Yargı cephesinden dikkat çeken haberler

14 Mayıs’a doğru hızla ilerlerken, önümüze yargı cephesinden iki önemli haber düştü. Siyasi gündemi uzun süre meşgul eden davalarda yaşanan gelişmeler, aslında çok şey söylüyor.

Bu davalardan ilki, dönemin CHP İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran tarafından açılmıştı. 2015 yılında hakkında “Sümeyye Erdoğan’a suikast” ve “Sümeyye’nin icabına bakın” başlıkları ile Akşam ve Güneş gazetelerinde manşetlere taşınan iddialarda, Umut Oran ile firari FETÖ’cü Emre Uslu ve Fuat Avni mahlaslı kullanıcı arasında Twitter’ın DM bölümü üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’a suikast düzenlemek amacıyla yazışmalar yapıldığı yer alıyordu.

Savcılık bu iddiaları incelemiş ve takipsizlik kararı almıştı. Kararın gerekçesinde “Bir kısım yayın organlarına servis edilen ve ‘Sümeyye Erdoğan’a Suikast’ başlığı ile yayımlanan haberlerin ve haber içeriklerinde yer verilen Twitter yazışmalarının gerçeği yansıtmadığı, olayda dahli bulunan herhangi bir şüpheliye ulaşılamadığı, bu haberlere konu iddiaların doğru olmadığı anlaşılmaktadır” ifadeleri kullanılmıştı.

Umut Oran da Akşam ve Güneş gazetelerinin sorumlu müdürü Mustafa Dolu hakkında davacı olmuştu. İşte bu dava 8 yıl sonra sonuçlandı ve Mustafa Dolu hakaret suçundan 1 yıl 15 gün, iftira suçundan da iki kez 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Sözcü’de yer alan haberde, Umut Oran’ın karar sonrası yaptığı açıklamaya da yer verilmiş.

Oran “Bu karar ile bana kurulan kumpas bir kez daha tescil edildi. Umarım Türkiye'de kumpaslar devri artık sona erer. 14 Mayıs'ın anlamı da çok büyük. Bu eşiği aşabilirsek Türkiye'nin son 20 yılında kanıksanan iftira, yalan, tetikçilik, kumpas, linç, küfür alışkanlığı da ortadan kalkacak” diyor.

Bir diğer davada yaşanan gelişme ise, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından KHK ile ihraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen’in de aralarında bulunduğu 120 kişiyi ilgilendiriyor.

Gülmen’in 10 yıl hapis cezası almasına, 40 kişinin tutuklu yargılanmasına, 120 kişinin gözaltına alınmasına neden olan davalarda delil olarak kullanılan dijital materyalin “boş” olduğu ortaya çıktı.

Üniversiteden FETÖ/PYD üyesi olduğu iddia edilerek ihraç edilen Nuriye Gülmen 'İşimi Geri İstiyorum' diyerek eylem başlatmıştı. Bu süreçte onlarca kez gözaltına alınan Gülmen sonunda açlık grevine başlamıştı. Bu sırada hakkında çok sayıda dava açılmıştı.

2017 yılında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Nuriye Gülmen’in DHKP-C terör örgütü üyesi olduğunu, eylemlerinin de bu örgüt tarafından desteklendiğini ve DHKP-C ile doğrudan organik bir bağının söz konusu olduğunu iddia etmişti.

İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Nuriye Gülmen hakkında 10 yıl hapis cezası verilmişti. Mahkemeye delil olarak sunulan, DHKP-C örgütünün merkez komitesiyle örgüt üyelerinin yazışmalarının yer aldığı iddia edilen dijital materyal, kararın gerekçesiydi. Gülmen’in avukatları mahkemeden dijital materyalin incelenmesini talep etmişti ancak mahkeme talebi reddetmişti.

Aynı dijital materyal, İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen başka bir DHKP-C davasına da delil olarak girdi. Bu kez mahkeme dijitalin incelenmesi talebini kabul ederek Adli Tıp Kurumu’na gönderdi. ATK’nin raporunda herhangi bir örgütsel yazışmanın tespit edilemediği belirtildi. Bunun üzerine mahkeme delilin bağımsız bir adli bilişim uzmanı tarafından incelenmesine karar verdi.

İşte bugün gündeme düşen, bu adli bilişim uzmanının hazırladığı rapor. Gülmen’e 10 yıl hapis cezası verilmesine de neden olan o dijital malzeme ile ilgili bilirkişi raporunda, iddianamelerde suçlama konusu olan örgütsel yazışmaların bulunmadığı belirtildi.

Raporda şu ifadeler bulunuyor: “İddianame içerisinde bulunan yazışma içerikleri ve imajlar üzerinde oynama olup olmadığı tarafımca incelenmiş olup, iddianame içerisinde geçen mesajlaşma içerikleri tespit edilememiştir. Ayrıca imajlar üzerinde yapmış olduğum timeline (zaman çizgisi) ve bütünlük analizlerinde söz konusu veriler üzerinde oynama veya materyale ekleme çıkarma işleminin yapılmadığı tespit edilmiştir.”

Duvar’dan Can Bursalı’nın haberine göre, Nuriye Gülmen’in avukatı Oğuzhan Topalkara, geçmişte iddianamelerde yer alan 'örgütsel yazışmaların' dosyaya sonradan eklendiğini, sahte olduğunu iddia ettiklerini ancak gelen raporlarla söz konusu yazışmaların aslında hiç olmadığının ortaya çıktığını söyledi.

Topalkara ayrıca, "Adli Tıp ve bağımsız bilirkişi raporları ile bu dijitalin ne idüğü belirsiz polis tutanakları dışında bir şey olmadığı ortaya çıkmıştır. Verilen tüm mahkumiyet kararları bozulmalı, süren yargılamalarda beraat kararı çıkmalı, tutuklular serbest bırakılmalı ve devlet mağdur ettiklerinin mağduriyetlerini gidermek üzere adım atmalı" dedi.

Bu davada yaşanan gelişmeler, 2023 yılının Mayıs ayında Türkiye’nin en doğusundan en batısına kadar meydanlardan neden “Hak hukuk adalet” sloganlarının yükseldiğini anlamak isteyenler için yeterli olur herhalde.

SON DAKİKA HABERLERİ

Buket Afkan Diğer Yazıları