Mİ’RAC KANDİLİ
Çok büyük bir deprem felaketinin dehşetli neticeleri ile milletçe alt üst olduğumuz şu günlerin bütün İslam Alemi’nce kutsal addedilen ‘Üç aylar’ içinde bulunması bizim için Yüce Mevla’nın rahmet ve mağfiretine sığınmak için bir fırsat olduğu hususu ile teselli bulmaktayız.
Üç aylar Hicri takvime göre 7., 8. Ve 9. Aylar olarak Recep, Şaban ve Ramazan olarak isimlendirilen mübarek aylardır.
İslam aleminin genel kabulüne göre üç aylar içinde bazı geceler Hadis-i Şerif’lerle Hz Peygamber’in de işaret buyurduğu gibi çok faziletli olarak hususan hürmet ve tazim görmüştür. Recep ayı’nın ilk Cuma akşamı (Perşembe günü akşamı) Regaip Kandili, Recep ayı’nın 27. Gecesi (26. Gece akşamı) Mirac Kandili ve Şaban ayının 14 ünü 15 ine bağlayan gece de Berat Kandili olarak hürmet ve tazim ile ihya edilmektedir.
17 Şubat 2023 gecesi Recep Ayı’nın 26’sı akşamı olup bütün İslam Alemi’nce Mirac Kandili olarak hürmetle ihya edilmeye çalışılacaktır.
Sözlükte “yukarı çıkmak, yükselmek” anlamındaki urûc kökünden türemiş bir ism-i âlet olan mi‘râc kelimesi “yukarı çıkma vasıtası, merdiven” demektir. Terim olarak Hz. Peygamber’in göğe yükselişini ve Allah katına çıkışını ifade eder. Olay, Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya gidiş ve oradan da yükseklere çıkış şeklinde yorumlandığından kaynaklarda daha çok “isrâ ve mi‘rac” şeklinde geçerse de Türkçe’de mi‘rac kelimesiyle her ikisi de kastedilir. İslâmî kaynaklarda genellikle ele alındığı şekliyle mi‘rac hadisesi iki safhada meydana gelmiştir. Resûl-i Ekrem’in bir gece Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya yaptığı yolculuğa isrâ, oradan göklere yükselmesine mi‘rac denilmiştir.
Buna göre Allah, kudretinin işaretlerini göstermek için kuluna (Hz. Peygamber) Mescid-i Harâm’dan çevresi mübarek kılınan Mescid-i Aksâ’ya geceleyin bir seyahat yaptırmıştır (el-İsrâ 17/1). Mi‘rac kelimesi Kur’an’da geçmemekle birlikte çoğul şekli olan meâric “yükselme dereceleri” mânasında Allah’a nisbet edilmiştir (el-Meâric 70/3). Ayrıca “merdiven” anlamında meâric bir âyette ve urûc kökünden türemiş fiiller çeşitli âyetlerde yer almaktadır (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ʿarc” md.).
Hadis kaynakları ile siyer ve delâil kitaplarında isrâ ve mi‘racla ilgili birçok rivayet mevcuttur. Buhârî ve Müslim’de yer alan rivayetlerin ortak noktalarına göre olay şu şekilde cereyan etmiştir: Bir gece Resûlullah, Kâbe’de Hicr veya Hatîm denilen yerde iken -bazı rivayetlerde uykuda bulunduğu sırada veya uyku ile uyanıklık arası bir halde- Cebrâil geldi; göğsünü açtı, zemzemle yıkadıktan sonra içine iman ve hikmet doldurup kapattı. Burak adlı bineğe bindirip Beytülmakdis’e götürdü. Resûl-i Ekrem Mescid-i Aksâ’da iki rek‘at namaz kılıp dışarı çıktığında Cebrâil biri süt, diğeri şarap dolu iki kap getirdi. Resûlullah süt dolu kabı seçince Cebrâil kendisine “fıtratı seçtin” dedi, ardından onu alıp dünya semasına yükseltti. Semaların her birinde sırasıyla Âdem, Îsâ, Yûsuf, İdrîs, Hârûn ve Mûsâ peygamberlerle görüştü; nihayet Beytülma‘mûr’un bulunduğu yedinci semada Hz. İbrâhim’le buluştu. Sidretü’l-müntehâ denilen yere vardıklarında yazıcı meleklerin kalem cızırtılarını duydu ve Allah’ın huzuruna çıktı. Burada Cenâb-ı Hak elli vakit namazı farz kıldı. Dönüşte Hz. Mûsâ, elli vakit namazın ümmetine ağır geleceğini söyleyip Allah’tan onu hafifletmesini istemesini tavsiye etti. Namaz beş vakte indirilinceye kadar Hz. Peygamber’in huzûr-i ilâhîye müracaatı ve Mûsâ ile diyalogu devam etti (Buhârî, “Ṣalât”, 1, “Tevḥîd”, 37, “Enbiyâʾ”, 5, “Bedʾü’l-ḫalḳ”, 7, “Menâḳıb”, 24, “Menâḳıbü’l-enṣâr”, 42; Müslim, “Îmân”, 259, 262-263, “Feżâʾil”, 164; değerlendirme için aş.bk.)
Kaynaklarda mi‘racın vukuu hakkında bazı tarihler verilmekle beraber (Nüveyrî, XVII, 283-284; Kastallânî, VI, 3-4) en sahih kabul edilen rivayet bunun müslümanların Birinci ve İkinci Habeşistan hicretlerinden sonra, Hz. Hatice ve Ebû Tâlib’in vefatlarını takip eden dönemde hicretten bir yıl önce meydana geldiği şeklindeki nakildir (İbn Kesîr, es-Sîre, II, 93, 107).
Müslümanların çoğunluğu mi‘racı Receb ayının 27. gecesinde kutlamaktadır.
İsrâ ve mi‘racın mahiyetine yönelik en önemli tartışma onun bedenen mi yoksa ruhen mi gerçekleştiği konusundadır. Kelâm ve hadis âlimlerinin çoğu olayın bedenen ve uyanık halde gerçekleştiği görüşünü benimsemiştir. Buna göre âyette geçen “abd” kelimesinden ruh-beden bütünlüğüyle Hz. Peygamber kastedilmektedir.
Resûl-i Ekrem’in amcası Ebû Tâlib ile hanımı Hz. Hatice’nin vefatının, ayrıca maddî ve mânevî eziyetlere mâruz kaldığı Tâif Seferi dönüşünün ardından gerçekleşen mi‘rac olayının ona Allah tarafından lutfedilen mânevî bir destek olduğu açıktır. Bu ilâhî lutfun, son nebînin getirdiği mesajın Mescid-i Aksâ’da kendilerine namaz kıldırdığı ve semalarda görüştüğü peygamberlerin mesajlarını ihya edeceği ve hak dinin bütün dinlere hâkim olacağı (el-Feth 48/28) şeklinde yorumlanması hem naslar hem tarih açısından isabetli görünmektedir.
(1)TDV-İslam Ansiklopedisi-Mi’rac maddesi.
Mİ’RAC KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN!!!
LEYLET-ÜL Mİ’RAC
Seyyid-i Kâinat’ın o külli seyerânı,
Oldu bütün cihan’ın nûr’u müjde-resânı..
Hikmeti hakikati mâden-i esrar Mi’rac
Bizlere Rabbimizin en muhteşem ihsânı..
Döndü nurâni gece yol ‘Mescid-i Aksa’ya
Erdi Zât-ı Ahmedi ‘Mecma-ı Enbiya’ya..
Serdâr-ı Ekrem olup o mübarek meclise
Vardı yolculuğunda ‘Sidret-ül Münteha’ya..
Mebde-i Mi’rac olan ‘Mescid-i Haremeyn’e
Bir hayt-ı nurani var bu muhteşem seyrane..
Bu küllî urûc ile erdi Resul-i Ekrem
‘Sidret-ül Münteha’dan tâ ki ‘Kab-ı Kavseyn’e..
Kudretle fetholundu zulmetleri alemin
Değiştiği geceydi; kâinatın renginin..
Yerde gökte mührü var nûr’un yedi levninin,
Göründü kapıları ‘Dâr-ı Ebediyye’nin..
Bizlere lûtf ederek sünnetiyle minhâcı
Orda Fahr-i Kâinat taktı nurefşan tâcı..
Bütün ‘Emrâz-ı Kalb’in bu geceydi ilâcı
Cümle tâzim edelim şu ‘leylet-ül Mi’rac’ı…..
BÜYÜK AYASOFYA CAMİİ, ŞUBAT 2023, Hikmet ERBIYIK
Lügatçe: Seyyid-i Kâinat: Peygamber Efendimiz’in mübarek isimlerinden biri, Kâinat’ın Efendisi, Kâinat’ın Lideri
Külli: Geniş kapsamlı Seyerân: Seyahat, gezinme
Müjde-resân: müjde veren, kutluluyan Mâden-i esrar: Sır’ların madeni
İhsan: Bağış, ikram İhsân-ı İlahi: Rabbimizin kullarına ikramı, bağışı
Mescid-i Aksa: Kudüs’te bulunan bütün vahdâni dinlerce kutsal addedilen mescid.
Zât-ı Ahmedi: Peygamber Efendimiz’in mübarek şahsiyeti, Zât-ı Şerif’i
‘Mecmâ-ı Enbiya’: İslam inancına göre Mi’rac hadisesi vuku bulduğu gece Mescid-i Aksa’da peygamberlerin bir araya geldiği meclis, peygamberler toplantısı.
Serdâr-ı Ekrem: Hz Peygamber Efendimiz, Bütün peygamberlerin reisi lideri. (Not: Osmanlı tarihinde sefere çıkan ordunun başındaki kumandana verilen unvan. Osmanlı tarihinde genellikle bu unvan padişah sefere çıkmadığında onu temsil eden sadrazam veya vezir’e verilirdi.)
‘Sidret-ül Münteha’: Sidretül-müntehâ' şeklinde Kur'ân-ı Kerim'de Necm suresinin 14. âyetinde geçmektedir. Ayrıca Peygamberimiz Hz. Muhammed'in Mirac'ını anlatan ve bir çok sahabeden rivayet edilen Hadis-i şerifte de geçmektedir. Hem Kur'ân'ın Necm suresinde, hem de Hz. Peygamberin Mirac'ını bütün ayrıntılarıyla anlatan hadis-i şerifte geçen Sidretül-Müntehâ', "Cennetin uçlarındandır, üzerinde Sündüs ve İstebrekın Cennetlerinin etekleri vardır", diye açıklanmış, Keşşâf'ta da Sidretül-Müntehâ' Cennetin nihayetinde ve sonundadır, diye geçmektedir. Ayrıca Sidretül-Müntehâ', "Allahu Teâlâ'nın zât âlemi demektir ki, buraya ne meleklerin büyükleri, ne de Peygamberlerin büyükleri dâhil olabilir. Nitekim hadis-i şerifte de Hz. Peygambere refakat eden Cebrâil aleyhisselâm da Peygamberimizi buraya kadar götürmüş, buradan ileriye geçmeye izinli olmadığını ifade ederek, bundan sonra Cenâb-ı Hakk'ın daveti sebebiyle Hz. Peygamberin yalnızca gideceğini bildirmiştir. İşte bu yüzden bu terkib "son sınır, son hudud veya sınırın sonu" diye anlaşılmıştır.
Mebde-i Mi’rac: Mi’rac’ın başlangıcı Mescid-i Haremeyn: Mekke-i Mükerreme’deki Kabe-i Muazzam’a ve Medine-i Münevvere’deki Mescid-i Nebevi’nin her ikisine birden verilen isim. Mi’rac hadisesinde Mi’rac’ın başlangıcı olarak ‘Kabe-i Muazzama’ kabul edilmiştir.
Hayt-ı nurani: Nurani bir ip, ışık iziyle oluşan ip Seyran: Seyahat, Efendimiz Hz Muhammed’in Mi’rac gecesi yaptığı kutsal sırlarla dolu en muhteşem seyahat.
Urûc: Yükselme, yukarılara çıkma, en yukarıya çıkma
‘Kâb-ı Kavseyn’: Kab-ı kavseyn, miraç mucizesinin en son ve en ileri safhasında, Peygamber Efendimiz (asm.)'in rüyete (Cenab-ı Hakk ile görüşmeye) mazhar olduğu, manevî makamın ismidir.
Feth olundu: Açıldı, ışığa ve hakikate kavuştu
Zulmetler: Karanlıklar, karanlık geceler, hakikatleri perdeleyen gölgeler..
Levn:Renk, Yedi levn: Yedi renk, ışık tayfında bulunan temel yedi renk
‘Dâr-ı Ebediyye’: Ebedi-sonsuz alemler, Ahiret Alemi, Bu dünya hayatı bittikten sonra varılacak sonsuz hayat alemi, Cennet ve Cehennem’i de içine alan ebedi alem.
Minhâc: Peygamber efendimizin hayatında Rabb’imizin iradesi ve ihsanı ile bütün insanlığa örnek teşkil eden işlediği ameller (Sünnet-i Nebevi) ile bizlere rehberlik kılavuzluk edecek İslami kurallar, İslami metotlar , takip edilmesi gereken yollar…
Fahr-i Kâinat : Peygamber Efendimiz’e verilen kudsi ünvanlardan biri. Bütün Kâinat’ın övündüğü en kıymetli insan en kıymetli resul. Dünyaya gelmesiyle bütün mevcudat’ın sevindiği iftihar ettiği kutlu Peygamber.
Nurefşan tâc : İlâhi nur’larla parıldayan ışıldayan en muhteşem peygamberlik tâc’ı
Emrâz: Hastalıklar, marazlar, belalar ‘Emrâz-ı Kalb’: Kalbi hastalıklar, kalbe gelen dertler.
Tâzim : Hürmet, saygı, ihtiram…