Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Buket Afkan

Seçimden önce son sözler

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2018 seçimlerinden önce seçmene ‘Siz yetkiyi verin, ondan sonra faizle, şununla bununla nasıl uğraşılır görün’ vaadinde bulunduğunda 4 TL olan dolar, bugün 20 lirayı aştı. İhtiyaç kredisi faizleri bazı bankalarda yüzde 60’a dayandı. Enflasyon malumunuz.

Seçime yaklaşırken Merkez Bankası, kurun fırlamasını önlemek için dolar rezervini kullandı. Geldiğimiz noktada TCMB swap hariç net rezervi -60 milyar dolara ulaştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, katıldığı bir televizyon programında, Körfez ülkelerinden gelen paranın Merkez Bankası’nı rahatlattığını söyledi. “-60 milyar dolarlık rezerv mi Erdoğan’a göre rahatlama?” diye soruyorsanız şöyle açıklayalım: Erdoğan demek istiyor ki “Eğer Körfez ülkelerinden para gelmeseydi Merkez Bankası arka kapıdan döviz satamayacaktı ve kur fırlayacaktı.” Rahatlatmaktan kastı bu. Seçime birkaç ay kala yaşanacak bir kur krizi, Erdoğan’ın seçilmesini çok zorlaştıracaktı.

Erdoğan o televizyon programında aynen şunları söyledi: “Bu arada yine Körfez’den falan bizim sistemimizin içerisine para depo eden ülkeler oldu. Bu da tabii ne yaptı, ister istemez kısa bir süre için de olsa Merkez Bankamızı, piyasamızı rahatlattı.” Sonrasında söyledikleri ise daha ilginç: “İşte şimdi burada bunlara prim vermeden inşallah bu seçimi de pazar günü hayırlısıyla kapattığımızda zaten göreceksiniz buraya liderler nasıl gelecekler. Veya ben o liderlere şükran borcumu ifade etmek için süratle nasıl gideceğim, bunları da göreceğiz. Bizi bu noktada vurmaya çalışanlar var, bir de sürekli burayı takip eden dostlarımız var.”

Erdoğan, doğal olarak, seçilmesi için Türkiye’ye “para depolayan” Arap ülkelerini “dostu” olarak görüyor ve onlara şükran duyuyor. “Kısa bir süre için de olsa” o paralarla iktidar rahatladı. Ama ünlü bir Arap atasözü “Ben kardeşime karşı, kardeşim ve ben kuzenlerime karşı, kuzenlerim ve ben yabancılara karşı” der. Kabileci Arap toplumları için ilişkilenmek kavga etmek demektir. Kavga edecek yabancı bulamazlarsa kuzenleriyle, kuzenleri bulamazsa kardeş kardeşle kavga eder. Yani öyle pek dost canlısı insanlar oldukları söylenemez. Bir çıkarları olmasa kimseye günahlarını bile vermezler.

Erdoğan, bu seçim sürecinde 2018 yılında olduğu gibi “Verin yetkiyi, görün etkiyi” de demedi. Mümkün olduğu kadar ekonomi konuşmaktan kaçındı. Mevcut sorunları zaman zaman kabul etse de çözümün yine kendisinde olduğunu savundu. Acaba öyle mi?

Türkiye’de epey bir süredir Erdoğan’ın şahsi ekonomi modeli uygulanıyor. Dünyada böyle bir model olmadığı için buna ‘Türkiye Ekonomi Modeli’ ismi verildi. Aslında ‘Erdoğan Ekonomi Modeli’ de denilebilirdi. 2018’de seçilmesinin ardından bu modeli uygulamaya alan Erdoğan, sonuçlarına rağmen ısrar ediyor. Zaten şu anda ekonomi kulislerinde konuşulan tek konu “Erdoğan kazanırsa bu şekilde devam mı edecek, yoksa ekonomide normalleştirmeyi kabul edecek mi?”

Kulislere göre, AK Parti ve çevresinde iki grup seçim sonrası için iki ayrı plan yapıyor. İstanbul’da bilim insanlarının da aralarında bulunduğu bir grup, Erdoğan’ın bu politikayla devam etme kararı alması halinde ekonominin ayakta tutulması için nasıl önlemler alınabileceğini araştırıyor. Ankara’daki bir grup ise, Erdoğan’ın ikna edilmesi için girişimlerde bulunmaya hazırlanıyor. Bir rapor hazırlandığı ve Erdoğan’a sunulacağı söyleniyor. Bu ekonomi modeliyle gidebilecek bir yer kalmadığını görenlerin tek umudu Erdoğan’ın ısrarından vazgeçmesi. Bunlar seçim sonrası senaryoları.

O seçim yarın yapılacak. Şahsen on beş gün içinde seçmenlerin kararlarında çok büyük bir değişiklik olmasını beklemiyorum. Eğer olursa, onları seçimden sonra analiz etmeye çalışırız.

Hatırlatmaya gerek yok, mutlaka ama mutlaka oy kullanacağız. Kazansak da kaybetsek de “Biz buradayız, ülkenin kaderinde söz sahibiyiz” diyeceğiz. Demokrasiler güçlenebilir, zayıflayabilir ama halkın demokrasiye olan inancı kaybolursa bir daha millet iradesinden söz etmek mümkün olmayabilir. Biz bugün demokrasiden vazgeçersek, yarın kimse gözümüzün yaşına bakmaz. Mesele seçim kazanmak değil, oyunun içinde kalmaktır. Oyunu bırakırsak, oyun bizsiz devam eder.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER