Cumhurbaşkanı Erdoğan Kent Lokantası'nda yemek yer mi?

“Dertsizlere benim sözüm

Benzer kaya yankısına” -Yunus Emre

Çok uzun süre Derbent’te yaşadım, Derbent’i çok seviyorum. Yıllarca Derbent’ten İzmit’e otobüsle gittim, otobüse binmeye hem alışığım hem de çok severim. Halbuki babamın arabası neredeyse hep vardı, bazen babamın mızmızlığı bazen de benim “aman ya otobüs daha iyi” düşüncemden dolayı otobüs yolculukları bana hiç dert olmaz. Hatta otobüsü halkın ne konuştuğunu, nasıl davrandığını, bezginliğini ya da mutluluğunu anlamak için bir laboratuvar sayarım.

OTOBÜS ÖĞRETİCİDİR

Avrupa’da oynanmış bir Fenerbahçe ya da Galatasaray maçının yankısını otobüste duyabilirsiniz ya da bir siyasinin sivri açıklamasının halkı nasıl kızdırdığını. Yani otobüs aslında halkın bilfiil yaşadığı mekândır, kamudur. Mesela bir gazetecinin otobüsten kopması köşe yazısı yazmasını zorlaştırır veya tersinden söyleyelim, otobüsle işe gidip gelen köşe yazarı çok daha avantajlıdır. Ben otobüsle gidip gelirken özel arabasını kullananlara bakıp, “ne üzücü hiçbirisi burada ne konuşulduğundan haberdar değil” der, sonra da kendimi şanslı hissederdim. Artık öyle değilim, otobüs kullanmıyorum... Şanslı değilim, otobüs camından dışarı bakan çocuk değilim, otobüse binip insanlara selam veren kişi de; futbol ya da siyaset konuşan insanlara da uzağım. Bir anda oldu ama oldu, bir gazeteci olarak kendimi dezavantajlı sayıyorum...

KENT LOKANTASI DAHA ÖĞRETİCİDİR

Geçen gün İzmit Kent Lokantası’na gittim. Dedim ki şu otobüs dezavantajını aza indireyim. İyi ki gittim, orada emeklileri, dershaneye giden gençleri, çarşıda çalışan işçileri gördüm. Emeklilerden bazılarına sordum, “Neden buradasınız?” çok basit şekilde yanıtladılar, “Mecburuz oğlum”. Gençlerle konuştum, İzmit Kent Lokantası’na neden geliyorsunuz? Yanıt şöyle oldu, “Abi çünkü çok ucuz ve bir şekilde doyuyoruz...” İşçilere konuştum, “Evde yesek daha pahalıya geliyor, 40 liraya kim kime yemek verir?”

Bir şey diyemem, haklılar...

ERDOĞAN KENT LOKANTASI’NA GİDER Mİ?

Kent Lokantası’ndan çıktım, seçim sonrası basına yansıyan bazı açıklamalar geldi aklıma. AK Partililer bir toplantıda Ekrem İmamoğlu’nun Kent Lokantası projesinin halka iyi anlatıldığını, AK Parti’nin ise halkla ilişkiler alanında eksik kaldığını ifade etmesi üzerine Erdoğan şöyle yanıt vermişti, “Hani neredeymiş bu lokantalar? Gidelim birlikte bakalım ne hizmeti veriyorlarmış. Sen üç dönem vekillik yapmış birisin. Bunu nasıl söylersin? Karşı tarafın her söylediğine nasıl inanırsınız?” Erdoğan adına kritik bir hata, mağlubiyete dair ise çok önemli bir veri. Erdoğan da anlaşılan o ki ben gibi otobüslerden kopmuş, Kent Lokantası’na gitmediğine de eminiz. Halbuki Türk kültüründe sofra önemlidir, sofra birleştirir, sofra yakınlaştırır. Halkın gerçek talepleri sofrada dinlenir, sofrada ekmek kalmadıysa hiçbir şeyin ikna ediciliği kalmamıştır... Feurbach şöyle diyordu, “Sarayda oturan başka, kulübede oturan başka düşünür...” Erdoğan çok uzun süre kulübede oturanları anlayabiliyordu, başarısının en önemli sırrı da kanaatimce buydu fakat artık durum öyle değil. Saray ve halk ikiliği ortaya çıktı, bu ayrım derinleştikçe mağlubiyet de kalıcılaşıyor.

SON DAKİKA HABERLERİ

Emirhan Akman Diğer Yazıları