Yargı krizini kim, neden çıkardı?
Türkiye ikinci yüzyılına bir yargı krizi ile başladı. Yüz yıl sonra, bu ülkede hala en temel kurumlar tartışma konusu haline gelebiliyor. Anayasa’da tanımlanmış görev ve yetkiler görmezden gelinebiliyor. Koskoca ülke bir kararla muz cumhuriyetine dönüşebiliyor. Hiç şüphe yok ki, Türkiye tarihinin en ciddi krizlerinden birini yaşıyoruz.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesinin Can Atalay başvurusu üzerine verdiği ihlal kararına “uymamakla” kalmıyor, bu kararı veren AYM üyelerini adeta terör örgütleriyle birlikte hareket etmekle suçluyor ve haklarında suç duyurusunda bulunuyor!
Kararları siyasiler tarafından “tanınmayan” AYM’nin artık fiilen de varlığından söz edemeyiz. Anayasal bir kurum bu hamleyle birlikte yok hükmündedir. Artık bu ülkede hiçbir şey anayasal güvence altındadır diyemeyiz. İnsan hakları ve mülkiyet hakları güvencesiz kalmıştır.
Bu arada anlı şanlı kararlara imza atan, cesur ve tarafsız bir Anayasa Mahkememiz vardı da, yazık oldu diyecek durum da yok ortada. AYM daha birkaç gün önce sözde sosyal medyada dezenformasyonu önlemek amacıyla çıkarılan ama gazeteciler üzerinde baskı oluşturmak amacıyla kullanılan “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" düzenlemesinin iptali istemini reddetti. Arada bir doğru kararlar alıyor olmasının tek nedeni de AİHM’de Türkiye aleyhine bir karar çıkmasını önlemek içindir. Bu AYM’ye bile tahammül edemediler. Bunu bile yeterince “yerli ve milli” bulmadılar.
Kimilerine göre, bu kararın ardında yargıdaki grupların kavgası var. MHP’ye yakın Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin AK Parti’ye yakın Hakyol grubuna “operasyon çektiği” söyleniyor. Kararın ardından AK Parti’den gelen ilk tepkiler de bu iddiayı güçlendiriyordu. Başta AK Parti Siyasi ve Hukuki İşler Başkanı ve Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, eski Adalet Bakanı da olan AK Parti grup başkan vekili Abdulhamit Gül, eski bakanlardan Artvin Milletvekili Faruk Çelik olmak üzere AK partili bazı isimler yaşananlara tepki gösterdiler. Ancak Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, AK Partililere katılmıyordu. Uçum, Yargıtay’ı destekleyen, AYM’yi suçlayan bir açıklama yaptı ve gözler Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çevrildi.
Erdoğan bugün yaptığı ilk açıklamada, Yargıtay’ın tarafında olduğunu gösterdi. AYM’yi hedef alarak ”Eğer partimden bazı arkadaşlar da burada Yargıtay’ı yerip, Anayasa Mahkemesi’ne övgüler düzüyorsa onlar da yanlış yapıyorlar” dedi.
Erdoğan daha sonra Beştepe’de düzenlenen Atatürk’ü anma töreninde konuyla ilgili yeniden konuştu ve istikameti çizdi: “Bu tartışmada taraf değil hakem konumundayız. Çözüm yeri anayasadır, yasalardır. Mevcut Anayasa ve ona göre şekillenen yasalarımız bu konuda da yetersiz kalmaktadır. İnşallah Meclis’te anlayış birliğine ulaşılarak yeni Anayasa çalışmaları en kısa sürede başlatılır. Biz de devletin başı olarak kurumlar arası görüş ayrılığının sistem krizine dönüşmesinin önüne geçecek adımları süratle atacağız. Yüksek yargı kurumları temsilcileri ve hukukçularla görüşerek yol bulacağız. Anayasa ve yasa değişikliği yöntemlerini kullanarak, tekrar böyle bir tartışmanın ortaya çıkmaması için gerekeni yapacağız.”
2016 yılında MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “fiili durumun hukuki boyut kazanması” sözleriyle önü açılan referandum sonucunda Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçtiğimiz gibi, şimdi de yargıda yaratılan fiili bir krizle yeni Anayasa bir zaruriyetmiş gibi sunulmak isteniyor. Bu Anayasa’nın temel hedefi ise yargıyı tamamen Cumhurbaşkanlığına bağlamak gibi görünüyor. Bu sürecin fişeğini de AYM’nin kapatılması gerektiğini savunan Bahçeli ateşledi. AK Partili gruplarla MHP’li gruplar arasında kavga var mı bilemem ama Bahçeli ile Erdoğan’ın arasında bir sorun yokmuş gibi görünüyor.
Bakalım muhalefet bu planı bozabilecek mi?