Merhamet

Sözlükte “acımak, şefkat göstermek” anlamında masdar, “acıma duygusu, bu duygunun etkisiyle yapılan iyilik, lutuf” anlamında isim olarak kullanılan merhamet ve aynı mânadaki rahmet kelimeleri öncelikle Allah’ın bütün yaratılmışlara yönelik lutuf ve ihsanlarını ifade etmekte, bunun yanında insanlarda bulunan, onları hemcinslerinin ve diğer canlıların sıkıntıları karşısında duyarlı olmaya ve yardım etmeye sevkeden acıma duygusunu belirtmektedir. İslâmî kaynaklarda merhamet kavramı genellikle rahmet kelimesiyle ifade edilir. Ancak Türkçe’de merhamet hem Allah’a hem insanlara, rahmet ise özellikle Allah’a nisbet edilerek kullanılır.

Kaynaklarda Allah’ın rahmân ve rahîm isimleri açıklanırken evrendeki bütün oluşlar gibi insanlardaki merhamet duygusunun da Allah’ın insanlığa lutfu olduğu belirtilir (meselâ bk. Fahreddin er-Râzî, Mefâtîḥu’l-ġayb, I, 166-171; Levâmiʿu’l-beyyinât, s. 119).

Gazzâlî bir kimseye gerçek anlamda merhametli denilebilmesi, dolayısıyla acıma duygusunun ahlâkî bir değer taşıması için onun acıdığı kişinin ihtiyacını gücü ölçüsünde karşılaması, bunu da hür iradesiyle yapması gerektiğini belirtir (el-Maḳṣadü’l-esnâ, s. 38).

Hemen bütün tariflerinde acıma, yufka yüreklilik (rikkatü’l-kalb), ilgi ve şefkat (teattuf, in‘itâf), elem duyma (teellüm) gibi kavramlarla psikolojik yönüne vurgu yapılan merhamet insanlar arasındaki duygu birliğinin, dayanışma ve paylaşmanın başta gelen âmillerinden sayılmaktadır.

Evlât sevgisi, ana babaya saygı ve itaat, sıla-i rahim, yaşlılara, yoksullara, hastalara, sakatlara, yetimlere, kimsesizlere yardım etme gibi erdemlerin merhamet duygusunun yansımaları olduğu kabul edilmektedir.
Esasen şefkat ve merhamet gibi duygular Allah’ın insanların içine koyduğu birer iyilik aracı olup asıl amaç muhtaç ve çaresizlere yardım edip sıkıntılarını gidermektir.

Kur’ân-ı Kerîm’de merhamet kelimesi bir âyette geçerken (el-Beled 90/17) rahmet 114 defa tekrar edilmiştir. Ayrıca 260 kadar âyette Allah’ın rahmân ve rahîm isimleriyle aynı kökten olan çeşitli fiil ve isimler yer almakta, bu âyetlerin büyük kısmında Cenâb-ı Hakk’ın müminlere, genel olarak insanlara ve diğer varlıklara yönelik lutuf ve ihsanlarından söz edilmektedir.

Bazı âyetlerde merhamet kavramı insanlar arasındaki acıma duygusunu ve bu duygudan kaynaklanan iyiliği ifade etmektedir. Meselâ Hz. Peygamber’in müminlere karşı çok şefkatli ve merhametli olduğu (et-Tevbe 9/128), yine Resûlullah’ın ve müminlerin birbirlerine karşı merhametli, inkârcılara karşı sert ve tavizsiz oldukları (el-Feth 48/29), Allah’ın karı-koca arasına sevgi ve merhamet koyduğu (er-Rûm 30/21) bildirilmekte, evlâtlara yaşlı ana babalarının üzerine merhamet kanatlarını germeleri emredilmektedir (el-İsrâ 17/24).

Hz. Peygamber’in, “İnsanlara merhamet etmeyenlere Allah da merhamet etmez” (Buhârî, “Tevḥîd”, 2, “Edeb”, 18; Müslim, “Feżâʾil”, 66); “Merhamet etmeyene merhamet edilmez” (Buhârî, “Edeb”, 18; Müslim, “Feżâʾil”, 65) şeklindeki hadisleri İslâm ahlâkının karakteristik ifadelerindendir. Resûlullah müminleri birbirini sevmekte, birbirine acımakta, organlarından biri hastalandığında diğerlerinin de bu yüzden elem çekip uykusuz kaldığı vücuda benzetmiştir (Buhârî, “Edeb”, 27; Müslim, “Birr”, 66).
Hz. Peygamber efendimiz, müslümanların her alanda ilişkilerini sevgi, merhamet, yardımlaşma ve dayanışma yönünde geliştirmelerini, sıkıntılarını paylaşmalarını emretmiştir (meselâ bk. Buhârî, “Îmân”, 7, “Meẓâlim”, 3, “Edeb”, 57; Müslim, “Ẕikir”, 38, “Birr”, 32, 58; Tirmizî, “Birr”, 18).
Yine Nebiyy-i Zişan efendimiz, aynı duyarlılığı hayvanlar konusunda da göstererek zor durumdaki bir hayvanı kurtaran kişinin bu sayede cenneti hak ettiğini (Müsned, II, 375; Buhârî, “Meẓâlim”, 23, “Enbiyâʾ”, 54; Müslim, “Selâm”, 153-155), bir hayvanı ölüme terkedenin de cehennemlik olduğunu (Müsned, II, 159, 261, 317; Buhârî, “Bedʾü’l-ḫalḳ”, 16, “Enbiyâʾ”, 54; Müslim, “Küsûf”, 9, “Tevbe”, 25, “Selâm”, 151-152, “Birr”, 133-135) bildirmiş, atış tâlimi yaparken canlı hayvanı hedef alanları lânetlemiştir (Buhârî, “Ẕebâʾiḥ”, 25; Müslim, “Ṣayd”, 58, 60). (1)(1) TDV Ansiklopedisi, 29. Cilt, Sayfa 184-185, yıl:2004, Ankara.Merhamet konusundaki yazımızı daha önce yazılan rahmet ve merhamet mevzulu uzunca bir şiirimizden kısa bir bölümle bitirelim:

RAHMET-İ MEVLA
Rahmet-i Mevlâ’ya bak âlem’in aktarında
Dağılmış kâinat’ın en uzak diyarında..
Rahîmane bir şefkat lûtf eder zihayat’a
Yetişir her tarafta bin bir türlü hacât’a..

Yardım ihsan ulaşır her musibetzede’ye
İnâm’ın vüs’atine yok bir had ve nihaye..
Bâb-ı İzzet’e râci mülteciler kurtulur
Fakr u hâcat içinde nice şifâlar bulur..
…………………….
Hikmet Erbıyık, 09.09.2022,..

LÜGATÇE:
Aktar: Etraf, kenar , Taraflar, bölgeler, kısımlar, köşe bucaklar dünyanın uzak yerleri
Zihayat:Hayat sahibi , Hacât:İhtiyaçlar
Musibetzede: Üzüntülü bir kazaya maruz kalmış, Musibete uğramış, sıkıntıya belaya düşmüş
İnâm:Cenab-ı Hakk’ın verdiği nimet, ihsan, ikram
Vüs’at: Genişlik, hacim Had:Sınır Nihaye: Son, son sınır
Bâb-ı İzzet: Râci: Rica eden , yalvaran Mülteci: Sığınan, iltica eden
Fakr: Fakirlik, ihtiyaç içinde olma

SON DAKİKA HABERLERİ

Dr. Hikmet Erbıyık Diğer Yazıları