Mahşerin Dört Atlısı
Mahşerin Dört Atlısı… 2012 yapımı bir beyaz perde filmidir.
Vizyona girdiğinde çok ses getirmişti. Güzel bir filmdi.
Ben bu sözleri ülkemizdeki kadın voleybol gelişimine önderlik etmiş ve etmekte olan dört kulübümüz için kullanacağım.
Üzerine de ülkemizdeki kadın voleybolunun gelişimini anlatacağım.
Diğer spor dallarına da örnek olması için “Doğru” yapılmış olan hamlelerden bahsedeceğim.
CENGİZ GÖLLÜ FARKI
Ülkemizde kadınlar voleybol ligi 1984-1985 yılında resmiyet kazanmış ve müsabakalar başlamıştır.
İlk yıllarda ligi “Mahşerin Dört Atlısından” ilki olan Eczacıbaşı, duayen antrenörleri Cengiz Göllü ile çok başarılı olmuş, bu alanda da öncü bir okul da olarak 5 sezon üst üste şampiyon olmuştur.
Daha sonra sahneye mahşerin dört atlısından ikincisi “Emlakbank” çıkmış ve ikisi üst üste olmak üzere 3 sezon şampiyon olmayı başarmıştır.
Fakat 2001 Bankacılık Krizi ile banka kapanınca kulüp faaliyetleri de bir süre farklı isimlerde başarı olmadan devam etmeye çalışmış ve en sonunda ise kapanmıştır.
KALİTE ARTMAYA BAŞLADI
Emlakbank ile birlikte ülkemize özellikle kaliteli Rus antrenör ve kaliteli oyuncular gelmeye başlamış bu da rekabeti arttırmıştı.
Yavaş yavaş milli takım başarıları da gelmeye başlamıştı.
Daha önceki yıllarda da yabancılar ligimize geliyordu fakat bu yabancılar ununu elemiş eleğini asmış diye tabir edeceğimiz oyunculardı.
Ülkemize daha çok emekliliği yaklaşmış oyuncular geliyordu. Emlakbank’ın daha kaliteli ve genç oyuncular getirmesiyle ülke voleybolumuz bir adım yukarı taşınmıştır.
Bir sonraki yükselme adımı ise sahneye mahşerin dört atlısından üçüncüsünün çıkması ile gerçekleşti.
Vakıfbank…
Bu kulüp daha sonra Güneş Sigorta ile birleşti…
Artık lig şampiyonluğu rekabetinde bir takım daha çıktı ve ülkemizi dünyada en çok temsil eden bir kulüp oldu.
REKORTMEN GUIDETTİ!
Vakıfbank’ın Eczacıbaşı ve Emlakbank’tan en büyük farkı sadece Rus ekolu değil tüm dünyadan iyi oyuncuları getirmesiydi.
Tabi bir de İtalyan antrenörleri Giovanni Guidetti ile önümüzdeki sezon ile birlikte 16 yıldır ligde devam etmeleri de ayrı bir başarı.
Gio’nun liglerimizde hiç ara vermeden bir takımı çalıştıran yabancı antrenör rekoruna sahip olduğunu düşünüyorum.
Futboldan bir örnek olacak ancak Sir Alex Ferguson’un Manchester United ile 27 yıllık rekorunu kırmasını da temenni ediyorum.
Bir de Neslihan Demirin Vakıfbank’a ve ülkemiz voleyboluna kattıkları yadsınamaz bir gerçektir. Neslihan Demir ile ilgili ilerleyen haftalarda bir yazı yazacağım.
VE TABİİ Kİ OLARAK FENERBAHÇE
Mahşerin dördüncü atlısı ise Fenerbahçe’dir.
Fenerbahçe sadece futbolda değil farklı branşlardaki başarıları ile çok özel bir kulüp konumunda. Salon sporlarında voleybolda ve basketbolda da adından söz ettirmiş, altı defa lig şampiyonu olarak “Voleybolda ben de varım, iyi işlere imza atacağım” demiştir.
Fenerbahçe ülkemize dünyanın en iyi yabancı oyuncularını getirmiş ve bizlere bu sporcuları izleme imkânı sağlamıştır.
2009-2010 sezonunda dünyanın en iyi oyucusu olarak görülen Rus Ekatarina Gamova bir sezon da olsa Fenerbahçe’de oynamış ve farkını ortaya koymuştur. Dev voleybolcu Gamova Fenerbançe haricinde Rusya dışında voleybol oynamamıştır.
BASKETBOL FEDERASYONU YANLIŞTAN DÖNDÜ
Bu arada bir gelişmeyi daha haber vermek istiyorum.
Basketbol Federasyonu’muzun önümüzdeki sezon aldığı kararı doğru buluyorum.
Yanlıştan dönmeye başladılar.
Daha önceki 7 Aralık tarihli “Yabancı konusu… Varlığı bir dert yokluğu yara!” başlıklı yazımda futbol ve basketbolda takımdaki yabancı kontenjanının fazlalığı ve bunun negatif sonuçlarından bahsetmiştim.
Akın yolu bir!
Önümüzdeki sezon takımlar sahada en fazla 4 yabancı oyuncu bulunabilecek.
Saha kenarında ise 3 yabancı oyuncu olacak.
Yabancı kısıtlaması yeterli olmamasına rağmen doğru bir karar…
Benzer kararı Futbol Federasyonu’ndan da bekliyorum.