Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Buket Afkan

Kocaeli’deki olaylarla Fransa’da yaşananlar benzer mi?

Bütün dünya, Fransa’da bugün itibariyle yedinci gününe giren çatışmaları kaygıyla izliyor. Fransa’nın Nanterre kentinde, 27 Haziran’da Nael M. isimli 17 yaşındaki Cezayir asıllı çocuğun polis tarafından silahla öldürülmesinin ardından başlayan gösterilerde gözaltına alınanların sayısı 3 bin 200’ü aştı. Yaş ortalaması 17 olan eylemcilerin hızla yargılanarak cezalandırılacağı anlaşılıyor. Yakarak, yıkarak, talan ederek öyle bir saldırganlık gösterdi ki eylemciler, zararın 1 milyar eurodan fazla olduğu belirtiliyor.

Türkiye’de de başta Suriyeli sığınmacılar olmak üzere, Afganistan ve Pakistan gibi ülkelerden gelen “18-30 yaş arası erkek” göçmen kitlesine yönelik inkar edilemez bir rahatsızlık söz konusu. Tam da Fransa’daki olayları endişeyle izlerken, Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde yerli vatandaşlarla Suriyeliler arasında yaşandığı iddia edilen olaylar gözleri kentimize çevirdi.

Fransa’daki çatışmalar özellikle sosyal medyada “Türkiye’de de benzer olaylar yaşanacak” türünde bir propagandaya neden oldu. Bununla birlikte medyada “Suriyeli sığınmacılar ve kaçak göçmenler”le ilgili haberlerin sayısında büyük artış görüldü. Kurban Bayramı’nda, Bursa’nın Mudanya ilçesinde sığınmacıların sahillerde kadınları rahatsız ettiği iddia edilince, yangına körükle gitmek üzerine siyaset belirlemiş olan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, ilçeye giderek basın açıklaması yaptı. Özdağ, bir kez daha sığınmacıları hedef gösterdi.

İktidar kanadı ise Fransa’da meydana gelen olayların benzerlerinin ülkemizde de yaşanabileceği yönünde yapılan paylaşımların kamu düzenini bozma amacı taşıdığını iddia ediyor.

AK Parti’li Ömer Çelik “Son günlerde bazı siyasetçi, gazeteci ve yorumcular, Fransa’da yaşanan son hadiseler üzerinden sığınmacıların Türkiye’de de benzer çatışmalara yol açabileceği iddiasını dile getiriyorlar. Türkiye’nin insani değerlere dayanan göç politikası ile Fransa’nın sömürgeci politikalarına ve ırkçı şiddete duyulan tepkiyi mukayese etmek, şuursuz ve kötü niyetli bir yaklaşımdır” diye bir tweet attı.

İşte tam bu anda, Dilovası’nda yaşanan gerginlik iddia sahiplerinin eline bir koz vermiş oldu. Ama gerçekten de Fransa’daki olaylarla Dilovası’nda yaşandığı iddia edilen olaylar benzerlik gösteriyor mu

Her şeyden önce Fransa’da yaşanan bir göçmen sorunu değil. Fransa’nın sömürgeci tarihinin bakiyesi, en az yüz yıllık bir sorunun anlık patlaması. Bu olay ne ilk, ne de bu gidişle son olacak. Bu çocuklar, gençler üç-dört kuşaktır Fransız vatandaşı. Oradaki hadise ekonomik, toplumsal, siyasi sebepleri olan çok katmanlı bir sorun. Fransa’nın tüm çabalara rağmen çözüm bulamadığı kanayan yarası, hatta utanç sebebi diyebiliriz.

Şöyle özetleyelim: Büyük kentlerin getto adını verdiğimiz yoksul mahallelerinde yaşayan Arap ve Siyahi Fransızların bir türlü aşılamayan bir vatandaşlık krizi söz konusu. Fransa devleti onlarca yıldır bu insanları entegre edemedi. Yoksulluğun neden olduğu uyuşturucu ticareti ile polisin ırkçı yaklaşımı bir araya gelince bu entegrasyonun sağlanması da mümkün olmuyor. Okullarda çocuklara “Fransız vatandaşı” hissiyatını kazandıracak nitelikte bir eğitim verilemiyor. Zaten eylemlerde de gördüğümüz gibi, okullar eylemcilerin öncelikli hedefleri arasında yer aldı. Yani Fransa’da yaşananlar daha çok ABD’deki azınlıkların yaşadığı sorunlara benziyor. Eylemlerin nihilist ve yıkıcı niteliği de Fransız toplumundaki aşırı sağcı eğilimleri güçlendiriyor. Bu eylemlerden sonra, önümüzdeki seçimde aşırı sağın iktidara gelmesine kesin gözüyle bakılıyor.

Dilovası’nda yaşananlar ise çok farklı. Sahipli bir köpeğin zehirlenerek öldürüldüğünü iddia eden mahalleliler, Suriyeli şahsa tepki gösterince bir grup Suriyelinin ellerinde taş ve sopalarla sokağa çıktığı yönünde paylaşımlar sosyal medyada dolaşıma girdi. Grubun, Ağrılı ailenin yaşadığı evi basmaya çalıştığı iddia edildi. Bunun üzerine Dilovası sakinleri sokağa dökülerek sloganlar eşliğinde yürüdü. Ancak ev basma iddiası, Kocaeli Valiliği ve emniyeti tarafından yalanlandı.

Kocaeli Valiliği’nden yapılan açıklamada “Bazı sosyal medya mecralarında yayınlanan görüntülerde yabancı uyruklu şahısların vatandaşlarımıza ait evlere saldırdığı şeklinde görüntülerin paylaşıldığı ancak bu görüntülerdeki kişilerin yabancı uyruklu şahıslar olmadığı köpeği ölen şahıs ve yakınları olduğu tespit edilmiştir. Hiçbir vatandaşımızın evine saldırı gerçekleştirilmemiştir” ifadelerine yer verilerek, vatandaşlardan gerçeğe aykırı ve provakatif amaçlı haber ve görüntülere inanmamaları istendi

Bu arada yapılan açıklamalarda, eylemlere katıldığı tespit edilen yabancı uyruklu 10 kişinin sınır dışı edileceği belirtildi. Sığınmacı Hakları Platformu üyesi Taha Elgazi ise, gözaltına alınan 10 kişinin Suriyeli mülteci olmadığını, olay esnasında olay yerinde bulunan kişilerden olduğunu söyledi.

Şu ana kadar bu olayla ilgili olarak öğrenebildiklerimiz bunlar. Bu yaşananlarla Fransa’daki olaylar arasında benzerlik kurmak, gerçekten fazla zorlama değil mi?

Olaya öncelikle adli bir vaka olarak bakılması, Dilovası’nda varsa mülteci yoğunlaşmasının önlenmesi ve bu yönde gerekli tedbirlerin alınması, ancak en önemlisi, gelecekte Fransa’dakine benzer sorunlar yaşamak istemiyorsak, tüm Türkiye’de sığınmacıların entegrasyonu meselesine hızla eğilmeyi düşünmeye başlamamız gerekiyor. İnkar ederek bu sorunları sadece büyütürüz. Devletin acilen sığınmacılara yönelik politikalar, program ve projeleri hayata geçirmesini talep etmeliyiz.

Gerçekçi olup “gitsinler” kolaycılığı ile yabancı düşmanlığını köpürtmenin uzun vadede ülkemize vereceği zararları hesap etmeliyiz ama “Ensar-Mülteci” duygusallığından da artık çıkmalıyız.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER