Seçmen demokrasiye dönüşü oylayacak
Aday listelerinin de açıklanmasıyla 2023 milletvekilliği seçimine de gerçek manada start verilmiş oldu. Bu seçimde meclis aritmetiği yeniden önemli olacak. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle önemi azalan parlamento, şimdi yine kritik konumda.
Bunun birinci nedeni Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması halinde, seçmenin Meclis çoğunluğunu sağlayan adaya yönelme olasılığı. Diğer bir sebep ise Meclis’in çok parçalı bir yapıda oluşacağına dair tahminler. Görünen tablo, bir partinin ya da ittifakın Meclis’te ağırlık oluşturamayacağını gösteriyor. Cumhurbaşkanı kim olursa olsun Meclis’i dikkate almak zorunda kalacak. Bence bu demokrasimiz adına olumlu bir gelişme olacak.
Demokrasi demişken, bu seçim daha fazla otoriterlikle daha fazla demokrasi arasında yapılacak. Tüm gücün tek adamda toplandığı bir dönemi yaşıyoruz. Bu sisteme rekabetçi otoriterlik diyen de var, sultanizm diyen de. Ne dersek diyelim, dozu her geçen gün artan bir otoriter rejimle yönetildiğimiz tartışma götürmez.
Meclis’in önemini kaybettiği bu sistemde, medya ve yargı üzerinde kontrol sağlanarak, tüm kurumlar tek adama bağlandı.
Bu sisteme geçilirken seçmene verilen söz, daha hızlı kararlar alınacağı ve daha verimli olunacağı idi. “Hantal” olmakla eleştirilen bürokrasi azaltılacak ve böylece Türkiye’nin önündeki engeller kaldırılacaktı.
Sonuç öyle olmadı. Yangınlara, sel ve deprem felaketlerine hızlı müdahale edilemedi. Kahramanmaraş depremlerinde vatandaş günlerce devleti bekledi. AFAD ve Kızılay gibi kurumlar sınıfta kaldı. Buna karşılık sivil toplum hızla örgütlenerek devletin ulaşamadığı insanlara ulaştı. AHBAP’ın kurucusu Haluk Levent, Time dergisi tarafından 2023 yılının dünyada en etkili 100 kişisi arasında gösterildi. Bunun nedeni, devletin neden olduğu boşluğun sivil toplum tarafından doldurulmasıydı.
Ekonomi bürokrasisinin devre dışı bırakılmasının sonuçlarını fırlayan döviz kuru ve patlayan enflasyonla yaşadık. Yeni model diye sunulan ekonomi politikaları cari açığı büyüttü, Merkez Bankası’nın kasasını boşalttı. Bugün açıklanan rakamlara göre, cari açık 10 yılın zirvesine ulaşırken, işsizlik de yükseldi. Büyüme ve istihdamı önceleyerek yüksek enflasyonu göze almışlardı ama onu da başaramadılar.
Mahkemelerden çıkan kararlar, adalete olan güveni hiç olmadığı kadar azalttı. Cezaevleri doldukça doldu, yeni cezaevleri yapıldı. “Adalet sistemine güvenmiyorum” diyenlerin oranı yüzde 70’lere ulaştı. Adalette çifte standart algısı güçlendi.
Bütün bu tablo, Cumhuriyetin 100’üncü yılında seçmenin önüne şu soruyu koyuyor: Demokratik rejime dönüş mü, otoriter rejimle devam mı?
Tabii seçmenin mevcut rejim ile yaşadığı somut sorunlar arasındaki illiyet bağını ne kadar kurabildiğini bilemiyoruz. Muhalefet bu nedenselliği çok iyi anlatamadı bence. Yine de çoğunluğun Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden memnun olmadığı görülüyor.
Bu memnuniyetsizlik güçlü bir biçimde örgütlenemedi. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turda sonuçlanması pek ihtimal dahilinde görülmüyor.
İnce faktörü de muhalefetin işini zorlaştırdı. Bugüne kadar iktidar seçmeni içinde yer almış memnuniyetsizleri ikna edecek bir seçim kampanyası planlayan muhalefetin önüne, kendisinden kopanları geri döndürmek gibi bir iş çıktı şimdi. İnce ikna edilse bile seçmenin geri döneceği garanti değil çünkü.