Sıradaki hangimiz? Kadın cinayetlerine kim dur diyecek?

Türkiye’de son yıllarda kadına yönelik şiddet ve cinayetler alarm verici bir şekilde artış gösteriyor. 2024 yılının bitmesine sayılı günler kala, ülkemizde toplam 288 kadın vahşice katledildi. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, cezasızlık politikaları ve kadınların maruz kaldığı ayrımcılık bu hale sebebiyet verirken neden hala çözüm bulanamıyor? Daha kaç kadın ölmek zorunda?

Kadına yönelik şiddet ve cinayet, toplumun en derin yaralarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Türkiye'de, İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın çekilmesiyle birlikte bu sorun daha da belirgin hale geldi. 2025 yılına sayılı günler kala, ülke genelinde toplam 288 kadın cinayeti işlendi. Bu sayı, yalnızca istatistiksel bir veri olmanın ötesinde; her biri bir hayatın sona erdiği, bir ailenin parçalandığı, bir geleceğin karardığı anlamına geliyor. Peki gelin birlikte hala acısını içimizde hissettiğimiz, yıllar geçse bile unutamayacağımız infial yaratan kadın cinayetlerine tekrardan analım.

MÜNNEVER KARABULUT

3 Mart 2009'da İstanbul Bahçeşehir'deki bir villada 17 yaşındaki Münevver Karabulut, Cem Garipoğlu tarafından vahşice öldürüldü. Olay, Karabulut'un cesedinin bir çöp konteynerinde bulunmasıyla ortaya çıktı. Yapılan otopside, genç kızın başının vücudundan testere ile ayrıldığı ve vücudunun gitar kılıfına yerleştirildiği anlaşıldı.

ÖZGECAN ASLAN

Özgecan Aslan 11 Şubat 2015 tarihinde Tarsus'tan Mersin'e gitmek için şehirlerarası sefer yapan minibüse bindi. Minibüste Ahmet Suphi Altındöken, babası Necmettin Altındöken ve Fatih Gökçe Özgecan Aslan'a tecavüze etti. Daha sonra Özgecan birkaç kez bıçaklandı ve demir çubukla acımasızca dövüldü. Üç kişi Özgecan Aslan'ın cesedini ormanda ateşe verdi. Genç kızın cesedi, Cinderesi yatağında yüzünün ve vücudunun bir bölümü yanmış halde bulundu.

BAŞAK CENGİZ

İstanbul’un Ataşehir semtinde lüks bir sitede tek başına yaşayan Can Göktuğ Boz, sokakta karşılaştığı Başak Cengiz’e yanında taşıdığı samuray kılıcıyla saldırarak ağır yaraladı. Akşam saatlerinde gerçekleşen olayda, aldığı kılıç darbeleriyle, ağır yaralanan genç kadın kanlar içinde yere yığıldı.

ŞULE ÇET

23 yaşındaki Şule Çet, 29 Mayıs 2018 tarihinde iş vereni Çağatay Aksu ve onun arkadaşı Berk Akand ile buluştuktan sonra cinsel saldırıya uğramış ve kaldıkları plazanın 20. katından atılarak hayatını kaybetti.

EMİNE BULUT

Eski eşi tarafından 18 Ağustos 2019'da lokantada 10 yaşındaki kızının yanında boğazından bıçaklanan Emine Bulut, kaldırıldığı Yüksek İhtisas Hastanesindeki müdahaleye rağmen kurtarılamamıştı. Yaralı halde lokantadan çıkarılırken Bulut'un "Ölmek istemiyorum!", kızının "Anne! Ne olur, ölme!" şeklindeki feryatları hala kulaklarda izdir.

İKBAL UZUNER VE AYŞENUR HALİL

4 Ekim tarihinde 19 yaşındaki İkbal Uzuner’i yanına çağıran eski sevgili genç kızı bıçak zoruyla Derviş Ali Mahallesi, Fevzipaşa Caddesi üzerindeki tarihi surlara çıkardı. Bir süre İkbal ile tartışan Çelik, genç kızı bıçaklayarak öldürdükten sonra başını kesip surlardan aşağı attı. Aynı gün içinde katilin sevgilisi olan Ayşenur Halil'de bıçaklanarak katledildi.

DÜMDÜZ YÜRÜRKEN BİLE SAMURAY BIÇAĞIYLA ÖLDÜRÜLEBİLİRİZ

Kadın cinayetleri, çoğu zaman yalnızca bir cinayet değil, aynı zamanda bir cinsiyet eşitsizliğinin yansıması. Birçok kadın, bırakın sahip olduğu hakları için çabalayabilmeleri, günlük yaşamında basit bir yürüyüş bile yaparken korku içinde yaşamak zorunda kalıyor. Bu korku, bir zamanlar sadece akşam saatlerinde hissedilen bir kaygıdan, günün her anında hissedilen bir endişeye dönüştü. Kadınlarımız artık yalnızca geceleri değil, gündüzleri de dışarı çıkmaktan çekinir hale geldi. Bir otobüse binmek, sokakta yürümek, alışveriş yapmak bile tehlikeli bir eylem olarak algılanıyor. Hatta sıradan bir günde, yolda yürürken bir yabancı tarafından aniden samuray bıçağıyla öldürülebilme düşüncesi, kadına yönelik şiddetin hangi boyutlara ulaştığını gösteriyor.

OYSA HER CİNAYET SİSTEMATİK SORUNUN PARÇASI

Kadın cinayetleri, yalnızca mağdurlarıyla değil, aynı zamanda toplumun tüm kesimleriyle ilgili. Medya, bu cinayetleri haberleştirirken bazen dikkat çekici bir biçimde ele alıyor; ancak çoğu zaman olayların arka planındaki toplumsal dinamikleri sorgulamaktan kaçınıyor. Kadın cinayetleri hakkında yapılan haberler, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, cezasızlık politikaları ve kadınların maruz kaldığı ayrımcılık gibi konuların tartışılmasına fırsat tanımıyor. Bunun sonucunda, birçok kadın cinayeti ya toplumun gözünden kayboluyor ya da basit birer “kaza” olarak değerlendiriliyor. Oysa her bir cinayet, sistematik bir sorunun parçasıdır ve bu sorunu çözmek için derinlemesine bir farkındalık yaratmak gerekiyor.

SON DAKİKA HABERLERİ
Sonraki Haber