Acı bir yazı ve şimdi cesurların konuşma zamanı
Pandemi, gıda krizi, ekonomik buhran...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a vız geldi, tırıs gitti.
Erdoğan’ın karşısında çığ gibi büyüyen Kemal Kılıçdaroğlu önderliğindeki birleşik muhalefet, 2014’te ne oy alıyorsa, 2023’te de aynı oyu aldı.
2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan yüzde 51,79’la ilk turda seçilirken, Ekmeleddin İhsanoğlu ve Selahattin Demirtaş toplam yüzde 48,21 oy aldı.
2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan yine 52,54 ile ilk turda seçilirken, muhalefet adayları Muharrem İnce, Meral Akşener ve Selahattin Demirtaş toplam yüzde 47,46’lık oy oranına sahip oldu.
Geldik 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerine.
Tüm şartlar muhalefetin kazanabileceği ortamı hazırlamıştı. Ancak Millet İttifakının, Türk halkının kafasında beka problemiyle ilgili soru işareti oluşturan yaklaşımları, dış politikadaki ciddiyetsiz ve anti milli bazı söylem ile hareketleri, millete rağmen milleti umursamadan masa başında siyaset dizayn etme çabaları tutmadı.
Millet, Amerika’nın Rusya yaptırımlarına uyacağız, Avrupa Birliği bize aferin diyecek, terörle mücadelemiz de onların istediği şekilde olacak yaklaşımını benimsemedi.
Yıllardır şeytanlaştırılan Erdoğan düşmanlığından başka ve ikna edici politikaların üretilmesi gerektiğini seçimden önce söyleyince yandaş ilan edilen bizlerdik.
Şimdi muhalefet gerçekle yüzleşti.
Kılıçdaroğlu Libya’da ne işimiz var, Suriye’de ne işimiz var dediğinde, Kıbrıs sorununu kendi çözsün yaklaşımına itiraz ettiğimizde yandaş ilan ediliyorduk.
Çin’den gelen koridoru Azerbaycan dururken nasıl İran’dan geçirirsiniz diye sorduğumuzda, PKK’lı yöneticiler Kılıçdaroğlu’na destek açıklaması yaptığında ve muhalefet çılgınlar gibi susarken “Çıkın, itiraz edin kardeşim” dediğimizde bizler yandaştık.
HDP’ye ne söz verildiğini sorguladığımızda, KHK’lılara afa itiraz ettiğimizde, “Yahu ne oldu seçime 5 kala da Kemal bey 10 yıl siyasetini yaptığı, meclis kürsüsünden açıkladığı, y 17-25 Aralık kasetlerine neden montajdı dedi?” diye sorguladığımızda yine kötü ve hükümet destekçisiydik, konumlandırılıyorduk.
Ki ilk turda turda haklı çıktık, ikinci turdaki 15 günlük milliyetçilik de Kılıçdaroğlu’na istediğini aldırmaya yetmedi.
CHP’lilerin sorduğumuz sorulara verdikleri cevaplar hiçbir açıklama getirmeden, “Bunlar AK Parti söylemleri” şeklinde oluyordu.
Hayır kardeşim, AK Parti söylemleri değildi bunlar. Bu sıraladıklarımız milletin içine dert olan meselelerdi. Ancak sizler duymak istemediniz. Çünkü hedefe o kadar odaktınız ki; gerçekliklerden ne yazık ki koptunuz.
Bu yanlışları gören, bilen ancak mecburen partilerine sahip çıkmak zorunda oldukları için tez üreten onlarca CHP’liyi de tanıyorum ben. Ben onlarcasını tanıyorsam varın sayılarını siz düşünün. En çok onlara yazık oldu.
Seçim sonuçları gösterdi ki; milletin cebinden ve Erdoğan düşmanlığından daha da önemsediği şeyler varmış.
Ve şimdi bizim söylediklerimiz çıktı. Yankı odasına hapsolmuş muhalefet, acı gerçekle yüzleşti.
Derin ekonomik krize rağmen hala 21 yıldır iktidarda olan Cumhurbaşkanı Erdoğan yüzde 52’nin üzerinde oy ile seçiliyorsa, muhalefet artık zihni dönüşümü yapmak ve çareyi dışarıda aramak yerine millete dönmek mecburiyetindedir.
Olmuyor işte. Şeytanlaştırarak, yapılan her işe istemezük diyerek, sürekli kötüyü pompalayarak, her şeye itiraz ederek, yapılan büyük işleri itibarsızlaştırarak ve yok sayarak, devletin ve milletin kazanımlarını görmezden gelerek, kendinizden başka hiçbir şey duymayarak 10 yıldır yerinizde sayıyorsunuz. Böyle giderse saymaya da devam edeceksiniz. Bu politikayla devam ederseniz en fazla kitlenizi daha da nefretle doldurur, kemikleştirir ama o seçimin kaderini belirleyen 2 milyon seçmen var ya... Sittin sene onların oyunu alamazsınız.
Ve şimdi, özellikle CHP’de cesurların konuşma zamanı.
Evet, Kılıçdaroğlu tüm iyi niyetiyle mücadele veremişse de başarılı oldu dememiz mümkün değil.
CHP’de yeni seçilen milletvekillerinin, “Biz genel başkanımızdan razıyız” demesinin parti için hiçbir önemi yok bana kalırsa. Onlar konumları gereği öyle demek mecburiyetindeler. Ortada hiçbir bahaneye sığınılamayacak derecede bir başarısızlık var.
Yok Kılıçdaroğlu’na karartma varmış, yok seçim süreci adil değilmiş, yok seçimin sonucunu Suriyeliler belirlemiş vesaire.
Laf-ı güzaf. Bahane. Muhalefetin bir sürü televiyonu var. Gazetesi var. Sosyal medyada orduları var. Bugün Kılıçdaroğlu’nun sesi bu vatanın her bir köşesindeki vatandaşa ulaştı. Bir TRT’de çıkmadı diye topu taca atmak, kolaycılıktır, gerçeği saptırmaktır.
İlk tur boyunca 10’dan fazla aktörle seçim çalışması yaptı.
Akşener’i, Karamollaoğlu’su, Davutoğlu’su, Babacan’ı, Uysal’ı, İmamoğlu’su, Yavaş’ı, HDP’si, TİP’i, Sarıgül’ü...
Bu gerçekler gün gibi ortadayken seçim hezimetiyle ilgili bahane üretmekten öte geçmiyor söylemler.
CHP bu seçimlerde hayatında hiç almadığı bir kamu gücünü arkasına aldı. Türkiye nüfusunun yüzde 60’ından fazlasını yöneten belediyelere ve müthiş bir maddi imkana sahipti bu parti. Bunu da kullandı.
En basiti, bugün İzmit’te belediye başkanı Fatma Kaplan Hürriyet, çat diye barkovizyonu kentin göbeğine koyabiliyordu. Geçmişte hiç böyle bir şey görülmüş mü?
Ankara’da, İstanbul’da, Adana’da ve daha bir sürü bölgede, evvbel zamanda bayrak asamayan CHP’nin büyük aksiyonlar alabildiği bir süreci yaşadık. CHP, örgüt gücünün yanında ciddi bir kamu gücünü de hanesine ekleyerek ilerledi.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanında adalet yürüyüşü boyunca 3-4 gün yıkanmadan yürüyen partililer vardı.
CHP ve CHP’liler, direnmenin merkezi halindeydi. Ama Kemal bey, Ankara kulisi ve masabaşı siyasetini, parti emekçilerine tercih etti.
Kemal bey bu yolu yalnız yürümedi ama kararları yalnız aldı. Partisinin gücüne güvenmedi.
Hükümetin Suriye politikası eleştirildi, Suriye politikasının baş sorumlularından Ahmet Davutoğlu masanın baş köşesine oturduldu.
Hükümetin ekonomi politikası eleştirildi, AK Parti döneminin ekonomide yine eleştirdiğiniz her işine imza atan Ali Babacan baş köşeye oturduldu. Üstelik onlara, onlarca vekil verildi.
FETÖ’nün artıklarına CHP’nin listelerinde yer verildi. İnsanlar bazı bölgelerde içi kanaya kanaya, tıpış tıpış oy vermek zorunda bırakıldı.
Gelin Kocaeli milletvekili listesine bakın mesela.
Partinin emekçileri nereden itibaren listelere eklenmiş, bir irdeleyin.
İthallerin, çalışmayanların el üstünde tutulduğu, parti emekçilerine, gerçek sahiplerine bir teşekkür bile edilmediği bir döneme şahitlik ettik CHP’de.
Ve şimdi, CHP’de yeniden cesurların sahne alma zamanı.
Elde karnesine yine bir seçim hezimeti eklemiş 75 yaşında bir genel başkan, kaybedilmiş taze bir seçim var.
Yüzde 1 etmeyecek partilere verilmiş 40’a yakın milletvekili, parlamentoda da ciddi bir şekilde zayıflatılmış bir CHP var.
Şimdi CHP’nin cesurları konuşacak, cesurları itiraz edecek.
Yerel seçim için genel merkezde menfaati olmayan, kendi kişisel geleceğini düşünmeyen partililere ihtiyacı var CHP’nin.
Biliyorum, çok zor.
Çünkü CHP’nin mevcut delege ve milletvekili yapısıyla, mutlak bir diktatörlüğe dönüştüğünü daha önce de yazmıştım.
Genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun koltuğundan kaldırılmasının çok ama çok zor olduğunu daha önce de ifade etmiştim.
İşte tam da bu yüzden, şimdi cesurların konuşma zamanı.