İşçi sınıfı tarihinde Kocaeli’nin önemi ve Kemal Türkler

Türkiye’de sol hareketlerin tarihi ile direnişlerin tarihi birbirine geçmiştir. 15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi Türkiye sol hareketler tarihinde en önemli aşamalardan birisidir. Üstelik 15-16 Haziran’ı anlatan herkes size İstanbul’un yanında Kocaeli’yi de anar… İki günde tam 150 bin işçi kent merkezlerine yürüdü. Yürüyen işçilerin bir kısmı da Kocaeli’dendi. Ben geçen ay özellikle takip etmeme rağmen Türkiye İşçi Partisi dışında Kocaeli’de etkinlik düzenleyen birilerini görmedim, bu da not olarak kalsın.

DİSK’İ SAVUNAN BİNLERCE İŞÇİ

Olay 1967’de kurulan ve sınıf mücadelesini bambaşka bir boyuta taşıyan DİSK’in; Adalet Partisi ve CHP tarafından bir anlamda ‘kapatılma’ girişiminden doğmuştu. DİSK kapatılmak isteniyordu çünkü düzeni sarsıyordu. Radikal bir sınıf taraftarlığıyla işçiler arasında destekçi buluyor, fabrikaları bir bir örgütlüyordu. DİSK’in kapatılma ihtimaline karşılık işçiler hiç kimseyi dinlememeye karar verdiler, Kocaeli’de de böyle oldu. Millet Meclisi’ne getirilen DİSK’i engelleme yasa tasarısı sonrasında harekete geçen ilk işçiler 15 Haziran’da Rabak, Türk Kablo, Eternit, Aygaz, Demirel, Varil, Bastaş ve Çelik Halat fabrikaları olmak üzere yürüyüşe başlamışlardır. 16 Haziran’da ise ilk günkü eylemlere katılmayan Good Year ve Pirelli işçileri de diğer işçi arkadaşlarının zorlamasıyla eylemlere katılmışlardır. İşçiler ne polisi, ne askeri ne de devletin o an verdiği kararları dinlememişlerdir… Çünkü söz konusu durum direkt ekmeklerine saldırıdır, en büyük farkları bilinçleridir. 16-17 Haziran’da Kocaeli’de sıkıyönetim ilan edildi fakat söz konusu yasa tasarısı anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Yani işçiler amaçlarına ulaştılar ve DİSK bugünlere geldi.

Sendikal mücadelede sınıf mücadelesi, ısrar, inat ve arzu çok önemlidir. Bugün Kocaeli’de 1970’lerin ruhundan yeller esiyor.

KEMAL TÜRKLER’İ ANMAK

Geçen ay 15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi Kocaeli’de öksüz kalmıştı, bugün ise DİSK’in kurucusu Kemal Türkler öksüz bırakıldı. Kocaeli basınında Türkler’i anan herhangi birini göremedim, ne üzücü.

KEMAL TÜRKLER KİMDİR?

Kavel Fabrikası’nda Maden İş Sendikası’nın 28 Ocak 1963’te başlattığı fiili grevin 25. gününde yaşanır olay. İşçiler fabrikanın 200 metre önüne bir hat çeker, “kırmızı hat”. Bu hattan kimse geçemiyor… İşçi kararlı. Fabrika patronu sıkışmış, verdiği sözleri tutması için fabrikadan mal çıkarmak zorunda. Devreye devlet girer, ağır atlı polislerden oluşan birlikler fabrika önüne gelir. İşçiler malın çıkmasına izin vermiyor. Biraz sonra ortalık cehenneme dönebilir… İşçilerin aileleri de olay yerinde. Kemal Türkler olayı haber alır ve hızır gibi yetişir. Gördüğü sahne karşısında hiç geri adım atmadan, elleri titremeden bir eli atın yularında, diğer eli polisin göğsünde, “Önce ben, önce ben. Önce beni ezeceksiniz, sonra mal çıkarabilirsiniz. Beni ezmeden buradan mal çıkamaz.”*

Hatta Kemal Türkler’den güç alan işten atılan işçilerden birisi olan İlyas Kabil kılıfından çıkardığı tabancasını elinde sallayan polisin üzerine yürüyüp, göğsünü açarak gövdesini havadaki tabancaya dayıyor: “Haydi beni vur.” Kavel direnişindeki kritik anlardan birisidir, başarıya ulaşmada etkili olmuştur.

13 Şubat 1967’de kurulan DİSK’in 1977’de yapılan 6. Genel Kurul’a kadar genel başkanlığını yürüten Kemal Türkler işçiler arasında ‘efsane’ bir isimdi. Türkiye’de sendikacılığı Türk İş hakimiyetinden çıkarıp, sınıf sendikacılığı yoluna sokan kişi Kemal Türkler’dir.

Televizyonda katıldığı bir programda konuşan Kemal Türkler’in sendikacılık anlayışı şöyleydi:

“İki tür sendikacılık tanıyoruz, birincisi sınıf sendikacılığı, yani sınıfsal açıdan konuya bakmak ve sermayeye karşı bir mücadele vermek suretiyle işçinin hakkını daha iyi koruyabilir ve daha ileri haklar alma imkanına sahip olabilir. Şimdi biz buna sınıfsal sendika diyoruz.

SARI SENDİKA

İkincisi de işçiden yana olmayan, yani sınıf sendikacılığı yapmayıp, işverenle mücadeleyi prensip edinmeyip de işçi sınıfı ile sermaye sınıfı arasında bir sömürü çelişkisi olduğu açısından bakmaz da, işçi sınıfının olduğu yerde sermaye sınıfı da olacak binaenaleyh ona karşı mücadele etmek sermaye sınıfıyla kavga etmek olur anlayışından hareket eder ve sınıflar arasında çelişkiyi azaltmak ve işçi sınıfıyla sermaye sınıfını kaynaştırmak anlayışından hareket ediyorsa biz buna sınıf uzlaşmacılığı diyoruz. Sınıf uzlaşmacılığından hareket eden sermayeyi sarı niteliğinde değerlendirmek durumunda oluyoruz. Tek tutulacak yol işçiye güvenmektir…”

Kemal Türkler 22 Temmuz 1980’de evinin önünde silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Katilleri için ismi “MHP iddianamesi” olan bir iddiname düzenlendi fakat hiçbir sonuç çıkmamıştı. Kemal Türkler gibi sınıf sendikacılığından yana olan sendikacılar bugün azınlıkta ve yükselmemeleri için düzen dört bir elden uğraşıyor.

*Zafer Aydın’ın yazılarından faydalandım.

SON DAKİKA HABERLERİ

Emirhan Akman Diğer Yazıları