Yavuz Sultan Selim

Doğumu: Amasya 1470, Ölümü: Çorlu 21-22 Eylül 1520
Tahta çıkışı: 24 Nisan 1512, Tahttan inişi: 21-22 Eylül 1520
Babası: İkinci Bâyezid, Annesi: Ayşe Hatun
Eşleri: Hafsa Hatun, Ayşe Hatun
Oğulları: Şehzâde Süleyman, Şehzâde Orhan, Şehzâde Musa, Şehzâde Korkut, Şehzâde Salih
Kızları: Beyhan Sultan, Hatice Sultan, Hafsa Sultan, Fatma Sultan, Şah Sultan, Hanım Hatun Sultan, Gevherhan Sultan, Kamerşah Sultan
YAVUZ SULTAN SELİM- OSMANLI TARİHİNİN EN BÜYÜK MAREŞALİ
Dünyanın en büyük cihangirlerinden Yavuz Sultan Selim, 503 yıl önce 21 Eylül’ü 22 Eylül’e bağlayan gece vefat etti. Yavuz’u en iyi Şeyhülislam İbn Kemal’in, şu mısraları anlatır:
Az müddetde çağ iş etmişdi (Az zamanda çok işler başarmıştı.)
Sâyesi olmuş idi âlem-gîr (Onun gölgesi bütün cihanı kaplamıştı.)
Şems-i asr idi asırda şemsün (Sultan Selim, devrinin güneşi idi.)
Zılli memdûd olur, zamânı kasîr (İkindi gölgesi uzar ama zamanı kısadır.)
Öldi Sultân Selîm hayf u dirîğ (Öldü Sultan Selim, eyvah göçüp gitti.)
Hem kalem ağlasun anı hem tîğ (Artık ona hem kılıç, hem kalem ağlasın.)
Yavuz, İran ve Mısır'a yaptığı iki seferiyle imparatorluğun doğu ve güneyini emniyet altına almıştı. Batı'ya sefere çıkmak istiyordu. Ancak bu seferin kuvvetli bir donanma olmadan gerçekleşemeyeceğini biliyordu. İstanbul'daki tersaneyi büyütüp yeni gemiler yapılması için emir verdi. İstanbul'a gelen Venedik ve İspanya elçilerine iyi muamele edildi. Macaristan'la ateşkes uzatıldı.
YAVUZ'UN BÜYÜK ÖNGÖRÜSÜ
Hedef Rodos'tu, ancak Yavuz hazırlıkları yeterli görmüyordu. Hasan Can, oğlu Hoca Sadeddin Efendi'ye meseleyi şöyle anlattı:
"Seferin yaklaştığını işittik. Lakin padişahın hâlinden buna dair bir şey hissetmezdik. Bir gün Eyyüb'ül-Ensari'nin ziyaretine gitti. Eyüp'te Fatiha okurken kaptan paşanın kadırgasının Eyüp'e doğru geldiğini gördü ve 'Henüz sefer kararlaştırılmamışken bunu kimin emriyle denize indirdiler' diye kızdı. Kaptanıderya Cafer Paşa'nın idamını emretti.
Ancak Veziriazam Piri Paşa devreye girerek yeni inşa olunan geminin denenmesi için denize çıkarılması gerektiğini söyleyerek kaptan paşayı affettirdi.
Yavuz, bu sefer vezirlerine dönüp, 'Ben cihangirliğe alışmış bir padişahım. Siz beni bir kale fethine götürmek istersiniz. Kale almanın birinci şartı baruttur. Kaç aylık barutunuz var?' diye sordu. Vezirler zahire miktarını söyledilerse de barutun ne kadar olduğunu ancak ertesi gün söyleyebildiler. Dört aylık barut vardı. Yavuz, bu cevap üzerine vezirlerine kızgın bir şekilde bakarak 'Ceddim (Fatih) zamanındaki utanç unutulmamış iken onu iki kat mı yapmak istersiniz? Bizzat gitmemi düşünüyorsunuz. Gidip de eli boş dönecek olursam hiçbiriniz sağ kalmaz. Rodos'un zaptına dört aylık barut yetişir mi? Siz Rodos'u dört ayda değil altı ayda dahi alamazsınız. Belki sekiz veya dokuz ayda alınabilir' buyurdular. Daha sonra, 'Bize sefer yok, meğer sefer ahrete ola' dediler".
Nitekim Yavuz'un tahmini çıktı. Oğlu Kanuni, Rodos'u 9 aylık kuşatmayla fethedecekti.
HASTALIĞI İYİCE ARTTI
Yavuz ömrünün son günlerinde Edirne'ye gitmişti. Buraya gitmeden önce sırtında çıkan "şirpençe" denilen bir çıbandan muzdaripti. Bu çıbanı hamamda sıktırıp ovdurtması ve ardından Edirne'ye atla gitmeye çalışması hastalığını iyice artırdı. Padişahın hastalığı artınca Çorlu yakınlarında babası ile savaştığı yerde 40 gün konaklandı. Yavuz'un hastalığı günden güne iyice ağırlaştı.
Sultanın hastalığı boyunca yanında gece gündüz musahibi Hasan Can vardı. Büyük hükümdarın son günlerinde ikisinin aralarında şu konuşma cereyan etmişti:
Yavuz, musahibine "Hasan Can bu ne hâldir?" diye sorunca, Hasan Can, "Sultanım Cenab-ı Hakk'a teveccüh edip Allah'la beraber olacak zamandır" cevabını verdi. Yavuz, "Bizi bunca zamandan beri kiminle bilirdin? Cenabı Hakk'a teveccühümüzde kusur mu gördün?" deyince Hasan Can, "Haşa ki bir zaman zikri Rahman'dan şaştığınızı görmedim. Lâkin bu zaman başka zamana benzemediğinden ihtiyareten cesaret eyledim" dedi.
Yavuz, bu cevaptan sonra Hasan Can'a "Sure-i Yasin tilavet eyle" dedi ve onunla birlikte okumaya başladı. Yasin Suresi'nin ikinci okunuşu sırasında "Selam" ayetine gelindiği zaman Yavuz Sultan Selim ruhunu teslim etmişti. Tarih 1520 yılının 21 Eylül'ünü 22 Eylül'e bağlayan geceydi. Doktorları tarihi kayıtlara göre yaptıkları incelemeler sonucunda Yavuz'un ölüm sebebinin "şarbon çıbanı" veya "diyabetin vücuttaki tahribatının neticesi olduğu" tahmin ediliyor.
Ölümü tek oğlu olmasına rağmen asker arasında karışıklık çıkmaması için, önceki hükümdarlarda olduğu gibi yeni padişah gelene kadar saklandı.
KANUNİ'YE MUHTEŞEM MİRAS
Osmanlı padişahları içerisinde en şanslı olarak tahta çıkan kişi Kanuni Sultan Süleyman'dır. Tek erkek çocuk olması yüzünden kardeşleriyle mücadele etmek zorunda kalmadan, babasının kısa sürede oldukça kuvvetlendirdiği ve zenginleştirdiği Avrupa'nın en büyük devletinin başına geçmiştir.
Kanuni tahta çıktığında Osmanlı İmparatorluğu arazi, nüfus ve bütçe açısından Avrupa'daki devletlerin her birinden daha büyüktü. 1525-1526 yılı Osmanlı bütçesinde, devletin gelirleri 9.5 milyon duka altınıyken, aynı yıllarda İspanya'nın gelirleri 9 milyon, Fransa'nınki 5 milyon, Venedik'inki 4 milyon altındı.
Yavuz'un tahta çıktığı sırada Osmanlı İmparatorluğu için büyük bir tehlike olan Safeviler, onun hükümdarlığında sindirilmişti. Yine Mısır ve Suriye alınarak Hint ticaret yolu Osmanlı denetimi altına sokulmuştu.
Yavuz Sultan Selim'in doğu ve güneydeki tehlikeleri ortadan kaldırması, Kanuni devrinde Avrupa'ya karşı rahat hareket edilebilmesini sağladı. Bu sayede de Osmanlılar Avrupa'nın bugüne kadar gelen siyasi çehresinin oluşmasında önemli rol oynayabildiler.
Yavuz Sultan Selim, ömrünün son yıllarında tersaneleri genişletip sayılarını artırarak Osmanlı deniz kuvvetlerini güçlendirdi. Avrupalılarla yapılan mücadelenin sadece kara kuvvetleriyle başarılamayacağını anlamıştı. Denizcilik sahasında yaptığı hazırlıklar Kanuni devrinde denizlerde Avrupalı devletlere karşı kazanılan başarıların altyapısını hazırladı.
OSMANLI TARİHİNİN EN BÜYÜK MAREŞALİ
Yavuz Sultan Selim, ortadan uzun boylu, kırmızı ve yuvarlak yüzlü, koç burunlu, çatık kaşlı, sert bakışlı, sakalı tıraşlı, bıyıklı, asabi mizaçlı bir hükümdardı.
Çok cesur ve sertti. Gerçek bir harp dehası olan Yavuz Sultan Selim, Osmanlı tarihinin en büyük mareşali idi.
Devlet hazinesinin dolu olmasını ister, israf ve ihtişamdan hoşlanmazdı. Hesap yapmadan, bilgi toplamadan ve tedbirini almadan sefere çıkmazdı. Meraklı bir hükümdardı. Mısır'dayken Nil'in kaynağını ve piramitleri araştırtmıştı. Okumayı severdi.
Vassaf tarihini ve diğer tarih kitaplarını tetkik etmişti. Arapça ve Farsça'ya hâkim olan Yavuz Sultan Selim iyi bir şairdi. Farsça bir divanı vardır.
Şam'da Muhyiddin Arabi için bir cami, imaret ve türbe yaptırttı. Konya'daki Mevlana Dergâhı'na da su tesisi inşa ettirtmişti. Oğlu Kanuni ise İstanbul'da babası adına bir cami ve türbe inşa ettirtti. (1)
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/erhan-afyoncu/2023/10/01/ortadogu-fatihi-yavuz-503-yil-once-vefat-etti
Üç kıt’ada asırlarca yerleşecek bir imparatorluğun, Osmanlı tarihinin sağlam temellerini atan bu şanlı cihangir Türk-İslam mareşal’i için minnet, şükran ve takdir duygularımızı biz de aşağıda belirtilen dizelerle ifadeye çalıştık:
YAVUZ SULTAN SELIM
(Kıymetli Hemşehrim Dr Yavuz (Sivasi) Delice’ye..)
Selâtin zincirinde en nadîde mücevher
Ömr-ü mübârek’inde pek muhteşem zaferler
Bir azim silsilenin dokuzuncu hünkârı
Onunla parıldamış , devletin itibârı..
Mukaddes emanetler , tevdi olmuş zât’ına
Şan-ü şeref bezenmiş, murassâ hil’âtına..
Cem olmuşken zâtında saltanat’la hilâfet
Kalb-i pâk’inde ayân , iffet ve istikamet..
Yaşamış derûnunda ihlâs ile saffet’i
Vasletmiş İstanbul’a irfân-ı mârifet’i..
İttihad-ı İslam’ın , O en mümtaz dâi’si
O Cihad-ı Ekber’in , korkusuz fedâisi..
Asrının güneşi’ydi , elbette Yüce Hakan
Hem gazâ yollarında , coşkun sel gibi akan..
Nizâmın bânisidir tarihinde âlemin
Âli kadrini müdrik ol vâsi hâk-i zemin..
Musul’dan Cezayir’e hem Hicaz’dan Sûdân’a
Râm eylemiş hükmünü nice mağrur sultan’a..
Taşımış ak sancağı ta Haleb’den Yemen’e
Yayılmış itibârı cümle rû-yi zemin’e..
‘Tih Sahra’sı ne yaman nehâr ve geceleri
Hararet ve ayazdan kahrolmuş niceleri..
Amansız bir sahradır dehşetin de enderi
Pes ettiren Cengiz’i ve Büyük İskender’i..
O Çöl’ü geçmiş Yavuz hem emnü emân ile
Siyanet melekleri yürüdüler Hân ile..
Bahar yağmuru inmiş ‘Tih Sahra’sı çölüne
Akdeniz’i çevirmiş sanki bir Türk gölüne..
Açılmış enginlere Bahr-i Hind sularına
Korku ve kâbus salmış küffar uykularına..
Şân üstüne şân almış Yavuz Selim Mareşal
Elyâk olmuş düşmana hem zilletle izmihlâl..
Gazevât-ı Yavuz’dan unutulmaz Çaldıran
Zâlim’i tedib edip zulmetleri kaldıran..
Ne müthiş bir gazâ’dır o şanlı Mercidâbık
Müzmahil Kansu Gavri kapanmış devr-i sâbık..
Ridâniye Meydanı kanlı dehşetli cidal
Dağıldı ceyş-i düşman çok perişan bî-mecal..
Ömrünü adamıştı O Cihangir-i Güzin
Şânını Muhammed’in(SAV) aleme tebşîr için..
Ona cümle râm oldu devrinin muâsırı
Vermedi başka fetih yazık! Ömr-ü Kâsır’ı..
Fütuhâtla bezedi! elli yıllık ömrünü
Sarfetti Hak yolunda ömrün her bir gününü..
Azmin ve idealin i’tidâlin mâ’kesi
O gözüpek hünkârın çelikten iradesi..
Şîr’ler lerzân olurken ol pençe-i kahrında
Kadere münkâd oldu ömrünün bahârında..
Şir-pençe illetiyle ömrü hitâma erdi
Elli sene ömründe zaferler serteserdi…
Allah (CC) ile beraber tevhid izhâratında
Rabb’ini zikrederdi vakt-i sekerâtında..
Hakk’a yürüdüğü dem tilâvet olur Kur’ân
Sûre-i Yasin okur mihmandâr’ı Hasan Can…
Sana medyûn-u şükran şimdi ahfâd-ı vatan
Müsterih ol kabrinde ‘Yavuz Sultan Selim Hân’…..
Hikmet Erbıyık, 20.11.2020, Yavuz Selim Camii.
Lügatçe:
Ahfad: Torunlar, evlatlar, gençler,..Ayân : Açık , belli, aşikar,…Bâni : Kurucu, tesis edici, müessis,…Bî-mecal : Mecalsiz, dermansız, bitkin, yorgun, halsiz,… Cem olma: Toplanma, bir araya gelme Ceyş : Asker, nefer,…Ceyş-i düşman : Düşman askeri,..Cidal : Muharebe, harb, savaş,…Cihad-ı Ekber : En büyük savaş, İslam dinini yüceltmek için yapılan büyük savaş,..Cihangir : Cihan Padişahı, cihana nam salan çok kudretli hükümdar, devrinin en kudretli sultanı,..Dâi : Çağıran, davet eden, Sebep olan, destekleyen, güç veren, kuvvet veren, Derûn : İçinde , derinlerde , özünde,..Devr-i sabık : Eski devir, geçmiş devir,..Emn-ü eman : Emniyet hali, güvenlik hali, korkulardan emin olma hali, dinginlik hali,..Elyak : Layık, uygun, muvafık,…Fütühat : Fetihler, ülkeler zaptetme, yeni topraklar alma,..Gazâ : Savaş, harb, cihad, Allah(CC) yolunda savaş,..din ve vatan için savaş,…Gazevât : Gazalar, savaşlar, Allah(CC) yolunda savaşlar,..din ve vatan için yapılan savaşlar,…Güzin : Seçilmiş, seçkin, Gözde olan, güzide, çok kıymetli, göz bebeği,..herkesin çok hürmet ve muhabbet beslediği,..Hâk-i zemin : Yeryüzü, yeryüzü toprakları,… Hil’at : Elbise, giysi, kıymetli elbise, padişah elbisesi, Yüksek makamdaki zatların beğendiği kimseye ve takdir edilen zevata giydirdiği kıymetli, süslü elbise. Kaftan.Elbise, kaftan.Kaftan. (Arapça) Hitam : Son, nihayet, sona gelmek,.. Hünkâr : Padişah, sultan,..İrfan : Bilme, anlama. Mârifet. Kalble bilip tanıma. Allahü teâlânın ihsânı olan mânevî, vehbî ilim. Buna ma'rifet de denir. İffet : Temizlik, paklık, namus ve haysiyet,..ar, haya duygusu,..İllet : Hastalık, dert,.. İ’tidal : Dikkatli ve ölçülü davranma, aşırıya kaçmadan ölçülü davranma, ılımlı tavır sergileme, Her konuda orta yolu tutma, aşırıya kaçmama. Orta hâllilik. Denge, ölçülü olma. (Arapça) İttihad-ı İslam : İslam Birliği, islam ülkeleri birliği,.. İzmihlal: Yenilme, perişan olma, dağılma, zillete düşme,..İzharat : Açıklamalar, duyurmalar, ikrar etme, .. Kabus: Korkulu rüyalar, sıkıntılı rüyalar,.. Kalb-i Pak: Temiz kalb Kâsır : Kısa , yetersiz, kifayetsiz…,Küffar : Kâfirler,..küfre düşmüşler, savaştığımız düşmanlar, …Ömr-ü Kâsır : Kısa ömür, ortalamaya göre daha kısa olan ömür, ..Lerzan : Titreyen, inleyen, perişan olan,.. Mağrur : Gururlu, kibirli,..Ma’kes : Yansıma, aksetme, …Marifet : Allah'ı bilme ve tanıma.İlim, hüner, tanıma.Bilme. (Arapça)…Mihmandar: Misafir ağırlayan, eşlik eden, önemli bir zata hizmet eden,…Muasır : Aynı asırda yaşayan, aynı zamanda yaşayan,…Murassa : Çok süslü, işlemeli, sanatlı ve ihtişamlı, çok kıymetli, çok gösterişli,…çok pahalı,… Süslü, mücevherli, Değerli taşlarla süslenmiş,… Müdrik : İdrak eden , kavrayan,..anlayan,..Mümtaz : Seçkin, seçilmiş, beğenilmiş, methedilmiş, yüksek mevkide olan,..Münkâd : Boyun eğme, ram olma, emrine tabi olma..Müsterih: Rahat ve huzur içinde, istirahat halinde Müzmahil : Yenilmiş, perişan olmuş, dağılmış, zillete düşmüş,…Nadide : Az bulunan, çok kıymetli,.. Nehar : Gündüz…Pençe-i kahr : Kahreden pençe, kahreden el, öldürücü ve çok kuvvetli el,.. Râm eylemek : Hükmünü ve kudretini karşısındakilere kabul ettirmek, karşısındakileri boyun eğdirmek, düşmana boyun eğdirmek,..Rû-yi zemin : Yeryüzü, Saffet : saflık, temizlik,..samimiyetten gelen güzellik,..Sekerat : Ölüm anı, can çekişme anı, emaneti Rabb’ine teslim zamanı,..Selâtin :Sultanlar, padişahlar,…Serteser : Baştanbaşa, bir uçtan bir uca,…Siyânet : Koruma, muhafaza etme, kol kanat germe,.. Şir : Aslan…Şir-pençe : Aslan pençesi denilen bir çıban, (Aslan pençesi) Vücutta ve daha ziyade sırtta çıkan çok tehlikeli bir çıban. (Farsça), Yavuz Sultan Selim Han’ın vefatına sebep olan meşhur çıban, Tebşir : Duyurma, müjdeleme,. Beşaret verme,..Tedib : Cezalandırma, haddini bildirme, şiddetle terbiye etme, pişman ettirme,..Tevdi : Verme, teslim etme, aktarma, uzatma, ulaştırma,…Tevhid izharatı: Son nefeste kelime-i tevhidi okuma, imanını izhar etme, son nefeste kelime-i şehadet getirme,..Tih Sahrası : Gazze ile Kahire arasında bulunan ve geçilmesi çok çetin olan çöl. Tarihte pek çokları bu çölü geçerken telef olmuş, perişan olmuştur. Tilâvet : Kur’an okuma, ..Kutsal dualar ve evrad okuma,..Vâsi : Çok geniş, uçsuz bucaksız, engin, göz alabildiğince,…Vasletmiş : Ulaştırmış, getirmiş,..Zillet : Acınacak duruma düşme, utanılacak düşme, yenilme, utanç içinde olma,..Zulmet : Zulüm, karanlık, karanlıkta kalma, ….
SON DAKİKA HABERLERİ

Dr. Hikmet Erbıyık Diğer Yazıları