6’lı masadaki fil!
Güzel bir İngilizce tabir vardır: Elephant in the room. “Odadaki fil” olarak Türkçede de kullanıyoruz. Ortamda kocaman bir fil vardır ama odadakiler sanki o fil orada değilmiş gibi, sanki koca fili görmüyorlarmış gibi davranmaktadır.
Biz insanlar tadımız kaçmasın, büyü bozulmasın, eldekileri kaybetmeyelim gibi endişelerle sorunları görmezden gelmeye eğilimli varlıklarız. Oysa rasyonel olan sorunu görmek, dillendirmek ve fili odadan çıkarmaktır!
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in geçtiğimiz hafta yarattığı siyasi deprem hasarsız atlatılmış gibi yapıldığının farkında mısınız?
Şu ana kadar rasyonel bir açıklaması yapılamayan ve bu yüzden “derin devlet” komplolarının bile yeniden dolaşıma girmesine neden olan Akşener’in masadan hışımla kalkıp tıpış tıpış geri dönmesi hadisesini tatlıya bağlanmış küçük bir kaza olarak mı kabul edeceğiz şimdi?
Muhalif medyada Akşener ve İYİ Parti aleyhine atılan manşetler, ağır ifadeler içeren köşe yazıları, suçlayıcı sosyal medya paylaşımlarını unutup önümüze mi bakacağız?
CHP içindeki bir kesimin bu krizle birlikte bir kez daha su yüzüne çıkan İYİ Parti alerjisinin aslında 6’lı masadaki diğer sağ partileri de kapsadığını bilmiyor muyuz? Bu kesimin tarihi bir seçimi kaybetmek pahasına İYİ Parti’nin masadan kalkmasına sevindiğini görmedik mi?
Sağ siyasete zerre güveni olmayan sol medya, bir kısım sol entelijansiya ve CHP içinde görev yapmış, yapmaya devam eden bazı siyasilerin “Truva atı Akşener” “Akşener tarih oldu”, “Bölücü”, “Sifonu çek gitsin”, “Halka ihanet” “Koltuğu batsın”, “Meral’den Saray’ı kurtarma hamlesi” gibi ifadeler kullanmasından sonra odada fil yokmuş gibi davranmaya devam mı edeceğiz?
Kimsenin anlam veremediği çıkışıyla seçimi riske atan Meral Akşener’in bu suçlamaları ne derece hak edip etmediğini sorgulamak değil niyetim. Sorgulamamız gereken şu: Masanın tarafları arasında iyice açığa çıkan bu alerji ve güvensizlik seçim sürecinde ve seçim kazanılırsa yeni hükümette her an yeni krizlerin patlak vermesine neden olabilir mi?
Bu soruya gönül rahatlığıyla “olmaz” demek mümkün değil ne yazık ki.
“Bu kriz 6’lı masayı daha da güçlendirdi” yorumlarının havada uçtuğu iyimser bir atmosfer yaratılarak bu güven sorunu yokmuş gibi davranmak gerçeklerden kaçmak anlamına gelmiyor mu?
Meral Akşener’in 6’lı masa hakkındaki kullandığı “sıtma” ve “noter masası” benzetmelerini unutalım, çünkü muhalefetin önünde kazanılması gereken bir seçim var! Seçmeden beklenen bu...
Ben seçmenin 6’lı masaya yönelik çok da güçlü olmayan güveninin bu fırtınada zarar gördüğüne inanıyorum.
Akşener’in tavrında rasyonel bir yan olsaydı ve sorun masada halledilebilseydi masanın güçlendiğinden söz etmek elbette mümkün olabilirdi. O zaman bilirdik ki, bu siyasi aktörlerin sorunları dramaya dönüştürmeden çözümleme yetkinliği vardır. Seçim sürecinde ve seçim kazanılırsa kurulacak hükümette ortaya çıkabilecek bir kriz ortak akılla çözüme kavuşturabilecek. Ama öyle olmadı ve güven sorunu büyüdü.
Meral Akşener’in öyle bir talep olmamasına rağmen “Bakanlık vermeyeceğiz” çıkışıyla, seçim sürecinde HDP ile ilgili yaşanabilecek olası krizlerin önü açılırken, güvenle yol almak iyice zorlaşıyor.
Son olarak şunu da söylemek gerekiyor: Bu tarz bir ittifak, sadece Türkiye için değil dünya siyasi tarihi için de yeni bir deneme. Kolay olmadığını, kolay olmayacağını hepimiz biliyorduk. Her ne kadar masa aktörleri, her şeyin tereyağından kıl çeker gibi halledileceği izlenimi vermeye çalışsa da krizler kaçınılmazdı.
Yine de ilk krizin büyük bir dramaya dönüştürülmesi işleri zorlaştırdı. “Oldu bitti, kazandık” diyenlere karşı seçime kadar yüreği ağzında bekleyecek büyük bir seçmen grubu var. Her an her şey olabilir gibi görünüyor.