Allah sevgisi
Her iyiliğin başı Allah'ı sevmektir. Dünyada mutlu bir hayat, Ahirette cennetin sonsuz nimetleri bu sevgi sayesinde elde edilir. Allah'ı sevmek, O'nu bilmeye ve tanımaya bağlıdır. Çünkü insan, ancak bildiğini ve tanıdığını sever. Allah (cc), âlemlerin Rabbidir, Bütün âlemleri yaratan ve yaşatan O'dur. O'ndan başka yaratıcı yoktur. Her şeyi gören ve bilendir. Yerde ve göklerde O'na saklı hiçbir şey yoktur. Her şeyi görür ve işitir. Hatta gönüllerde saklı olan şeyleri bile bilir. İnsanlara ve bütün canlılara sonsuz şefkat ve merhameti vardır. Yarattığı insanlardan O'na inanmayanları da yedirip içirmekte ve doyurmaktadır. İnsanları öldürüp sonra diriltecek ve huzurunda sorgulayacak olan O'dur. Emirlerine uyup yasaklarından sakınmış olanları cennetle ve cennetin sonsuz nimetleri ile mükafatlandıracak O'dur. Her şeye gücü yeter. Kâinatta olan her şeyi, güneşi de ayı da, denizleri ve nehirleri de hepsini insanoğlunun hizmetine veren ve emrine âmâde kılan O'dur. En üstün varlık olan insandaki yetenekleri insana veren O'dur. Bunun için insanoğlu yalnız O'na ibadet etmek ve her şeyden daha çok O'nu sevmek durumundadır.
Her şeyde bize örnek olan Peygamberimiz Allah'ı sevmede de bize en güzel örnektir. Onun hayatını incelediğimizde, onun Allah'ı ne kadar çok sevdiğini görebiliriz. Allah'ı sevmede, O'na güvenip dayanmada tek örnek alınacak insan Peygamberimizdir. Allah sevgisi insanı Allah'a yaklaştırır ve O'nun rızasını kazanmasına sebep olur. Peygamberimiz buyuruyor: "Davut aleyhi's-selâm'ın duasından birisi şöyle idi: "Allah'ım, senden senin sevgini ve seni sevmeyi ve senin sevgine beni ulaştıracak amelleri dilerim. Allah'ım, senin sevgini bana nefsimden çoluk çocuğumdan ve soğuk sudan daha sevgili kıl"(Tirmizî, Daavât, 73) Peygamberimiz, Allah'ı candan sever ve O'na ibadet etmekten büyük haz duyardı.
Allah’ı Kim Sever? Hiç şüphe yok ki, Allah'ı O'nu tanıyan ve O'na inanan kimse sever. Peygamberimiz şöyle buyuruyor: "Bir kimsede (tam olarak) üç özellik bulunursa imanın tadını duyar. Allah ile Peygamberi kendisine başkalarından daha sevgili olmak. Sevdiği kimseyi yalnız Allah için sevmek, Allah onu küfürden kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmekten ateşe atılacakmışçasına hoşlanmamak"(Buhari,İman,9) Allah'ı sevenler, O'nu her zaman anarlar. Bir insanın sevdiğini sık sık anmasından daha olağan ne olabilir? Sevilen Allah olunca, bu anış insanın bütün varlığını kaplayan bir aşk haline dönüşür. Gönüllerinde Allah sevgisi yer etmiş olan kimseler her zaman ve her yerde Allah'ı anarlar. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyruluyor: "Onlar ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her zaman) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler ve şöyle derler: Rabbimiz, sen bunu boş yere yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru."(Ali İmran,191)
Bütün ibadetler, Allah'ı anmak ve daima onu hatırlamak içindir. Bu itibarla Allah'ı anmak en üstün ibadet sayılmıştır. Allah'ı ananların Allah tarafından anılacaklarını ve O'nun tükenmek bilmeyen maddi ve manevi nimetlerine, sayısız lütuflarına erecekleri Kur'an-ı Kerim'de müjdelenmiş, ve: "Siz beni anın, ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin."(Bakara,152) buyrulmuştur. Bu ayet-i kerime şu tabirlerle açıklanmıştır:
-Siz beni, bana itaatle anınız, ben de sizi rahmetimle anayım.
-Siz beni, bana dua ederek, ben de sizi duanızı kabul ederek anayım.
-Beni överek ve itaat ederek anın, ben de sizi nimetimi artırarak anayım.
-Siz beni yerlerde anın, ben de sizi kırlarda ve çöllerde anayım.
-Siz beni refah ve rahat içinde iken anın, ben de sizi felâket ve musibete uğradığınız zaman anayım.
-Siz beni, ibadetle anın, ben de sizi yardımımla anayım.
-Siz beni, İslâm'ı yaymak için anın, ben de sizi hidayetimle anayım.
-Siz beni "Allahtan başka ilâh yoktur" diyerek anın, ben de sizi kulluğa kabul ederek anayım.
Görülüyor ki, yüce Allah kulunun, kendi rızası için olan hiçbir davranışını karşılıksız bırakmıyor. Peygamberimizin şöyle buyuruyor: "Aziz ve Celil olan Allah buyurur ki, ben kulumun beni sanısı yanındayım, beni nasıl sanırsa ben öyleyim. Kulum beni andığı zaman muhakkak onunla beraberim. O, beni gönlünde gizlice anarsa ben de onu öyle anarım. Eğer beni bir topluluk içinde anarsa ben de onu bir topluluk içinde andığı topluluktan daha hayırlı bir topluluk içinde anarım. Kulum bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım. Kulum bana bir arşın yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım." (Buhari,zühd, 15) Bu hadis-i şerifte, Allah Teâlâ'nın kuluna yakınlık derecesini anlatmak için kullanılan karış, arşın, kulaç gibi gözle görülen şeylere ait ölçü aletlerinin Allah Teâlâ hakkında kullanılması tamamıyla mecazi tabirlerdir. Bunun gibi Allah Teâlâ hakkında koşmak tabiri de kulun isteğine ve duasına sür'atle icabet etmekten kinayedir.
Allah ve Peygamber sevgisi imandandır, belki imanın ta kendisidir. Bu sevgiden yoksun olan kimsenin gerçek anlamda inanmış olduğu söylenemez. Peygamber sevgisi Allah sevgisinden sonra gelir. Peygamberi sevmek Allah'ı sevmek demektir. Evet, Peygamber sevgisi Allah sevgisinden sonra gelir. Onu seven ve sünnetine uyan, dünyada olduğu gibi ahirette de mutlu olacak, onunla birlikte cennete girecektir. Konu ile ilgili Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulmuştur: "Kim Allah ve Peygambere itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği Peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle, iyilerle birlikte olacaktır. Bunlar ne güzel arkadaştır. "(Nisa, 69) Yukarıda Allah ve Peygamber sevgisinin imandan olduğunu söylemiştik. İnananların da birbirini sevmedikçe gerçek anlamda mü'min olamayacakları Peygamberimiz tarafından bildirilmiş ve şöyle buyrulmuştur: "Nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de olgun mü'min olamazsınız. Size bir şey söyleyeyim, onu yaptığınız zaman sevişirsiniz: Aranızda selâmı yayınız."(Müslim, İman, 93)
Mü'minler birbirlerini Allah için sevmelidirler. Allah için olmayan sevginin Allah katında bir değeri yoktur. Birbirlerini Allah için değil de şahsî çıkar uğruna sevenlerin kıyamet günü birbirlerine düşman olacakları Kur'an-ı Kerim'de bildirilmekte ve şöyle buyrulmaktadır:
"O gün Allah'tan korkanlar hariç birbirlerine dost olanlar düşmandırlar."(Zuhruf, 67) Allah ve Peygamber sevgisi ile birbirini sevenler, birbirlerine karşı saygılı davranırlar. Birbirlerine haksızlık yapmaktan birbirinin zararına olacak tutum ve davranışlardan sakınırlar. Kendileri için arzu ettikleri iyilikleri sevdikleri için de arzu ederler. Birbirlerine daima iyi ve yararlı öğütlerde bulunurlar. Felaket zamanlarında birbirlerine yaklaşır, üzüntülerini paylaşırlar. Muhtaç iseler ellerinden gelen her türlü yardıma koşarlar. Kıyamet günü en üstün dereceyi, Allah sevgisi ile birbirlerini sevenlerin alacağı müjdelenmiştir.
Son olarak şunu söyleyelim ki, Allah'ı seven, O'nun Peygamberini ve Allah'ın sevdiklerini de sever. Ne mutlu Allah sevgisi gönlünde yer etmiş olanlara ve yine ne mutlu Allah için, O'nun rızasını kazanmak için birbirini sevenlere. Böylece birbirini Allah için severek, hiçbir gölgenin olmadığı kıyamette, Allah’ın Arşının gölgesinde gölgelenenlere…