AK Parti değil İzmit’i, İzmir’i bile alır

Dün kahvaltıda misafiri olduğumuz İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet’i yerel seçimlerle ilgili gayet iyimser gördüm. Ben muhalefetin geleceğine dair son derece karamsar olduğum için şaşırdım açıkçası. Acaba ben mi seçmenin ruh halini okuyamıyorum, yoksa başta liderleri Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP ileri gelenleri mi?

Hürriyet’e göre, 2018 cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerinden de yenilgiyle çıkılmış olmasına rağmen, 2019’da yapılan yerel seçimlerde yakalanan başarı, 2024 için de karamsar olmamayı gerektiriyor. Bense 2018 yenilgisi ile 2023 yenilgisinin kıyaslanmasını doğru bulmadığım gibi, 2019 yılındaki şartlarla 2024 arasındaki şartların da kıyas kabul etmeyeceğine inanıyorum.

2018 yılında da, özellikle 24 Haziran’a yaklaşırken, propaganda sürecinin etkisiyle iyice seçim havasına giren, CHP’nin adayı Muharrem İnce’nin Maltepe mitingine akın eden yüzbinleri gören muhalif kesimlerde kazanılabileceğine dair bir umut ortaya çıkmıştı. Ama o umut gerçekçi temellere dayanmaktan çok, seçim atmosferinin yarattığı kitlesel bir psikolojinin sonucuydu.

Evet, ekonomik sorunlar baş göstermeye başlamıştı ama henüz seçmenin değişimi ciddi ciddi düşünmesi için gerekli şartlar olgunlaşmamıştı. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine yeni geçilmişti ve Erdoğan için özel olarak hazırlanan bu sistem daha test edilmemişti. Erdoğan’a Türkiye tarihinde görülmemiş bir güç veren ve bunun karşılığında kendisine vaat edilenlerin gerçekleşmesini bekleyen milletin, bir yıl sonra kararından caymasını beklemek safdillikti.

Oysa 2023 yılına geldiğimizde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu olağanüstü yetkiler karşılığında vaat ettiklerini gerçekleştiremediği ayan beyan ortadaydı. En sıkı Erdoğan taraftarları bile onu savunmakta zorlanıyordu. Seçimden önce sokakta gözlemlenen sessizlik de, anketlerde kararsızların üçüncü büyük parti haline gelmesi de, Erdoğan taraftarlarının durumdan memnun olmadığını gösteriyordu. 2018’de “Verin yetkiyi görün etkiyi” diyen, “Faizle şunla bunla nasıl uğraşılır” diye milletten oy isteyen Erdoğan’ın süper güçlü Cumhurbaşkanlığı döneminde döviz kuru fırlamış, Türk Lirası pul olmuş, enflasyon canavarı hortlamış, reel faizler uçmuştu.

Gücün tek elde toplanmasıyla, kararların hızla alınıp etkili bir şekilde uygulanacağına inandırılan seçmen, aksine sistemin kilitlendiğini görüyordu. Sistem iyice hantallaşmış, yangınlara, sellere bile zamanında müdahale edilemez olmuştu. Yaşanan son deprem felaketine müdahalenin gecikmesi ve binlerce insanın bu gecikme nedeniyle canını kaybetmesi karşısında, Erdoğan bile helallik istemek zorunda kalmıştı.

Özellikle Sedat Peker ve benzerlerinin ifşalarıyla iyice ayyuka çıkan yolsuzluk iddialarından vicdanen son derece rahatsız olan dindar seçmen, ilk kez bocalıyordu. İlk kez WhatsApp gruplarında AK Parti’ye “ehveni şer” olduğu için, yani “kötü olanların içinde en iyisi” olduğu için destek isteniyordu. Seçmen sadece ekonomik sorunlarla cebelleşmiyordu, aynı zamanda manevi bir ikilem da yaşanıyordu.

21 yılın sonunda, en koyu karamsar muhalifler dahi, Erdoğan’ın bu kez seçim kazanmasının mümkün olmadığını söylüyordu. İflah olmaz kötümserliklerinden de taviz vermeyen bu kesimler, Erdoğan’ın ya seçime hile karıştıracağını, ya da kaybetmesine rağmen meşru olmayan yollarla iktidarını devam ettirmeye teşebbüs edeceğini iddia ediyordu. Bu kuru gürültüler arasında öngörü sahibi bazı akil insanların “Bu seçimi iktidar kazanamaz ama muhalefet kaybedebilir” uyarıları ise maalesef duyulmuyordu.

Sonuçta onların dediği gibi de oldu. O yüzden, bu yüzden, şu yüzden, her nedenle olursa olsun muhalefet garanti olan seçimi kaybetmeyi başardı!

Muhalefet 14 Mayıs’ta kaybetti, 28 Mayıs’ta bir daha kaybetti ama seçmen asıl 29 Mayıs ile bugün arasında geçen sürede en önemli şeyi kaybetti: Muhalif kimliğini!

Evet, bugüne kadar iktidara karşı direncini koruyan, tüm yenilgilere rağmen her seçimde yeniden dirilerek sandığa koşan o muhalefet yok artık. Muhalefet partileri yenilgiyi yetim bırakmadı sadece, seçmeni de yetim bıraktı. Yenilginin faturasını ödemeyeceklerini kanıtladıkları anda, muhalif seçmen faturayı aldı ve ödeteceği günü beklemeye başladı.

O yüzden, 2024 seçimleri ile ilgili 2019 hayalleri kuranları ciddi bir yüzleşme bekliyor olabilir. Muhalefet partilerinin ittifak kuracağı bir zemin bile kalmadı. Bu gidişle AK Parti değil İzmit’i, İstanbul’u, İzmir’i bile kazanabilir. Yeter ki AK Parti seçmenin önüne “yaşam tarzı”na tehdit oluşturacağı algısı yaratmayan, uygun adaylar çıkarsın.