİSK 1967’deki kuruluşuyla beraber işbirlikçi, sarı sendikacılığa karşı sınıf ve kitle sendikacılığı çizgisi ile güçlenmekteydi. DİSK güçlendikçe, ücretler yükselmekte, işçiler yeni haklar elde etmekteydi. DİSK güçlendikçe işçi sınıfı güçleniyordu. DİSK güçlendikçe işçiler sömürü düzeninin çarklarına çomak sokuyordu. DİSK güçlendikçe işçiler işyerlerinde ve ülkede söz ve karar sahibi oluyordu.
PATRONLAR DİSK’TEN RAHATSIZDI
Patronlar ve iktidar bu gelişmelerden rahatsız olduğu için DİSK’i yok etmek istiyorlardı. İşçileri sarı sendikalara mahkûm etmek için hazırladıkları yasal düzenlemeyi kolaylıkla hayata geçireceklerini düşündüler. DİSK’in çağrılarına, çabalarına kulaklarını tıkadılar. İşçilerin tepkilerini dinlemediler. “Biz yaparsak olur” dediler ama yanıldılar. Tasarının Meclis’ten geçmemesi için yaptığı girişimlerden sonuç alamayan DİSK, bütün işyeri temsilcileri ve yöneticilerini 14 Haziran 1970’te toplayarak eylem kararı aldı. Kurucu Genel Başkanımız Kemal Türkler, bu toplantıda yaptığı tarihi konuşmasında şunları söyledi: “Meclis’teki kanuna karşı kısa zamanda DİSK’e bağlı bütün sendikaların hemen kendi işkollarında greve geçmesi gerekir, arkadaşlar. Biz işçiyiz, dünyada her şeyi yapan işçiler amma işçiler durduğu zaman, dünyada her şeyi yapan işçiler durdukça dünya durur arkadaşlar, uçak durur, gemi durur, fabrikalar durur, bütün vasıtalar durur. Çünkü biz işçiler buna hâkim olduğumuz müddetçe her şey de o zaman kendiliğinden halledilmiş olur.” Ve Kemal Türkler’in dediği gibi oldu. 15 Haziran sabahından başlayarak sadece DİSK’li işçiler değil, örgütlü-örgütsüz tüm işçiler, kol kola omuz omuza direndi.
YÜZ BİNLERCE İŞÇİ
İlk olarak İzmit, Gebze ve İstanbul’dan 100 binin üzerinde işçi Ankara asfaltını keserek yürüyüşe geçti. Her adımda sayıları arttı, her kilometrede seslerine yeni sesler katıldı. Önlerine çıkan barikatlar dağıldı. Coplar, panzerler ve hatta kurşunlar işçi selini durduramadı. Bu kıvılcım Türkiye’nin diğer büyük kentlerine de ulaştı. Dönemin iktidarı işçileri dinlemek yerine susturmaya çalıştı. Köprüler kaldırılarak işçilerin yürüyüşü engellenmek istendi. Açılan ateş sonucu üç işçi; Yaşar Yıldırım, Mustafa Bayram ve Mehmet Gıdak yaşamını yitirdi. 60 günlük sıkıyönetim ilan edildi. DİSK ve bağlı sendikaların yöneticilerinin pek çoğu sıkıyönetim mahkemelerince tutuklandı ve yargılandı. 5 binin üzerinde işçi önderi işten atıldı.
UYGULAYAMADILAR
Gözünü karartan hükümet işçi kanı pahasına yasayı çıkarttı ama fiili olarak uygulayamadı. Gücümüz birliğimizden gelir diyen işçilerin kararlılığı sayesinde DİSK’in kapısına kilit vuramadı. Nitekim Anayasa Mahkemesi ölü doğan bu yasayı iptal etti. DİSK’in görüşleri haklı çıktı. DİSK kazandı, işçiler kazandı.
Bu şanlı direnişi nesilden nesile Türkiye işçi sınıfına anlatmak hepimizin görevidir. Çünkü 15-16 Haziran yalnızca anılması gereken bir “tarih” değildir. 15-16 Haziran içinden geçtiğimiz karanlık dönemden çıkış için yolumuzu gösteren bir işaret fişeğidir.
Bugün 15-16 Haziran direnişinin izinde ekmek, adalet ve hürriyet mücadelesini büyütme kararlılığımızı ifade etmek için bir aradayız. Türkiye işçi sınıfı olarak 15-16 Haziran direnişinde gösterilen birliği, dayanışmayı ve mücadeleyi örgütlemek zorundayız. Çünkü bize bir kez daha sömürü, adaletsizlik ve kölelik dayatılıyor. Enflasyon nedeniyle yaşanan kayıpların karşılanmayacağı hükümet yetkilileri tarafından açıkça ilan ediliyor. Şirket kârları rekorlar kırarken ücretleri enflasyonun nedeni olarak gösterecek kadar akıldışı politikalar ile karşı karşıyayız.
TÜM ÇARKLAR EMEĞİ UCUZLATMAK İÇİN DÖNÜYOR
Türkiye’de düzenin tüm çarkları emeği ucuzlatmak için dönüyor. Emeği ucuzlatmak uğruna, Türkiye İstatistik Kurumu dahi suç işlemeyi göze alarak mahkeme kararlarına rağmen enflasyon sepetine yönelik sansür uygulamaya devam ediyor. Emeği ucuzlatmak uğruna, Türkiye dünyada işçi haklarının en kötü olduğu 10 ülke arasındaki yerini koruyor. Emeği ucuzlatmak uğruna, işverenlerin sendikal hakları gasp etmesine seyirci kalınıyor, ILO sözleşmeleri göz göre göre çiğneniyor, Türkiye işçi sınıfının yarısından fazlası asgari ücrete mahkûm ediliyor, asgari ücret ise bile isteye enflasyona ezdiriliyor. Emeği ucuzlatmak uğruna, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri maliyet unsuru olarak görülüyor ve işçiler önlenebilir iş kazalarında yaşamdan koparılıyor. Emeği ucuzlatmak uğruna, emekliler sefalete mahkûm edilerek çalışma yaşamına devam etmeye zorlanıyor.
Yükselen faiz oranları nedeniyle ekonomideki yavaşlama işsizlik oranlarının artmasına neden olurken artan işsizlik de emeği ucuzlatmak için bir fırsat olarak görülüyor. İktidarın Orta Vadeli Program’da ve 12. Kalkınma Planı’nda açıkça ilan ettiği plan işlemeye devam ediyor. Ücretleri baskılayan, halkın geniş kesimlerini yoksullaştıran, kısacası acı reçeteyi yine bizlere içirip büyük sermayeyi mutlu etmeye yönelik politikalar hızla hayata geçiriliyor. Gelirde adaletsizlik büyürken vergi yükü daha fazla işçilerin, dar gelirlilerin omuzlarına yıkılıyor. Aşırı kârlar elde eden şirketlerin vergilerine imtiyaz üstüne imtiyazlar tanınırken biz mücadele edip ücretlerimizde artış sağlasak bile bu artışlar “vergi dilimi” yoluyla gasp ediliyor. Gelirde adaletsizlik, vergide adaletsizlik ile perçinleniyor.
İŞÇİ SINIFI BUNU HAK ETMİYOR
Türkiye işçi sınıfı bunu hak etmiyor! Ve Türkiye işçi sınıfı bu adaletsiz düzeni kendi elleriyle değiştirebilir. Ülkenin tüm değer ve güzelliklerini üreten bizler 15-16 Haziran direnişinin ışığında birleştiğimizde ve mücadele ettiğimizde hiçbir kuvvetin bizi yenemeyeceğini biliyoruz. Türkiye işçi sınıfı DİSK çatısı altında birleşmeye, 15-16 Haziran direnişinin izinde mücadeleye çağırıyoruz! Gelirde adalet, vergide adalet, ülkede adalet için yaşasın 15-16 Haziran! Sendikal haklarımız için ve demokrasi için yaşasın 15-16 Haziran! Ekmek için, adalet için, hürriyet için yaşasın 15-16 Haziran!
Yaşasın işçilerin birliği!
Yaşasın direniş!
Yaşasın DİSK!