Yoksulun gözü asgari ücrette, piyasanın faizde

Milyonların gözü asgari ücrete yapılacak ara zam oranında. Asgari Ücret Tespit Komisyonu bugün üçüncü kez toplanıyor. Seçimden önce, eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Temmuz zammını asgari ücreti 500 dolar seviyesine çıkaracak bir oranda gerçekleştireceklerini söylemişti. Ancak komisyonun ikinci toplantısında, 500 doları fazla bulan iş veren temsilcisi, zammın TL olarak konuşulduğunu söyledi.

Bu arada Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) asgari ücret verileri açıklandı. Türkiye 13 Haziran itibarıyla, Avrupa’da Arnavutluk’un ardından en düşük asgari ücret veren ikinci ülke oldu. Sırbistan ve Karadağ da dahil, Doğu Avrupa’nın az gelişmiş ülkeleri Türkiye’den daha yüksek asgari ücret veriyor. Oysa Türkiye’de asgari ücret 2015 yılına kadar çoğu Doğu Avrupa ülkesinden daha fazlaydı. Onlar ilerlemiş, biz gerilemişiz.

Aslında asgari ücretin ne kadar olduğu da çok önemli değil, önemli olan alım gücünün hangi seviyede olduğu. TÜİK’in açıkladığı enflasyon verilerinin güvenilirliği uzun zamandır sorgulanıyor. Üstelik dar gelirlinin harcama kalemleri farklı. Kira, gıda ve faturalar temel harcamaları oluşturduğundan, yoksulun reelde karşılaştığı fiyat artışları TÜİK’in enflasyon oranının üzerinde oluyor. Yani yoksul, bu asgari ücret artış oranları karşısında giderek daha fazla yoksullaşıyor.

Türkiye’de genel olarak ücretler çok düştü. Tüm ücretler asgari ücrete “komşu” oldu. Yani yüksek eğitimli çalışanlar da giderek daha düşük ücretlerle yüzleşmek zorunda kalıyor. 2023 yılının ilk üç aylık ortalama net ücreti 12.670 lira olmuş. Asgari ücrete yaklaşmış ortalama ücretler. Şimdi asgari ücrete yapılacak zamma göre oralarda da bir artış yaşanacak.

Çalışanlar haklı olarak nefes alabilecekleri bir ücrete kavuşmak istiyor. İş veren kesimi ise 500 doları bile karşılayamayacağını söylüyor. TL’ye değer kaybettirip ucuz emekle ihracatı artıracaklardı ya; TL dibi gördü, ülke ucuz emek cennetine döndü, ama ne ihracat rekorları kırıldı ne cari fazla yaratılabildi. En son 110 milyar dolara çıkan cari açık rekor üzerine rekor kırarken olan emekçilere oldu. Şimdi “acı reçete” de çalışana yazılacak.

Aslında iktidar da köşeye sıkışmış durumda. İş vereni dinlese 10 ay sonra yerel seçim var, çalışanın istediğini verse kayıt dışı istihdamın önünü açmış olacak. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.

Bu hafta ekonomide bir başka önemli karar daha verilecek. Yoksulun, çalışanın gözü açıklanacak asgari ücretteyken, piyasaların tüm dikkati, Perşembe günü gerçekleştirilecek Haziran ayı faiz kararı toplantısında.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nda seçimin ardından göreve getirilen Hafize Gaye Erkan başkanlığında toplanacak Para Piyasası Kurulu (PPK), faiz kararını açıklayacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Nas var” yaklaşımından şimdilik geri adım attığı ve politika faizinin artırılacağı herkesin malumu.

Türkiye ekonomisine ağır darbe vuran düşük faiz politikasından vazgeçiliyor ama faizdeki artışın ne kadar olacağı bir muamma. Faizin yüzde 15’e çıkarılacağını söyleyen de var, yüzde 25 diyen de. Çok yüksek bir artışın bankacılık sistemine zarar verebileceği, hatta banka iflaslarına neden olabileceği biliniyor. O yüzden daha yavaş ve kademeli bir artış bekleniyor.

İşin tuhaf yanı, faizi yüzde 8,5 seviyesine indiren aynı PPK üyelerinin şimdi faiz artışı yapacak olması. O zaman düşürmek doğru karardı da şimdi artırmak mı doğru oldu? Elbette öyle olmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan o zaman öyle istedi, şimdi böyle istiyor. Siyasi otoritenin bağımsız olması gereken kurumlara bu tür müdahaleleri devam ettikçe, Türkiye ekonomisi belini doğrultamaz.

Keza seçimden sonra Hazine ve Maliye Bakanlığına Mehmet Şimşek’in getirilmesinin ardından, MB Başkanlığı hariç ekonomi bürokrasisinde bir değişikliğe gidilmiş değil. Aynı kadrolarla çalışmak zorunda kalan Mehmet Şimşek’in bu şekilde köklü değişimler yapabilmesi ne kadar mümkün olacak?

Niyet köklü reformlar değil de günü kurtarmak gibi görünüyor. Böyle devam edilecekse, Şimşek bir vitrin değişikliği olarak kalacaktır. Oysa Türkiye ekonomisinin acil reformlara ihtiyacı var. Anlaşılan o ki, iktidarın tek ihtiyacı seçim kazanmak. Seçimlerinin bedelini çocuklarının ödeyeceğinin farkında olmayan bir toplum haline getirildiğimiz de ayan beyan ortada.

SON DAKİKA HABERLERİ

Buket Afkan Diğer Yazıları