Ekonomi için de referandum
...
Seçim sürecinin çok önemli bir bölümünü Ramazan ayı içinde geçirdik. Kahramanmaraş depremlerinin arkasından gelen Ramazan’da da seçim heyecanı yaşayamadık. Muhalefet adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu daha çok iftar programlarında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ise açılışlarda ve televizyon programlarında gördük. Bayramdan sonra seçim çalışmalarının meydanlara ineceğini ve heyecanının artacağını tahmin edebiliriz.
Erdoğan, seçim kararını açıklarken, depremler nedeniyle Cumhur İttifakı olarak hazırladıkları müzikleri yasakladıklarını ve seçim çalışmalarını ikili görüşmeler şeklinde sürdüreceklerini söylemişti. Pek öyle dediği gibi olmadı. Açılışlar miting havasında geçti ve Erdoğan 40 ilde bizzat miting yapma kararı aldı. Üstelik bunları 25 günde yapacak. Fikrini değiştirenin de anketlerde görülen oy oranları olduğu anlaşılıyor. Erdoğan siyasi hayatının en zor seçimine gidiyor. Bu kez işler onun için iyi gitmiyor.
Erdoğan’ı en fazla zorlayan konu ekonomi. Hiçbir iktidar seçime bozuk ekonomi ile gitmek istemez. Var olan ahvalin seçim döneminde hissedilmemesi için tedbirler alıp en azından algıyı yönetmeye çalışır ve sorunları seçim sonrasına öteler. Bunu bile başaramadılar. Doğal olarak seçmenin endişeleri de artıyor: Seçim döneminde böyleyse, seçimden sonra bizi ne bekliyor?
14 Mayıs’a sayılı günler kalmışken, Erdoğan ekonomide bir söylem de tutturamadı. Makul ve kendi lehine olacak tutum, sorunları kabul edip nasıl çözeceğini anlatması, seçmene umut vermesi olmalıydı. Fakat enteresan şekilde bir gün başka, ertesi gün başka bir şey söylüyor.
Üç gün önce Şanlıurfa’da “Ekonomik sıkıntı ve hayat pahalılığını yine biz çözeceğiz” diyen Erdoğan, bir gün sonra İstanbul’da ”Ekonomide sıkıntı varmış, yoo... Biz gayet iyi yolumuza devam ediyoruz” dedi. En hafif tabirle yalpalıyor.
Hal böyle olunca, yani kazanmak için söyleyecek bir şeyiniz olmayınca da, rakipleriniz kaybetsin diye çabalamaya başlıyorsunuz. PKK, FETÖ, terörist suçlamaları havada uçuyor. Başka bir argüman yok.
Artık toplumla empati kurmaya bile çalışmıyorlar. AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş “Biz TOGG diyoruz, adamlar soğan” sözleri ile “Ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin” kadar büyük bir gaf yaptığının farkında bile değil. Ama bu sözler hafızalara kazınıyor. Bir otomobile verecek 1 milyon lirası olanlar için elbette soğana 30 lira ödemek ağır gelmez.
Yoluna gayet iyi devam edenler var elbette, merak etmesinler, vatandaş da farkında.
Erdoğan dün akşam katıldığı televizyon programında da “Türkiye modeli” dedikleri ekonomi politikalarından vazgeçmediklerini, 14 Mayıs’tan sonra da aynı modelle devam edeceklerini açıkladı. Mehmet Şimşek’e de bay bay demiş Erdoğan.
En azından öğrenmiş olduk. En azından enflasyonu patlatan, kuru fırlatan, cari açığı zirveye çıkaran, hazineyi kurutan bu modelin devam edeceğini biliyoruz artık. “Yaptıklarımız yapacaklarımızın garantisi” diyorlar.
Yoksulu daha da yoksullaştıran, asgari ücretliyi açlık sınırının altında bir yaşama mahkum eden, orta sınıfı yok eden bu sistemle devam edecekler. Zenginler yiyecek, fakirler seyredecek. Vatandaş bir kilo kıyma için et kuyruğunda beklerken, zenginler önünden TOGG ile geçecek.
Demek ki bu seçim sadece Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin oylanacağı bir referandum niteliği taşımayacak, bu ekonomi modeline de ya “evet” ya “hayır” diyeceğiz.