Adaletin bu mu Bozdağ?

...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yurt dışına giden doktorlara ülkeye geri dönme çağrısı yapacakmış. Kamu spotu hazırlanmış, yayına girecekmiş. “Sizi yuvanıza, ülkenize dönmeye davet ediyorum” diyecekmiş Erdoğan.

Oysa daha bir yıl önce ne demişti: “Açık konuşmayı severim. Varsın gidiyorlarsa gitsinler, bizler de üniversiteleri yeni bitiren doktorlarımızı buralarda istihdam eder, buralarda yola devam ederiz.”

Demek ki öyle olmuyormuş. Müteahhitlere yaptırdığımız hasta garantili hastaneler, içinde hizmet eden nitelikli hekimler olmadan bir işe yaramıyormuş. Hastalar derman bulamadıktan sonra, o koca koca binalar, milyon dolarlık teknolojiler bir anlam ifade etmiyormuş.

Umarım bir gün de geçiş garantili, yolcu garantili yolların, köprülerin, havalimanlarının hukuk devleti olmadan yatırım getirmediğini anlarız. Hukukun üstünlüğü sağlanmadan istediğiniz alt yapıyı kurun, o ülkeye ne yerli ne de yabancı güvenip de yatırım yapmaz. Kazanan sadece müteahhitler olur. Öyle de oldu zaten.

Bizimkilerin yıllardır anlayamadığı şey, Türkiye’nin doğalgaz zengini, petrol zengini ülkeler gibi yönetilemeyeceği, Türkiye’nin tek zenginliğinin insan kaynakları olduğu.

Beşeri sermayeni “bana oy verenler, oy vermeyenler” diye ayrıştırıp, bir tarafta safları sıklaştıran ötekileştirici bir dil kullanarak, bir tarafa da yargıyı sopa gibi kullanarak varacağımız yere vardık.

Acaba Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da bir gün insanları aşağılayıp düşmanlaştırarak bir yere varılamayacağını anlar mı? Bu ülkenin adaletinden sorumlu bir bakanın seçimin “şampanya patlatanlarla temiz alnını şükür için secdeye koyup Rabb’ine hamdedenler” arasında olacağını söylediği bir ülkede adil bir düzen kurulabilir mi? Adaletten, haktan, hukuktan söz edilebilir mi?

Anayasa Mahkemesi Başkanı Prof. Zühtü Arslan’ın, geçtiğimiz günlerde AYM’nin kuruluş yıl dönümü nedeniyle düzenlenen sempozyumda yaptığı, ayakta alkışlanacak konuşmayı dinlemiş midir Bozdağ? Adalet Bakanı insanları “şampanya içenler, secde edenler” şeklinde ayrıştırarak oy avcılığı yapacağına, bu ülkede neden Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığını açıklasın. AYM seçimlerine hile ile neden müdahale edildiğini açıklasın.

Anayasa Mahkemesi’nin özgürce kararlar veremediği, kararlarının uygulanmadığı bir ülkeye yatırım gelir mi, gelmez mi onu anlatsın.

Din istismarı ile ne adalet gelir bu memlekete, ne de refah sağlanır. Kimsenin kendini güvende hissetmediği bir ülkede ne hastanede çalıştıracak doktor bulabilirsiniz, ne depremde yıkılmayacak binalar inşa edecek nitelikte mühendis, ne sermayesini yatırıma dönüştürecek iş insanı.

Hatırlarsanız İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimleri de “Sisi ile Binali Yıldırım” arasında yapılmıştı ve İstanbullular oylarını Sisi’ye vermeyi tercih etmişti. Dört yıldır İstanbul’u Sisi yönetiyor!

Ankara’da da biliyorsunuz seçimi teröristler kazandı. Dört yıldır sayaçları PKK’lılar okuyor, faturaları DHKPC’liler getiriyor!

14 Mayıs’ta “şampanya patlatanlar” kazanırsa, secde edenler kaybetmiş mi olacak? Böyle seçim mi olur?

Biz ülkece din tercihi yapacağımız bir seçime mi gidiyoruz, yoksa yasama ve yürütme organlarında görev yapacak temsilcilerimizi mi seçiyoruz?

Bir de öyle marjinal örnekler veriyorlar ki, inansanız Türkiye’de en büyük zevkleri camilerde bira içmek ve LGBTİ partilerinde şampanya patlatmak olan milyonlarca insan bir araya gelmiş de alnı secdeye değenlerin iktidarını devirmeye çalışıyor sanırsınız.

Acaba bu ülkede kaç kişi şampanyanın tadını biliyordur? Çoğunluk merak bile etmemiştir. Ayrıca herkesin seçim sonuçlarını istediği gibi karşılama hakkı vardır. İsteyen şampanya içer, isteyen rakı sofrası kurar, isteyen dua eder, isteyen şükür namazı kılar.

Zaten Adalet Bakanlıklarının en temel görevi de, bir ülkede yaşayan her kesimden insanın hakkını koruyacak adalet hizmetlerinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi değil midir?

SON DAKİKA HABERLERİ

Buket Afkan Diğer Yazıları