CHP’de rüzgar ne yöne eser?

Seçim yenilgisinin ardından İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu tarafından fişeği atılan “değişim” talebi ve vaadinin ardından CHP’de başlayan kurultay sürecinde artık sona yaklaşıyoruz. Kalan birkaç il kongresinin ardından Kasım başında yapılacak Büyük Kurultay için pazarlıklar başlayacak.

Şu ana kadar yapılan kongreler son derece heyecansız geçti. Tam “Buradan bir şey çıkmaz” denirken İstanbul kongresinde değişim yönünde bir rüzgar esti. Değişimcilerin adayı Özgür Çelik, Genel Merkez’in adayı Cemal Canpolat’a karşı az farkla da olsa ipi göğüslemeyi başardı. Bu gelişme de doğal olarak gözlerin bir kez daha CHP’ye yönelmesine neden oldu.

Kongrede yaşanan tartışmalar da çok dikkat çekiciydi. Konuşmacıların sözleri zaman zaman karşı sloganlarla kesilirken, eski İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun yuhalanması, partililerin ağız dalaşına girmeleri, salonda sık sık tansiyonun yükselmesi gerilime sebep oldu. Aslında kongrelerde farklı görüşlerin ifade edilmesi, hararetli tartışmaların yaşanması, karşılıklı sert eleştirilerin dile getirilmesi, Türkiye’deki partiler içinde sadece CHP’nin sahip olduğu demokratik geleneğe işaret ettiği için olumlu değerlendirilmeli.

Ancak Genel Merkez adayı Canpolat’ın konuşmasını anlamlandırabilmek için bambaşka bir perspektife ihtiyacımız var.

Haftalar önce İmamoğlu’nun yeniden aday yapılmayabileceğini yazmıştım. CHP’de statükoyu temsil edenlerin, siyasi karizması nedeniyle büyük bir tehdit olarak gördükleri İmamoğlu’nun İstanbul’da yeniden bir başarı hikayesi yazmasını zinhar istemeyeceğine inanıyorum. Canpolat’ın konuşmasını başka bir şekilde yorumlamak mümkün müdür?

Seçilmesi halinde en önemli görevi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kazanılması için örgütü sonuna kadar çalıştırmak olan Canpolat, kongrede İmamoğlu’na karşı rakiplerinin yapmayacağı suçlamaları yaptı. Adeta rakibi İmamoğlu imiş gibi konuştu. Eğer kazansaydı İmamoğlu hangi örgüte güvenerek aday olacaktı?

Canpolat "CHP'den istifa edip İYİ Parti üzerinden işe girme dönemi pazar gününden itibaren bitecektir. Sağ siyasetle belediyecilik olmaz. AKP'nin devşirme kadrolarıyla belediyecilik yapamazsınız. İYİ Parti kadrolarıyla solcu belediyecilik yapamazsınız" dedi.

Hızını alamayan Canpolat "CHP delegelerini, size oy vermek için işe aldığınız bir dönemi kabul edemiyorum" diye torpil iddiasında bulundu. İktidara karşı bugüne kadar en büyük argümanlarından biri “liyakat” olan CHP’de insanların torpille, hatta başka partilerin torpiliyle işe alındığının iddia edilmesi kendi ayağına sıkmak değilse neydi?

En zor durumlarda bile serinkanlı üslubunu bozmayan İmamoğlu bile sonunda öfkesine yenildi ve "Çok çirkinleştirdiler, çok yalan konuştular. O yalanlarında boğulsunlar" deyiverdi.

Sonuç olarak Canpolat’ın kulakları sağır edecek şekilde bağıra bağıra yaptığı suçlayıcı konuşma değişimcilere yaradı. Genel Merkez’in ve Kılıçdaroğlu’nun bile bu konuşmadan rahatsızlık duyduğuna inanmamak için bir sebep yok. Zaten kafası karışık olan, kimin kazanacağını öngöremediği için net bir karar veremeyen delegeler, İstanbul kongresinin ardından konumunu sorgulayacaktır.

Kasıma kadar epey bir süre var. Bu sırada değişimciler Anadolu’daki delegeleri yakın markaja alıp Özgür Özel’e oy vermeye ikna edebilecek mi? Bu süreçte kaybedeceğine ikna olursa, Kılıçdaroğlu adaylıktan vazgeçer mi? Yoksa Genel Merkez ne yapar eder, kurultayı kazanır mı?

İstanbul kongresi için “Kurultay provası” denir. Bakalım öyle olacak mı?

SON DAKİKA HABERLERİ

Buket Afkan Diğer Yazıları