Üç aylar ve ramazan

Regaib, Mi‘rac, Berat ve Kadir geceleri ile üç aylar; bütün bir ay süren oruç ve teravih ibadetleriyle hususan ramazan ayı İslâm dünyasında her sene mânevî bir iklimin hüküm sürdüğü bir dönemdir. Hicrî takvimin sırasıyla yedinci, sekizinci ve dokuzuncu ayları olan receb, şâban ve ramazan bütün İslâm tarihi boyunca müslümanlar tarafından büyük bir coşkuyla karşılanmıştır.

Hz. Peygamber’in receb ayı girdiğinde yaptığı rivayet edilen dua:

“Allahım! Receb ve şâbanı bize mübarek kıl ve bizi ramazana ulaştır!” (Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat, IV, 189.

Hz. Peygamber’in Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya, oradan da göğe yaptığı yolculuğu ve Allah katına çıkışını ifade eden mi‘rac, receb ayının yirmi yedinci gecesi müslümanlar tarafından kutlanır. Mi‘rac hadisesinden Kur’ân-ı Kerîm’in İsrâ ve Necm sûrelerinde bahsedilmekte, ayrıca pek çok hadîs-i şerifte bu özel yolculuk hakkında bilgi verilmektedir. Resûl-i Ekrem’in bugüne ulaştığı kabul edilen ayak izlerinden (kadem-i şerif) bir tanesinin, mi‘racın başladığı nokta olan ve üzerinde daha sonra Kubbetü’s-sahre’nin inşa edildiği kaya üstünde bulunduğuna dair bazı rivayetler vardır.

BERAT GECESİ: Şâban ayının on beşinci gecesi.

Berat Arapça berâe/berâet (البرائة) kelimesinin Türkçeleşmiş şeklidir. Berâet, “iki şey arasında ilişki olmaması; kişinin bir yükümlülükten kurtulması veya yükümlülüğünün bulunmaması” anlamına gelir. Şâbanın on beşinci gecesinde müslümanların Allah’ın affı ve bağışlaması ile günah yükünden kurtulacağı umularak bu geceye Berat gecesi denmiştir. Berat gecesi için Arapça eserlerde “şâbanın ortasındaki gece”, “mübarek gece”, “rahmet gecesi” ve “sak (الصك = belge) gecesi” mânalarına gelen terkipler kullanılmaktadır.

Berat gecesi müslümanlarca kutsal sayılmış, bu gecenin diğer gecelerden farklı bir şekilde geçirilmesi, bu gecede daha fazla ibadet edilmesi âdet halini almıştır. Hz. Peygamber’in, “Allah Teâlâ -rahmetiyle- şâbanın on beşinci gecesi dünya semasında tecelli eder ve Kelb kabilesi koyunlarının kılları sayısından daha fazla kişiyi bağışlar” buyurduğu rivayet edilmiştir (Tirmizî, “Ṣavm”, 39; İbn Mâce, “İḳāmetü’ṣ-ṣalât”, 191).

Diğer bir rivayete göre de Hz. Peygamber, “Şâbanın ortasında gece ibadet ediniz, gündüz oruç tutunuz. Allah o gece güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve fecir doğana kadar, ‘Yok mu benden af isteyen onu affedeyim, yok mu benden rızık isteyen ona rızık vereyim, yok mu bir musibete uğrayan ona âfiyet vereyim, yok mu şöyle, yok mu böyle!’ der” buyurmuştur (İbn Mâce, “İḳāmetü’ṣ-ṣalât”, 191). Bir kısım âlimlerin, kıblenin Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’dan Mekke’deki Kâbe istikametine çevrilmesinin hicretin ikinci yılında Berat gecesinde vuku bulduğunu kabul etmeleri de geceye ayrı bir önem kazandırmaktadır.

Bu rivayetlerle, Hz. Peygamber’in şâban ayına ve özellikle bu ayın on beşinci gecesine ayrı bir önem vererek onu ihya ettiğine dair diğer rivayetleri göz önüne alan bazı âlimler bu geceyi namaz kılarak, Kur’an okuyarak ve dua ederek geçirmenin sevaba vesile olacağını, bu geceye mahsus olmak üzere belli bazı ibadet ve kutlama şekilleri ihdas edip âdet haline getirmenin ise dinde yeri bulunmadığını söylemişlerdir.

Kaynakların belirttiğine göre Berat gecesine ait özel bir namaz yoktur. Gazzâlî, bu gece her rek‘atında Fâtiha sûresinden sonra on bir İhlâs sûresi okunmak suretiyle kılınacak yüz rek‘at veya her rek‘atında Fâtiha’dan sonra yüz İhlâs okunan on rek‘at namazın çok sevap olduğuna dair bir rivayet nakletmiştir. (İḥyâʾ, I, 203).

Bu namazın ilk defa 448 (1056) yılında Kudüs’te Mescid-i Aksâ’da kılındığına ve zamanla yaygınlık kazanarak sünnet gibi telakki edildiğine dair bir rivayet de nakledilmektedir (Ali Mahfûz, s. 288).

Ancak Fâkihî’nin (ö. 272/885’ten sonra) Mekkeliler’in bu geceyi Mescid-i Harâm’da ihya ettiklerine ve bazılarının 100 rek‘atlı bir namaz kıldığına dair rivayeti (bk. Aḫbâru Mekke, III, 84) dikkate alınırsa bu namazın daha önceden de kılındığını söylemek mümkündür.

Berat gecesinin fazileti ve ihyası ile ilgili müstakil risâleler yazılmıştır (meselâ bk. Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1591-1592; Îżâḥu’l-meknûn, I, 108 (1)

TDV İslâm Ansiklopedisi, 5. Cild, sayfa 475-476, İstanbul-1992. kavuştuğum

Çok mübarek üç aylar içinde gönlümüze dolan şevk ve inşirah ile duygularımızı aşağıda belirtilen dizelerle dile getirmeye çalıştık:

ÜÇ AYLARIN FEYZİYLE

Rahmet hazinesinden bahşedilerek bize

Recep Şaban Ramazan, erdi iklimimize

Kevser'i yudumladık bir ilâhi kâseden

Menba-ı feyiz olan , şuhûr-u selâseden

Affeyle günahımız , eyleme bizi tedip

İlahi rahmetini şu aylarda lûtfedip

Her gece arayalım maden-i envârını

Seksen yıl âbid'likle geçirmenin sırrını..

Vaktimiz değerlensin bu aylar tilavetle

Kelâm-ı İlahi'nin kudsi hecelerini

Gelin agâh olarak, ihyâ edelim biz de

Nurefşan yıldız gibi kandil gecelerini..

Manâ alemindeki nice köşkler, saraylar

Mü'minlere sunulmuş, o mübarek ''üç aylar''…

SON DAKİKA HABERLERİ

Dr. Hikmet Erbıyık Diğer Yazıları