İş mi? Dayatma mı?
Bir gün psikiyatristin muayenesine çok üzgün vaziyette ağlayan birisi gelmiş ve başlamış anlatmaya;
– Benim ekonomik durumum iyi. Maddi anlamda bir sıkıntım yok. Sağlık sorunumda yok. Ancak başka bir sorunum var.
– Nedir o?
– Neşelenemiyorum. Sürekli moralim bozuk. Şöyle gülmek, bazen kahkaha atmak, eğlenmek istiyorum. İşte bunun için size geldim.
– Arkadaş, işin doğrusu bu olay, benim uzmanlık alanıma girmiyor. Ancak sana bir öneride bulunabilirim. Şu karşıya 10 gün önce bir sirk geldi. Bir de palyaço var.
Ben gittim. Çok güzeldi, özellikle de o palyaço harikaydı. Gülmekten yerlere yattım, o kadar çok eğlendim ki… Sana da o sirke gitmeni özellikle o palyaçoyu seyretmeni öneririm.
Bunun üzerine adamın suratı iyice asılmış ve adeta fısıltı halinde demiş ki;
– O palyaço var ya… O benim işte… bu işi mecburen yapıyorum.
Hayat akarken çevrenizdeki insanların mutluluğu için çabalarken acaba biz mutlu olmak için ne yapıyoruz?
Her insanın mutluluk kriterleri vardır. Kimisi parayla, kimisi sevgilisiyle, kimisi çocuğuyla, kimisi yaptığı herhangi bir şey ile mutlu olabilir.
Yalnız burada istemediği bir işte mecburen çalışan ve mutsuz olan bir palyaçodan söz ediliyor.
Çocuklarımızı geleceğe hazırlarken, onlar adına karar vermek mi? Doğru olan. Yoksa onların yeteneklerini keşfederek mutlu olacakları işe yönlendirmek için rehber olmak mı?
İkinci şık daha yerinde ve gerekli olan bir davranış biçimi bence.
Ülkemiz de istihdam sorunu var bunun farkındayız. Onun için herkes evladı doktor avukat olsun diye uğraşıyor, çocuklarımız öğretmenlik, mühendislik okuyor, polis,asker olmak zorunda kalabiliyor ama gel gör ki! Çocuk bunu istiyor mu? Bu işler de mutlu olabilecek mi? Sorgulayan yok.
Yönlendirmeyi tamamen maddiyat üzerine yapıyoruz,buna bende dahilim.
Ama bu konuda düşüncelerimi değiştiren büyük kızım oldu.
Bundan bir kaç yıl önce, üniversite sınavından gayet yüksek bir puan aldı ve ülkemizde ki bir çok tıp fakültesine rahat girebiliyordu. Ben de haliyle doktor olması için zorladım ama benle bir ay konuşmadı ve ben doktor olmak istemiyorum baba dedi ve galip geldi istediği bölümü yazdı. Buna haliyle içlendim üzüldüm.
Şu anda Gebze Teknik Üniversitesi’nde bilgisayar mühendisliği bölümü 2.sınıfta okuyor.
Bir insanın fikirlerinin, düşüncesinin değişim yaşı yoktur.
Benim kızım bana bu yaşımda çok güzel bir ders verdi.
Onlar nasıl mutlu olacaksa, kendilerini nasıl huzurlu hissedecekse iş konusunda o yönlere yönlendirmek en güzel hareket.
İnsanoğlu dünya ya bir defa gelecek, aldığı her nefesi huzurla alabilmeli.
Azıcık aşım, ağrısız başım ne güzel bir söz değil mi?
Ömrümüz boyunca en fazla yüz kırk hafta gidebileceğimiz bir yazlık almak için hayatımızı heba etmenin hiç bir anlamı yok.
Bilene bir ağacın gölgesi, beş yıldızlı otelden daha iyidir.
Huzur, curcunanın içerisine girip on beş gün boyunca iki kere denize girip,uzun yolları çekip eve gelip, on gün kendine gelememenin adı değildir.
Çocuklarımıza ilk başta bu hayatta tek başlarına yaşamayı öğretmemiz gerek bence.
Aza kanaat etmeyi, bu dünya da bir gün tek başlarına kalabilecekleri gerçeğini ve ne şekilde ayakta kalabileceklerini aşılamalıyız.
İş konusun da, hangi işi yaparlarsa yapsınlar mutlu oldukları işi yapsınlar kavramını beyinlerine oturtmalıyız.
Emin olun daha çok başarılı oluyorlar, çünkü mutluluk o başarıyı, peşinden sürüklüyor..
Bu vesileyle benim hayat felsefemi doğru yönde terse çeviren kızımı alnından öpüyorum..
Ve çocuklarınıza en güzel, en mutlu yolu aşılayacağına inandığım siz değerli okurlarıma saygılar sunuyorum.
Mutlu yarınlara,
Sevgiyle kalın …