Pahalılıktan kim sorumluydu sahi?
Marketlerde ürünlerin üzerine yapıştırılan “Bu ürün size pahalı mı geldi? Erdoğan sayesinde" çıkartmalarını hazırlayan görsel iletişim tasarımcısı Mahir Akkoyun, dün gözaltına alındıktan sonra serbest bırakıldı.
Sulh Ceza Hakimliği, ifadeyi alan savcının adli kontrol şartıyla bırakılması talebini de reddetti.
Savcı, Akkoyun’u “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “Seçim Kanunu’na muhalefet etmek”le suçlamıştı. Hakim, aynı fikirde değilmiş demek ki.
Cumhurbaşkanı söz konusu olunca hakaretin sınırları öyle bir genişledi ki insan ağzını açmaya, kalemini kıpırdatmaya, klavyeye dokunmaya korkuyor. Oysa her zaman böyle değildi. Turgut Özal “Çankaya’nın şişmanı, işçi düşmanı” sloganlarına gülüp geçmişti mesela.
Bu genç arkadaşımız, belli ki marketlerde satılan ürünlerin fiyatlarının pahalı olduğunu düşünüyor. Benim görebildiğim kadarıyla böyle düşünmeyenler, başka ülkelerde yaşayıp Türkiye’de alışveriş yapanlar. Sadece dar gelirliler de değil, orta-üst gelire sahip vatandaşlar da uzun bir süredir fiyatlardan şikayetçi, buna temel ihtiyaç olan gıda ürünlerinin fiyatları da dahil.
Anlaşılan genç arkadaşımız, bu pahalılığın nedenini düşününce de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sorumlu olduğuna karar vermiş. Düz mantıkla “yetki kimdeyse sorumluluk ondadır” diye düşünmüş olabilir. Ya da “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” iddiasının ekonomi bilimine aykırı olduğunu biliyordur. Enflasyonla mücadele eden bütün ülkelerde faizlerin yükseltildiğini görmüştür.
Belki de bu genç arkadaşımız, 2018 seçim sürecinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vaatlerini dinlemiş, AK Parti’nin seçim beyannamesini okumuştur.
Erdoğan’ın 6 Mayıs 2018’de açıkladığı seçim manifestosunda "Ahdim olsun ki faiz, enflasyon ve cari açık düşecek" dediğini hatırlıyor olabilir mi mesela?
Onu hatırlamıyorsa, 24 Mayıs 2018’deki şu sözler kulağında çınlıyor olabilir: “Epeyce gerilettiğimiz ancak son dönemde bir parça yukarıya doğru hareketlenen enflasyon sorununu ülkemizin gündeminden çıkartmakta kararlıyız.”
11 Temmuz 2018'de "Dolar düşecek bu kadar emin konuşuyorum" dediğinde dolar/TL kurunun 4,87 olduğunu da unutmamış olabilir.
Ya da belki AK Parti’nin 2018 seçim beyannamesinde yer alan "Ekonomide temel prensibimiz, enflasyonun kalıcı bir biçimde düşük ve tek haneli oranlarda tutulmasıdır. Bu prensiple, fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek konusundaki kararlılığımız devam edecektir" ifadelerini okumuştur.
Erdoğan’ın 19 Haziran 2018’de sarf ettiği "Bu kur filan, bunların hiçbirisi bizim geleceğimizi belirleyen şeyler değil. Bizim geleceğimizi, biz belirleyeceğiz. 24'ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” sözleri zaten 84 milyonun hafızasında gayet canlı bir şekilde duruyor. Herhalde seçimin kazanılmasında en etkili olan konuşma buydu.
2022 yılında enflasyon yüzde 80’e ulaştığında ABD’de katıldığı bir televizyon yayınında ne demişti Erdoğan? “Enflasyon aşılamaz bir ekonomik tehlike değildir. Ben ekonomistim.”
Şimdi bu genç arkadaşımız pahalılıktan Erdoğan’ı sorumlu tutuyorsa hakaret bunun neresinde? Fikrini dile getirmesi mi, fikrinin toplumda karşılık bulması mı suç?
Anayasamızın 26. maddesine göre “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.”
Dün bir sokak röportajı izledim. Çorum’da yapılmış. Dar gelirli olduğu halinden belli yaşlıca bir hanıma kıyma fiyatının 300 lira olmasıyla ilgili ne düşündüğünü sorulunca “Olsun. İyi olmuş. Yemesinler!” dedi. Bazıları da böyle düşünüyor. Bırakalım herkes ne düşünüyorsa özgürce ifade edebilsin.