Zam yağmurundan kaçış yok
“İğneden ipiliğe zam” furyası devam ediyor. Dün Kocaeli’de ekmeğin fiyatı 5 liradan 7,5 liraya, simidin fiyatı 7,5 liradan 10 liraya yükseltildi. Sırada toplu taşıma ücretlerine yapılacak zam var. Minibüsçüler akaryakıta yapılan ÖTV zammının ardından yüzde 100 zam talebinde bulundular. Dün Ankara’da ulaşıma yüzde 57 oranında zam yapıldı. Kocaeli’de de bundan daha aşağı bir artış beklemiyorum.
Diğer yandan servisçiler de zam talebinde bulunmuş. UKOME’nin önümüzdeki hafta toplanarak zam taleplerini karara bağlamasına kesin gözüyle bakılıyor. Bütçeler yeniden yapılacak ama denkleştirmek pek mümkün olmayacak.
Türkiye’yi önümüzdeki aylarda zor günler bekliyor. Toplumsal huzursuzluk artacaktır. Böyle durumlarda suç oranlarının artması tehlikesi de ortaya çıkabiliyor. Kiracı-ev sahibi kavgaları halihazırda toplumsal bir sorun haline geldi bile.
Dün İstanbul Gaziosmanpaşa’da ev sahibi, kira artışı nedeniyle tartıştığı 15 yıllık kiracısını çocuğunun gözlerinin önünde silahla vurarak öldürdü. Bu tür olayları “aç gözlü ev sahipleri” kolaycılığıyla açıklayamayız. Yıllarca çalışarak aldıkları evin kirasıyla yaşayan insanlar var. Bu insanlar da bu paraya muhtaç. Her şeye arka arkaya zam gelirken kira artış oranını yasalarla yüzde 25’te tutmak çözüm olmayacaktır.
Devletin bu tür müdahaleleri toplumsal barışa hizmet etmeyecek, maalesef bunu da yaşayarak görmemiz gerekecek. Sorunları rasyonel bir biçimde ortaya koyup çözüm aramak yerine, ötelemek, bastırmak, sopayla kontrol altında tutmaya çalışmak gibi hatalı tutumların bizi götürebileceği başka bir yer yok.
Son vergi zamlarının ardından dünyaca ünlü bankalardan Bank of America ekonomistleri de Türkiye için tahminlerini olumsuza doğru revize etmiş. Bankanın Türkiye raporunda 2023 yılsonu enflasyon tahminini yüzde 44’ten yüzde 58’e yükseltilmiş. Enflasyonun gelecek Mayıs ayında yüzde 65 ile zirve yapacağı tahmininde bulunuluyor. Yılsonu dolar/TL tahmini ise 31 TL olduğu açıklanmış. Böyle giderse bu tahminler daha çok revize edilir.
Şimdi ekonomide tüm gözler yarın açıklanacak Merkez Bankası faiz oranlarına çevrilmiş durumda. Beklentiler 300-500 baz puanlık bir artışla yetinileceği yönünde. Bu beklenti de doğal olarak kurun ateşini yükseltmiş durumda. Kurda yaşanan dünkü artışın ardından bankalardaki parasını çekenler soluğu Kapalıçarşı’da aldı. Bir yandan da seçimden önce olduğu gibi çifte kur oluşmaya başladı. Dolar 27 lirayı görmeden Kapalıçarşı’da 27.30 seviyesinden işlem gördü.
Ekonomistlerin beklentisi etkili bir faiz artışı yapılması yönünde. Beklenti var ama umut yok. Geçen ay yapılan faiz artışının beklentileri karşılamadığı ortada. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bir yandan zamlarla şimşekleri üzerine çekerken, bir yandan da ekonomiyi rahatlatacak bir faiz artışına gidilmediği için eleştirilerin hedefine yerleşmiş durumda.
Faiz artış oranı beklentileri karşılamadığı sürece kur yükselmeye devam edecektir. Kurdaki artış da yeni zamları tetikleyecek enflasyonda hedefi tutturmak mümkün olmayacaktır.
Asgari ücretli zamlı maaşını alamadan geçim kaygısına düşmüş durumda. Yeni asgari ücret açıklandığı gün 483 dolara karşılık gelirken, bir ay geçmeden 59 dolar değer kaybetti ve 424 dolara indi.
Bu hallere düşmemizin iki temel nedeni olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bunların ilki ve en önemlisi “faiz sebep enflasyon sonuçtur” dayatmasının ekonomi biliminin temellerine aykırı olmasıdır. Ekonomide çok tehlikeli bir “deney” yapıldı ve sonuçta bunlar oldu. Tüm dünya Türkiye’ye bakarak böyle bir deneyin sonuçları hakkında ders niteliğinde bilgiler ediniyor diyebiliriz.
Bir diğer neden ise 2018 yılından beri uygulanan seçim ekonomisinin 2023 yılında iyice kontrolsüz bir hale gelmesiydi. Türkiye yıllardır seçime endeksli irrasyonel bir ekonomi politikası uyguluyor. Bunun sonuçları da kartopu gibi büyüyor.
Bıkmadan söylemeye devam etmeliyiz: Yapısal reformlar olmadan çıkış görünmüyor.