Listeler seçim sonuçlarını etkileyecek mi?
Partilerin aday listeleri günlerdir tartışılıyor. AK Parti listelerine itirazlar teşkilatlardan geliyor. Diyarbakır’dan Konya’ya, Ordu’dan Şanlıurfa’ya kadar açıklanan adayların rahatsızlık yarattığı belli. Mesele sadece hemşerileri olmayan bakanların tepeden inme liste başına yerleştirilmesi de değil gibi görünüyor.
AK Parti ve MHP’nin seçime ortak liste ile gitmemesi halihazırda bir dezavantaj yaratmıştı. Cumhur İttifakı’nın bu tutum nedeniyle 15-20 vekil kaybedeceğini hesaplayanlar var. Şimdi de adayların yarattığı tepkinin, seçim bölgelerinde çıkarılacak vekil sayısını düşüreceği tahminleri yapılıyor.
Bu sabah Serbestiyet’te Mucahit Enes Turbil’in Konya ile ilgili analizini okudum. Durumu özetler nitelikteydi: “AK Parti’nin MHP ile ortak listede seçime girmemesinin ve birinci sıra adayına duyulan tepkinin Cumhur İttifakı’na Konya'da 2-3 milletvekili kaybettireceği yorumları yapılıyor. CHP’nin şehirdeki muhafazakâr çevrelerde karşılığı olan il başkanı Barış Bektaş’ı liste başı yapması CHP’nin vekil sayısını artırabilir. Ünal Karaman’la İYİ Parti küskün MHP’lilerin oylarını alabilir.”
Şanlıurfa’da Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın birinci sıra adayı gösterilmesi de aşiretleri rahatsız etti. Aşiretlerin şikayetlerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da ilettikleri ancak sonuç alamadıkları anlaşıldı.
Ordu’da yaşanan hadise ise neresinden baksanız tuhaf. AK Parti’nin Ordu İl Başkanı Halit Tomakin’in Erdoğan’a ulaşmak için aşiretler kadar bile şansı olmamış. Tomakin’in Erdoğan’a sesini duyurmak için Twitter’dan paylaşım yapmak zorunda kalması, AK Parti’nin geldiği nokta hakkında çok şey söylüyordu. Eğer bir teşkilatın başkanı, genel başkanla bu kadar hayati bir konuda bile görüşemiyorsa, orada nasıl bir partiden söz edilebilir bilemiyorum.
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in birinci sıraya konulduğu Ordu’da halkın listeye çok ciddi şekilde itiraz ettiğini belirten Tomakin “Sayın Cumhurbaşkanım, sesimizi duymanızı ve geldiğimiz noktada istifanın eşiğinde olduğumuzu arz ediyor, takdir ve talimatlarınızı bekliyoruz" diye seslenince Erdoğan’ın takdiri ile aynı gün görevden alındı.
İstifa etmek günah gibi bir şey oldu Türkiye’de uzun zamandır. Af dilersin, Erdoğan affeder ya da etmez. İstifanın eşiğine kadar gelebilirsin ama istifa edemezsin, Erdoğan gereğini yapar.
CHP cephesine gelince, ulusalcı Kemalist kesimler yine isyanda. Sanki bu seçim sistemini CHP yapmış, sanki ittifakları mecbur kılan CHP imiş, sanki Altılı Masa diye bir realitenin ilk kez farkına varmışlar gibi veryansın ediyorlar küçük partilerin adaylarına.
Sadece “Eksi AKP’liler” ile de değil dertleri, sosyal demokrat siyaset bilimci Prof. Dr. Yüksel Taşkın’ın İzmir’den birinci sıra aday gösterilmesine de tepkililer. Altı yıldır CHP’nin genel başkan yardımcılığını yapan Taşkın’ın yeni farkına varmışlar! Bu süreçte partiye önemli katkılar sunan, KHK ile üniversiteden ihraç edilmiş pırıl pırıl bir entelektüeli anlayacak kapasiteden yoksun oldukları için “Atatürk düşmanı” ilan edip hakaret ediyorlar.
İdeolojik takıntıları yüzünden rasyonaliten kopmuş bu kesimlerin derdi seçim kazanmak değil sanki. Siyasetin bir hesap işi olduğunu, demokrasinin kafalarındaki idealin değil, olabilecek en iyinin, en makulün rejimi olduğunu anlayamamış bu kesimleri ciddiye alsa CHP, seçimde nal toplar.
CHP içindeki bu kesimi kendine seçmen havuzu yapan Muharrem İnce de, CHP listelerine isyan bayrağı açtı. “Bağrınıza taş basmayın, gelin Memleket Parti’ne oy verin” diyor.
Tepkili seçmeni cezbetmek kolay elbette ama sandığa götürmek için de bir şeyler yapmanız gerekiyor. İnce’yi tanıdığımız kadarıyla hiçbir fikir ileri süremediği, ülke için hiçbir önerisinin olmadığı, tüm varoluş sebebinin duygusal bir tepkiden ibaret olduğu görüldüğünde İnce’nin köpüğü de sönecektir.
Bu tepkili kesimlerin bir bölümü sandığa gitmez belki ama bir bölümü rasyonel bir tavır alacaktır diye düşünüyorum.