Bekaert'te neler oluyor? Kocaeli Birleşik Metal İş Şube Başkanı Telat Çelik son durumu anlattı
Bekaert’te neler olduğuna dair meseleleri kronolojik bir sıra ve detayları gözeterek sürecin başından sonuna takipçisi olan Birleşik Metal İş Kocaeli Şube Başkanı Telat Çelik’e sorduk. İki parça halinde yayınlayacağımız söyleşinin ilk bölümü sizlerle.
Kocaeli Haber - Bekaert fabrikası Kocaeli’nin en eski fabrikalarından birisi, fabrikada Birleşik Metal İş örgütlü. Önceden İzmit’te tek fabrikası olan Bekaert, 2015’te Kartepe’deki Çelikkord fabrikasını alarak fabrika sayısını ikiye çıkardı. Böylece İzmit Bekaert fabrikasında Birleşik Metal İş, yeni fabrikada ise yani Kartepe Bekaert’te Öz Çelik İş Sendikası örgütlenmiş oldu. İki sendikanın o tarihten beri mücadele şekilleri, toplu iş sözleşmeleri tartışmalara konu olurken son kıvılcım 26 Nisan 2024 tarihinde fabrika yönetiminin fabrika birleştirme kararıyla ortaya çıktı. Şimdi ortada tek fabrika var fakat iki yetkili sendika var ve elde sendikalar arası uyuşmazlık var.
SÖYLEŞİNİN İLK BÖLÜMÜ
Biz de Bekaert’te neler olduğuna dair meseleleri kronolojik bir sıra ve detayları gözeterek sürecin başından sonuna takipçisi olan Birleşik Metal İş Kocaeli Şube Başkanı Telat Çelik’e sorduk. İki parça halinde yayınlayacağımız söyleşinin ilk bölümü sizlerle.
Bekaert olayında sürecin içinde yaşayan işçiler, sendikacılar ve işveren var bir de dışarıda ara sıra bu haberleri okuyan halk var. Ben bugün istiyorum ki kronolojik olarak olayı takip edelim. Bekaert olayı nedir?
Bekaert yaklaşık 25-30 yıldır Birleşik Metal İş Sendikası’nda örgütlü olan, aslında Sabancı’nın fabrikayı kurduğu dönemde ilk Otomobil İş Sendikası’nda örgütlenen, sonra ilk birleşmeyle adı Birleşik Metal İş ile devam eden aslında, son 10-15 yılda belki de Kocaeli’de çok ciddi işçi eylemlerine ve toplumsal olaylara asgari ücrettir, vergi meselesidir, örgütlenme özgürlüğüdür bununla ilgili birçok defa fabrikadan Kocaeli’ye yürüyüş, direniş yapmış, eylem yapmış ve son 5 yılda da iki tane önemli grevi hayata geçirmiş aslında sembol bir fabrika. Yoksa Bekaert ölçeğinde Kocaeli’de yüzlerce fabrika var fakat Bekaert’in en büyük özelliği işçi yapısıyla, duruşuyla işçileriyle direngen bir fabrika olması. Kocaeli halkının da hafızasında bir köşeden, kıyıdan yerleşmiş bir fabrikadır.
İKİ FABRİKA İKİ FARKLI SENDİKA
Tabi burada aslında Bekaert fabrikası, sermayedarı 2015 yılında Pirelli Çelikkord’u satın alıyor. Bu satın almadan sonra Bekaert meselesi başka bir hüviyete bürünüyor. Çünkü Bekaert sermayedar açısından artık tek bir fabrikası değil iki fabrikası oluyor.
Bir de diğer taraftan görece daha işveren yakın, daha yumuşak, hayatı boyunca hiç eylem yapmamış bir sendikanın olması onun açısından da 2015 sonrası açısından işçiyi işçiye kırdırması açısından olanak yarattı. (Kartepe Öz Çelik)
ROLLER DEĞİŞİYOR
2015’ten sonra artık Bekaert’te artık roller pozisyonlar değişiyor. İki ayrı sendika oluyor. Biri tamamen eylemleriyle, direnişleriyle Kocaelililerin hafızasına yerleşmiş Birleşik Metal İş’in bayrak fabrikası. Diğeri ise öyle bir fabrika olduğundan haberi bile olunmayan, tarihi boyunca hiç eylem yapmamış bir fabrika. Böyle olunca işveren Türkiye açısından daha yumuşak ve daha kendine yakın, her dediğini yaptırdığı olanağı gördüğü zaman bu sefer bizim örgütlü olduğumuz fabrikada, bizim üyelerimizi ve bizim sendikamızı tamamen kendine düşman belledi. Diğer tarafta bir yapı var her şeye rıza gösteriyor, hiç sesini çıkarmıyor. Bir de birleşmeden sonra o fabrikanın genel müdürü, diğer fabrikanın da genel müdürü oluyor. Bunlar kötü sendika, bunlar yaramaz sendika… Sürekli bir aleyhte propagandayla, aleyhimize bir süreç çalıştı. Sonrasında orada bir grev yaptık. Bizim o grev yaptığımız dönemde diğer fabrikadaki sendika Öz Çelik İş onlar toplu sözleşme süreçleri farklıydı, dolayısıyla onlar şey yapmadı, bize direkt katkıları yoktu.
“BELGESİZ ASLA KONUŞMAM”
Sonrasında 2022 yılı grevinde, 2022-2024 sözleşmesindeki grevde Öz Çeliş İş sendikası önce yetki tespitinde bulundu, bu söylediğim hepsi belgeli bu arada. Tamamen vakıa bunlar, belgesiz asla konuşmam. Gerçekleşmiş belgeli olay bunlar. Öz Çelik İş Sendikası mayıs ayında yetki müracaatı yapıyor, 2022 yılında (2022-2024 sözleşmesi için). Biz yetki müracaatı yapıyoruz yetki tespitleri geliyor. Toplu sözleşme tekliflerini veriyoruz ama tarihsel olarak bizim toplu sözleşme yürürlüğümüz Öz Çelik İş Sendikası’nın gerisinde kalıyor. Böyle olunca bunlar birinci yetki tespitlerini düşürdüler, sırf süreçte bizim arkamızda kalabilmek için ikinci yetki müracaatını yaptılar ikinciye tekrar yetki aldılar. Ve o bakanlık “ya birinci yetkiyi neden düşürüyorsun” diye sormuyor. Aslında skandal orada başlıyor. Sonra biz toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlayamadık, 13 Aralık 2022’ye grev uygulama aldık. Öz Çelik İş Sendikası 60 günlük sürenin başlangıç tarihi sırf bizimle aynı tarihe düşürmek için 13 Aralık’a grev aldılar. Bu bir sendika açısından skandaldır. 60 günlük grev sürecinin hemen başlangıcında, kin güderek direkt grev kararı alınmaz. Ama sırf bizimle aynı tarihe denk düşmek için grev kararı aldılar. Sonra anlaşıldı bunlar tabi.
GREV YASAĞI
Sonra biliyorsunuz Cumhurbaşkanı grevi yasakladı. Biz grev yasağını dinlemedik, onlar greve çıkmayacağız dedi. Bizim genel başkanımız onların genel başkanıyla konuştu. Greve çıkmadan önce buraya geldiler, sizin oturduğunuz yerde oturdular. İki tane de temsilcileri vardı. Ben, bizim şube temsilcilerimiz de vardı. Bize şunu söylediler, o dönem saat ortalaması 85 liraya bitti sözleşme. Onlar işverene gitmişler biz 73 liraya razıyız demişler. İşveren diyor ki, “Ben size bu parayı vermem. Vereceksem de Birleşik Metal’i ikna edin ancak bu koşullarda veririm” diyor. Bize geldiler burada anlattılar, biz kabul edemeyiz dedik. Zaten onlar varoluş amaçları, Türkiye’de işçilere hak ve menfaat elde etmek için kurulmuş bir sendika değil.
Öz Çelik İş’e dair sarı sendika suçlamanızın bağlamı da bu yani?
Bunlar Türkiye’de işçi sendikaları iyi sözleşme yapamasınlar diye oluşturulmuş teşekkül bunlar, sendika bile değil yani. Nereden biliyoruz? İşte başımıza gelenlerden biliyoruz. Biz 18 gün grev yapıyoruz, onlar 18 gün imalat yapıyor. Ve bize burada gelip namus şeref sözü verdiler. Siz imzalamadan biz grev yapmasak da gidip sözleşme imzalamayacağız dediler, şeref namus sözü verdiler. Onlarca şahidi var bunun. Ama bizim daha grevimiz sürerken gidip imzayı attılar.
“CUMHURBAŞKANI GREV YASAĞINI TANIMADIK”
Bizim işverenin 73 lira bile vermek istemediği bir dönemde bizim 85 liraya imzalatmamız üzerine, işverenden söke söke bir de cumhurbaşkanı grev yasağını tanımamamız, 18 gün grev yapmamız tamamen artık başka çare aramaya yöneltti işvereni. Bu dönem biliyorsunuz toplu sözleşme yürürlüğümüz bizim eylül dolayısıyla bu dedikodular, birleşme olur olmaz var. Mart ayında biz işverenle bir toplantı yaptık, bize kesinlikle böyle bir birleşme olmayacak dedi. İki fabrikada iki sözleşme dönemi olacağını söylediler. Sonra nisanın 15’inde bizi aradılar, dediler ki biz şirketleri birleştiriyoruz. Tabi işçi sendikası eylül yürürlüklü bir sözleşmede en erken 4 Mayıs’ta yetki isteyebiliyor. Nisan’da şirket birleştirme kararı aldığı andan itibaren bir işçi iradesi söz konusu olamıyor çünkü Türkiye’de bir işçi sendikadan istifa etse bile bir ay askıda kalıyor. Yani Nisan 15’inde Öz Çelik İş’in tüm üyeleri bize geçse bir eksiksiz, Mayıs’ta Öz Çelik yine de yetki isteyebilir. Tarih bu yüzden belli. Bunu yaparken de bizi Türkiye İşveren Konfederasyonu binasından arıyorlar. İşin içerisinde TİSK de var, hükümet de var. Dolayısıyla kronolojik bakılması gerekliliği tam olarak bundan kaynaklanıyor. Nisan’ın 15’inde şirketi birleştireceğim diyorsun, 4 Mayıs’a aslında yetiştiremiyorlardı birleşmeyi çünkü şirketin Türkiye’deki yönetim kurulu başkanını işten attılar Nisan’ın başında.
Bunun önemi ne peki?
Şirket işten çıkardı aslında Türkiye’de çoğunlukta olamıyordu karar alabilmek için. Çünkü karar almak için A sınıfı iki tane imza şart. İki imzadan birisi istifa etti, diğerinin yetkisi yok. Yerine kimseyi getiremiyorlar çünkü işten attıkları adamın kongre için de karar alması lazım onu da sorunlu gönderdiler. O adam hala Türkiye’deki şirkette yönetici görünüyor. Sonra şirketleri birleştirdiler. Yetki müracaatları yapıldı. Biz 3 Nisan’da, onlar 6 Mayıs’ta yaptılar. Bizim yetki müracaatımıza bakanlık cevap vermeden Öz Çelik İş’e yetki tespiti gönderdiler.
Peki bakanlık neden onları tutsun ki?
Ya bu bir siyasi bir mesele. Bekaert’te işyeri birleşmesi ve sendikalar meselesinin her bir adımı nasıl söyleyeyim ayrı bir hukuksuzluk. Önce yetkisizlik gönderip, sonra Öz Çelik’in yetkisini durdurmuyor bunu yapmıyor. Onun başvurusu sonra olmasına rağmen önce ona yetki tespiti gönderiyor, bize sonra gönderiyor. Sonra biz itiraz ettik elbette. Bekaert’in diğer şirketi alması da rekabet kurulunun şerhine rağmen oluyor. Rekabet kurulunun tarihinde de bir ilk bu. Rekabet kuruluna da dava açtık. Sonra yetki itirazı yaptık, usulsüzlükleri en iyi bu nokta çıkaracak. Kanunen birleşme hileli, yetki meselesi hileli. Sonra işte mahkemede görüldü ki, fabrikadaki insan kaynakları, üretim, kalite müdürünü, tüm beyaz yakayı işveren zorla Öz Çelik’e üye yapmış. Nereden biliyoruz? Yetkiye itiraz yapılacak, bu nedenle üye ibraz fişlerini koyuyorlar. Oradan biliyoruz bunları. Her şey belgeli bizde. Şirket birleşmesi sonrasın %50 +1 lazım çoğunluk onların da yok. Biz zaten 15 Nisan’da birleşme kararı olunca anladık ki bir muvazaa olacak. İşveren toplu sözleşmesiz bir dönem yaratıp ücretleri düşürmek istiyor. Öz Çelik’e bir yazı gönderdik, gelin dedik. Yetki muavazaası yaşanmasın işçi mağdur olmasın, mahkemede uğraşmayalım. Sizin bizden fazla üyeniz var 40-50 tane. Zaten referandumda çoğunluğu sağlarsınız. Bizim teklifimiz referandumdu. Bizim fabrikaya da, sizin fabrikaya da sandık koyalım. İşçi hangi sendikayı istiyorsa çoğunlukta, 51-51 de değil bizim için. Bize işçi %70 oy vermesin diyelim ki, 900 işçi oy kullandı. Biz onun %70’ni almayalım yetki onlarda kalsın. Resmi yazıyla da müracaat ettik, gelin dedik işçi mağdur olmasın ama Öz Çelik İş buna yanaşmadı. Biz burada bir toplu iş sözleşmesiz ara dönem yaşanmasın dedik, cevap bile vermediler.
Orada onların kaygısı ne peki?
Sandık kurduklarında o fabrikadan onlara oy çıkmaz ki! İşçi zorla duruyor o sendikada. İşveren çıksın desin ki, iki sendika arasında asla işçiye karışmayacağım. Sendika değişiminde işten atma yapmayacağım desin…
Yani aslında siz sayı olarak az olmanıza rağmen kendinize güveniyorsunuz?
Biz hiçbir yerde zorla durmayız, işçi bizi istemiyorsa durmayız. Tezcan’da diğer işyerlerinde onların işverenin sopasıyla durduklarını bilmiyor muyuz?
Peki 2015’ten 2022’ye kadar geçen sürede iki fabrika var, yan yana iki sendika var. Bu iki sendikanın arasındaki fark net görünüyor mu toplu iş sözleşmelerinde? İşçiler görüyor mu bu farkı?
Elbette şöyle bir empati yap. Kartepe’de çalışan Öz Çelik İş Sendikası üyesisin. Toplu İş Sözleşmesi’nde senin sendikan 80 lira istiyor, Birleşik Metal 100 lira istiyor. İşveren 80 vermiyor Birleşik Metal’e, Birleşik Metal grev kararı alıyor. Cumhurbaşkanı grevi yasakladığı halde çatır çatır grev yapıyor. Senin sendikan içeride üretim yaptırıyor. Nasıl bakar sence işçi buna? Öz Çelik İş’in başka yerlerde yaptığı sözleşmelere de erişin, bakın. İnceleyin, birebir bütün mavi yakanın kendisinde olduğu fabrikalarda nasıl sözleşmeler imzalıyor, ne imkanlar yaratabiliyor? Mesela Tezcan’da saat ücret ortalaması ne? İşçiler burada memnun mu? Daytech’te, Özak’ta memnun mu? Ücret ortalamaları ne durumda? Bizimle kıyaslayın, herhangi bir fabrika hiç fark etmez. Kardemir’in karşısında Kocaeli’deki en kötü sözleşmemizi koyun. Tekel Kardemir’in karşısına koyun mukayese edin bakalım. Kardemir’e de sandık koyun… Yine çıkamazlar. Sandıktan çıkmayacağımız hiçbir yerde işimiz olmaz bizim.