Zengin baba, yoksul baba
Ekmekten, ulaşıma, temel gıda maddelerinden, mama fiyatlarına her şeyin hızla zam gördüğü, ücret seviyelerinin satınalma gücünün düştüğü uzun bir tünelden geçiyor gibiyiz.
Ekmekten, ulaşıma, temel gıda maddelerinden, mama fiyatlarına her şeyin hızla zam gördüğü, ücret seviyelerinin satınalma gücünün düştüğü uzun bir tünelden geçiyor gibiyiz.
Bu dönemde finansal okur yazarlık ne işe yarar diye düşünmemiz normal olur ama ben yine de sizlerle bu alanda en çok okunan kitaplardan birini paylaşmak istedim. Elbette çoğunuzun yapmak isteyeceği gibi "Yaşama maliyetini bile zor karşılayan bir aile, birey ya da baba, tam olarak nerede ne kazanabileceğini de bilse, ne yapabilir ki parası yokken?" diye de şerh düşmek isterim bu önerilere peşinen.
Robert T. Kiyosaki'nin kitabı, finansal açmaza düşen insanların başucu kitabı oldu uzun süre ve hala çokça başvurulan bir kaynak kitap. Kitap zenginlerin ve yoksulların para ile olan ilişkilerini farklı perspektiflerden ele alarak, finansal dar boğazdan çıkmaya çalışan insanlara farklı bir bakış açısı sunuyor.
"Ne kadar kazandığınız önemli değildir, ne kadarını tasarruf ettiğiniz önemlidir."
Gelirin büyüklüğü ile ilgili görünse de, aslında gelirin nasıl yönetildiğinin önemini anlatan bir tezi var kitabın. Yani 1000 TL'niz varsa, ihtiyaçlarınızın tamamına yetmeyecek gibi bir para da olsa, bir kısmını, örneğin yüzde 15'ini her bin TL için tasarrufa yönlendirmeniz önemli. Ufak ama azar azar çoğalır. Damlaya damlaya. Ama tabii paranın durduğu yerde değer kaybetmesine neden olan yüksek enflasyonla yaşarken, bu tasarrufu çalışır hale getirmezseniz, alım gücü düşmüş bir ufak tasarrufunuz olur sadece.
Finansal okur yazarlık derslerine herkesin katılması ve parayı çalıştırmak konusunda bilgi sahibi olması gereken bir dönemdeyiz. O halde bu küçücük miktarlarla biriken tasarrufumuzu çalıştırmak, yani enflasyona karşı kendi değerini korumak için ona bir şans tanımak zorundayız. Dikkatle ve bilgi ile, yatırım kanallarında değerlendirmemiz gereken bu tutar, bizim minik de olsa varlıklarımız yani cebimize bir şey koyan yatırımımız olacaktır.
"Borç ise cebimizden alan her şeydir" diyor Kiyosaki kitabı "Zengin Baba, Yoksul Baba" da. Kredi kartları, krediler, sürekli artan miktarlarda cebimizden para almaya devam eden kalemlerden bazıları. Bunları iyi bir borç yönetimi ile azaltmamızı tavsiye eden kitap, risk alma konusunda da cesaretli olmamızı öneriyor.
Kriz Fırsat meselesi gibi, risk de iyi yönetildiğinde, yatırım araçlarından alacağınız primi, yani tasarrufa ayırdığınız tutarın çalıştığı yerde kazandığı parayı arttırarak, bizimki gibi sürekli paranızdan para çalan yüksek enflasyonlu ekonomiye sahip ülkelerde, insanlara biraz daha yaşama şansı tanır.
Zihinsel Dönüşüm de kitabın üzerinde durduğu önemli bir öneri. Risk konusundan devam edersek, risk almak her zihin yapısı için kolay bir eylem değildir. Özellikle dar gelir tuzağındaki aileler, çocuklar ya da babalar için, azıcık kaynağını tasarrufa ve azıcık tasarrufunu risk alabileceği yatırımlara yönlendirmek elbette zordur. Bu anlaşılabilir bir şeydir. Ama pozitif bir değişimle paraya bakış açımızı değiştirmemiz gereklidir. Motivasyonumuz her zaman olmalıdır. Bu kitabın anlattığı, "Zengin Baba ve Yoksul Baba" arasındaki en önemli farklardan biridir.
Pozitif bir hedef, sizi her zaman daha çok çalışmaya ve öğrenmeye teşvik edecektir ki iyi biliriz ki çalışmadan bir şeyin değişme ihtimali yoktur ve siz biraz değişmezseniz, durumunuzun değişmesi de kolay değildir. Konfor alanı dışında, her zaman fırsatlar kollayan, araştıran, öğrenen, risk alan bir zihin, çocuklarınıza bırakacağınız önemli bir zihinsel dönüşüm mirası da olacaktır.
Kiyosaki'nin kitabının önerilerinin sonuna, Yapay Zeka Gemini'a da "Tasarrufa teşvik ve ek kazanç elde etmek için 2025 Türkiye'sinde yaşayan asgari ücretlilere ne önerirsin?" diye sordum. Öncelikle bütçe yaparak yaşamamızı, otomatik ödeme talimatları ile gereksiz gecikme cezalarını sıfırlamamızı, kredi kartı kullanımını azaltarak, daha çok nakit ödeme yapmamızı, gereksiz abonelikleri bırakmamızı, ikinci el ürünleri tercih etmemizi ve evde kendi yemeklerimizi pişirmemizi önerdi.
Son kalem, hepimizin iliklerine kadar soyulma hissi yaşadığı bir konu son zamanlarda. Az ya da çok dışarıya çıkmalıyız ve sosyalleşmeliyiz elbette ama bu pahalı restoran deneyimi konusunda, efsane ve unutulmayacak rakamlar gördük son iki yıldır. Umarım, hepimizin daha sosyal olabileceği, her şeyin makul seviyelerde olduğu, canlı ve cıvıl cıvıl bir ekonomiye en kısa zamanda kavuşuruz. Kısa olmayacaksa da, herkes kendi önlemlerini almak zorunda maalesef, küçülme ve içine kapanma pahasına.