Filistin konusunda eteğimdeki taşları döktüm!

“Bomba atmak kötüdür,

bombardıman iyidir

lafın özü;

terörün anlamı

iktidarın tacını kimin giydiğine bağlıdır.”

-Coady :Terörizm ahlakı

Bir yazıya başlarken kendimi anlatmayı sevmiyorum ne yazık ki insan sevmediği birçok şeyi binlerce kez yapıyor. Yine öyle yapacağım… İsrail benim için bir ‘kötülük’ devletidir. İsrail bir ‘yerleşimci, sömürgeci’ devlettir. Yalnız devlet ile halkları birbirinden ayırırım. Tüm dünyaya bakarken bu benim için değişmeyen bir ilkedir. İsrail halkının içinde milyonlarca savaş karşıtı, yerleşimciliği ve sömürgeciliği reddeden insan olduğunu biliyorum. İsraillilerin hepsini suçlayamam lakin devlet için bu geçerli değil, devlet bir mekânizma. İsrail kurulduğu ilk günden bu anlamda hem yerleşimci ve sömürgeciydi, değişmedi.

FİLİSTİN DİRENİŞİ

Filistin Direnişi’nde ise çözümün bir Filistin Devleti kurulması olduğunu, yeni devletin ise seküler, sosyalist bir bakışla inşa edilmesi gerektiğini düşünürüm ama benim düşüncemin ya da neredeyse Filistin meselesinde teorinin önemi yok! İsrail’in yarattığı iklimde elinize silah yoksa sizi dinleyecek herhangi birisinin olmayacağı aşikâr. Bu nedenle Filistin’deki grupların hepsinin elinde silah var, yani diyorum ki buna mecburlar. 1970’lerde dünyanın ideolojik olarak radikal şekilde bölünmüş olması, Filistin’deki hareketlerin çatısını ‘sol’ üzerinden örgütlenmeye mecbur bırakıyordu, bugün ise 1980 sonrası dünyada bunu ‘sağ’ başardı… Hamas’ı uzun uzun anlatmaya gerek yok. Bugün Filistin Direnişi’nin başını Hamas çekiyor. İstediğiniz kadar kızın gerçeklik bu. Hamas’ı ideolojik olarak desteklemiyorum, hatta direkt karşısındayım. Dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir İslamcı devrimciyi desteklemeyeceğim de açık lakin her ülkenin kendine göre şartları var. Hamas’ı da bu şartlar altında Filistin Direnişi’nin başını çeken bir gerekli ve öncü bir hareket olarak görüyorum. Filistin’de birilerinin ne dediğine bakmak istediğimde ise El Fetih’e ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ne bakarım, Hamas sonlardadır.

Yazıyı Filistin’in siyasi tarihini anlatmak için yazmıyorum, önce konumum anlaşılsın istiyorum…

Şimdi gelelim yazının asıl konusuna neye itiraz ediyorum?

ERDOĞAN VE AK PARTİ SAMİMİ Mİ?

Öncelikle AK Parti ve Erdoğan’ı İsrail-Filistin meselesinde samimi bulmuyorum. Son 15 yıla bakmayacağım, 7 Ekim’den sonrasına bakmak yeterli. Hamas’ın sürpriz saldırısı sonrasında ilk şoku atlatan İsrail Filistinlilere saldırdığı ilk andan itibaren Erdoğan’ın sadece ‘retorik’ düzeyde kalan açıklamaları oldu, yani sadece konuştu.

Peki ne yapabilirdi?

Eğer samimiyse yapabileceği en sert şey ticareti durdurmak olurdu, durdurmadı. Gazeteci Metin Cihan İsrail-Türkiye ticaretinin peşine düşmese, Yeniden Refah Partisi ‘sağ’ taraftan 31 Mart seçimi öncesinde bir baskı oluşturmasa iki ülkede arasındaki ticaret devam edecekti. Ticaret Bakanlığı’nın birbirini yalanlayan açıklamalarına ise hiç değinmiyorum… 9 Nisan’da ticaret durdu denildi fakat sonra ortaya çıktı ki sadece bazı kalemler durmuş. Ardından ancak 3 Mayıs’ta Erdoğan’ın, “Aramızda 9,5 milyar dolarlık bir ticaret hacmi vardı. Bu ticaret hacmini de biz yok farz ederek bu kapıyı kapattık” demesi üzerine ‘resmen’ ticaretin durduğunu öğrendik. O sürede ise bazı AK Partililer ‘boykot’ kampanyalarıyla kafeleri bastılar, kendi fikirleriyle uyuşmayanları eleştirdiler… Çelişki içindeydiler. O sırada ise Türkiye’nin birçok limanında İsrail’e ticaret devam ediyordu.

DÜŞÜNCE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

Son söyleyeceğimi başta söyleyeyim; eğer Türkiye ‘özgür’ bir ülkeyse hiç kimse Filistin’i desteklemek, Haniye’nin ölümüne ağlamak zorunda değil. Eğer İslamcı değilseniz Filistin sorununa ‘ümmet ve din kardeşliği’ penceresinden bakmak zorunda değilsiniz. Bu bir hukuki bir gereklilik değil ancak vicdani bir tavır olarak herkesten istenebilir… Kamuoyu oluşturursunuz ve konuyu gündemde tutarsınız, anlarım. Lakin RTÜK’ün Halk TV’ye başlatacağı inceleme için yaptığı açıklamadaki şu ifade nedir, “Vicdanlı medya beklentisi…” Medyanın vicdanı olmaz, ilkeleri olur, çok zorlarsanız etiği olur. Ha gerçeği hepsi boş, en çok da sermayesi olur ama yasaları olan bir ülkeyiz ya, keyif için ceza verilemez! Türkiye’de televizyonlarda ya da sosyal medyada birilerinin İsrail’i savunma, Filistin’i eleştirme ‘özgürlüğü vardır’, bu benim ahlakıma ve ideolojime uymuyor lakin bu ‘özgürlük’ alanını savunmak önemli çünkü herkes aynı düşünmek zorunda değil!

İNSTAGRAM VE CİDDİYET

İnstagram meselesi ise daha ilginç bir vakıa. Bir sabah kalkıyoruz ve milyonlarca insanın kullandığı sosyal medya aracı yasaklanmış. Nedeni ne? Bilen yok, resmi açıklama yok. Kamuoyu oluşmasa açıklama yapacak olan da yok… İnstagram yasaklanıyor ülkenin Cumhurbaşkanı İnstagram’dan “Hayırlı Cumalar” gönderisi paylaşıyor…

Sakallı Celal vardı, çok severim Orhan Karaveli sayesinde tanımıştım, şöyle söylüyordu: “Meşrutiyet’ ilan ettik, olmadı. ‘Cumhuriyet’i getirdik, gene olmadı. Biraz ‘ciddiyet’i denemeye ne dersin?”

SON DAKİKA HABERLERİ

Emirhan Akman Diğer Yazıları