Orta vadede bizi neler bekliyor?
Orta Vadeli Program’ın (OVP) açıklanmasından beri ekonomi çevrelerinde olumlu bir hava esiyor. Dışarıdan gelen destek programın onay aldığını gösteriyor. Dünya Bankası başta olmak üzere bir kaynak akışı gerçekleşiyor.
Aslında keramet OVP’de değil, hükümetin sıkı para politikasına geçileceğine dair verdiği kararlılık mesajında. Özellikle Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu politikalara desteğini sürekli vurgulaması önemli. Bundan sonra Merkez Bankası’nın politika faizini her ay en az yüzde 5 oranında artırmasını bekleyebiliriz. Yani ekonomide rasyonelleşme adımları devam ediyor.
Önümüzdeki süreçte kredi faizlerinin sorun oluşturmaya başlayacağını söyleyebiliriz. Özellikle KOBİ’ler sıkıntı yaşamaya başlayacaktır. Tabii önümüzde seçim varken Erdoğan’ın bu duruma ne kadar tahammül gösterebileceği en kritik soru. Hem dışarıda hem içeride bu yönde şüpheler halen çok güçlü. Erdoğan’ın bir anda “Faiz sebep, enflasyon sonuç” diyerek yeni bir U dönüşü yapmayacağını kim iddia edebilir?
Başka sorunlar da var. Kamuda tasarruf ve bütçe disiplini konusunda henüz bir mesafe alınabilmiş değil. Dışarıya sızan bilgilere göre, Mehmet Şimşek bu durumdan şikayetçi. Bütçe harcamaları konusunda yakın çevresine yakındığı söylenen Şimşek’in bu sorunu çözüp çözemeyeceğini göreceğiz. Cumhurbaşkanlığı sisteminde Şimşek’in yetkisi sınırlı, geçmişteki gibi tam bir otoritesi yok.
OVP’de kamuda tasarruf konusunda hiçbir şey yok. Kamu harcamaları kısılmadığında programın bütün yükü orta ve dar gelirlilerin sırtına yıkılmış olacak. Başta Cunhurbaşkanlığı olmak üzere kamu hiç taviz vermeyecek, her türlü fedakarlığı vatandaş yapacak.
Bizi bekleyen asıl fırtına ise muhtemel seçimden sonra, yani Nisan ayında başlayacak. O zamana kadar tedbirler daha az can yakacak şekilde ayarlanacaktır. 2024 Nisan’dan itibaren sıkılaştırma çok daha sert bir şekilde uygulanacaktır. Türkiye’nin çarçur edilen dövizini yerine koymak için dış kaynağa, dış kaynak için de sıkı para politikasına ihtiyacı var. Seçimden sonra ekonomide yavaşlama kaçınılmaz olacak, işsizlik de artacak.
Son yıllarda yoksulluğun iyice büyüdüğü bir ülkede enflasyonun sadece talebi azaltarak düşürülmeye çalışılması can yakıcı olacak. Orta ve dar gelirlilerin maaşları kısılarak enflasyonla mücadele edilirken varlıklı kesimlere yönelik herhangi bir vergi artışının adının bile anılmıyor olması sorgulanmalı. Yıllardır yoksullardan alıp zengine transfer eden sistem, şimdi bir kez daha faturayı yoksula kesiyor. Vatandaş yeterince kemer sıkmadı mı?
Özetle, enflasyonla mücadele sert geçecek. Ekonomi bilimini hiçe sayarak yıllardır ısrarla uygulanan yanlış politikaların bedelini biz ödüyoruz ve ödemeye devam edeceğiz. Çünkü ekonomi okuryazarlığımız yok, çünkü seçimlerde rasyonel oy kullanma davranışı yerine ideolojik tutumda ısrar ediyoruz, çünkü medyanın manipülasyonlarına kanıyoruz. Kendi geleceği hakkında hiçbir inisiyatif almayan bir toplum elbette faturayı ödemek zorunda kalır.
Tabii böyle bir muhalefet varken birileri inisiyatif alsa ne olur, almasa ne olur, diyebilirsiniz? Belki de muhalif seçmenin önce muhalif partilerle ilgili inisiyatif alması ve değişime zorlaması gerekiyordur.