Düşmanı tanımak

İçinde bulunduğumuz toplumsal bunalımların en büyük nedenlerinden biri, düşmanı tanımamak olsa gerek.

İçinde bulunduğumuz toplumsal bunalımların en büyük nedenlerinden biri, düşmanı tanımamak olsa gerek.
Çünkü düşmanı tespit etmek; bazen çok zor olabiliyor.
Hele ki hedef bizsek ve düşman görünmez ise…
Zor hakikaten.
Ama hepimizin net bir düşmanı var.
O düşman da, kötülüğün temsilcileri.
Bugün yaşadığımız dünya; bir 10 sene evveline göre çok daha berrak bir şekilde gösteriyor bize gerçek düşmanın kim olduğunu.

**

Boks efsanesi Mike Tyson, Yahudi asıllı bir şaklaban ile boks müsabakası yapacağı döneme götüreyim sizi.
Boks maçından haberim olmadığı bir zaman, önüme bir fotoğraf düştü.
Mike Tyson, almış sırtına Filistin bayrağı.
Bir Facebook sayfası paylaşmış ilgili fotoğrafı, Allah Allah diye geçirdim içimden.
Filistin’e destek paylaşımı ilk kez 20 bin üzerinde beğeni almış.
Hiçbir filtreye takılmamış ve ta benim önüme kadar düşmüş.
Bir miktar garip bulmuştum ama önüne sonuna bakmadım.

**

Aradan belki bir hafta geçti. Bir dost sohbetinde bir tanesi dedi, “Bu akşam maçı izleyeceğim.”
-Ne maçı?
-Mike Tyson ile falanca boks maçı yapacak. Bilmem kaç aydır idman yapıyor Mike Tyson.
-Ee?
-Mike Tyson Filistin destekçisi imiş. Rakip de Yahudi asıllı bir genç.
-Nereden izleyeceksin?
-Netflix
İyice kıllandım.
Benim her Filistin paylaşımıma sıkıntı çıkaran Facebook, geçtiğimiz hafta önüme Mike Tyson’ı atmıştı. Bu gece ise maç var
Maç nerede?
Boykot nedeniyle müthiş bir üye kaybı yaşayan, dünyanın başındaki dijital bela, platformların en LBGT’cisi Netflix’te…
İyice kıllandım. Baktım Mike Tyson’ın herhangi bir Filistin desteği açıklaması var mı?
Onu da bulamadım.
İçimden, “Ulan şu Siyonizm’e bak be. En hassas damarından seni vurur, içine çeker, gecenin 4’ünde seni uyandırır, en zelil platformuna üye yapıp koyar ekran başına. Sen de Filistin’i desteklediğini düşündüğün için kalkar, Mike Tyson’ı izlersin.”
Vay be dedim ekledim, “Biz Müslümanları gece uyandırıp da sevindirmez bu alçaklar, maçı da bu Yahudi şaklabana verirler.”

**

Döndüm Facebook’a şunları yazdım:
“Mike Tyson’ın herhangi bir tarih’te Filistin’e destek açıklamasını aradım, bulamadım.
Yahudi asıllı bir şovmen ile boks maçı varmış bu gece.
Mike Tyson bu maç öncesinde Filistin bayrağı ile poz veriyor, rakip Yahudi.
Bu boks maçı da boykot nedeniyle dehşet üye kaybı yaşayan, dünyanın başındaki dijital bela Netfilix’te yayınlanıyor.
Ve Müslüman camianın sinir ucuna dokunuluyor.
Biz de gece Filistin bayrağı ile poz verdi diye 04:00’te kalkıp Tyson’ı mı izleyeceğiz?
Bence kalkan olursa teheccüd kılıp, Filistin ve Lübnan için dua etse daha hayırlı gibi görünüyor.”
Maç o gece yapıldı, sözde Filistin destekçisi Mike Tyson, Yahudi şovmen tarafından yumruklandı.

**

Aradan bir hafta geçti.
Facebook’tan sürekli bildirimler alıyorum.
İki hafta öncesinde Mike Tyson’ın Filistin bayrakları postlarını Müslüman camianın önüne düşüren şirket, benden malum fotoğrafı kaldırmamı istiyor.
Yanıltıcı içerikmiş, yapay zeka ile oluşturulmuş.
E iki hafta önce sponsor basıyordunuz?

**

Düşman, böyle yaman bir düşman. Seni kandırır, diker gecenin bir vakti, bir de desteklediğine dayak attırır, sonra paylaşımlarına dahi tahammülü olmaz, sana zorbalıkla o postları kaldırtır.
Düşmanı tanımak, her alanda çok önemli.
Düşman titizlikle çalışıyor.
99 doğrunun içine 1 yanlış koyuyor, belki de itikadını bozuyor.
Mesela Mehmet Yıldız diye bir hoca var, seviyor gençler.
Her söylediği yanlış da değil.
Ancak ben kendisinin Bedüizzaman Said Nursi’nin hayatını anlattığı iki küsür saatlik videosunun ilk 24 dakikasını izledim.
Peygamberlerin hayatlarından hikayeleri Bedüizzaman’a nakleden ve hatta Bedüizzaman’ın ölüyü dirilttiğini iddia eden Mehmet Yıldız’ı; ulaştığım 24’üncü dakika itibarı ile hayatımdan çıkardım.

**

Düşman, gizli. Ben kendimi şu şekilde korumaya çalışıyorum:
Bariz bir yanlış mı var, eksik mi var, göstere göstere bir hata mı yapılıyor.
Ondan gelecek hayırları da bir kenara itiyorum artık.
Çünkü günümüz dünyasında meselelerle ilgili doğruya ulaşmak, düşman çerçevesine soktuğumuz yayınları tespit edebilmek, bu yapıların nerelere bağlı olduğunu bulmak çok kolay.
Ama dik durmamız lazım.
En basiti; yılbaşı.
“Ya bir yıl daha yaşlanıyoruz, neyini kutluyorsunuz?” yaklaşımı değil doğru olan.
“Kardeşim, bizi yozlaştırdılar. Ben yokum, bu iş bana duymaz. Benzemem ben düşmana” yaklaşımıdır doğru olan.

**

Düşman, kültürüyle, medyasıyla, aparatlarıyla, gazetecileriyle bizi kuşatmış durumda.
Bir tanesi var; Suriye’deki Sednaya Hapishanesindeki işkenceler ayyuka çıkmış, toplu mezarlar bulunmuş. Çıkıp konuşuyor, “Şiiler kendini güvende hissetmiyor” diye.
İşte bu adam düşmandır aslında. Araya karışmış bir düşmandır.
Bugün Türkiye tek bir hamlesi ile ABD, Rusya ve İran’ı saf dışı bırakmış.
Zaten iktidarın varlık sebebini savaşa endekslemiş Kasap Netenyahu Suriye’ye giriyor diye, Türkiye’yi BOP’un taşeronu ilan ediyor.
Bu fikirler hangi odaklardan çıkıyor?
İnsanları kimler sahte gerçeklerle manipüle etmeye çalışıyor?
Oku kardeşim o oku, o fitne oku ilk nereden geliyor?
Ona bakacağız, eğer ki düşmanı tanımak istiyorsak.
Eğer ki; düşmanlaşmamışsak.
Seni özden koparan ve bir sahte sanrının içinde kör eden ne varsa; o senin düşmanındır.

Bugünün tanrıları

Bugün biri çıksa dese ki; “Ben tanrıyım!”
Tüm kudretine rağmen, güler geçeriz değil mi? Deliye bak deriz.
Akad İmparatorluğu, M.Ö. 2300 yılında kurulmuş.
Tarihin ilk imparatorluğu olmuş, ilk imparator da Sargon imiş.
İmparatorluk; Sümer topraklarından Anadolu’ya, oradan Filistin, Suudi Arabistan, Bahreyn ve Umman sınırlarına kadar dayanmış.
Sargon’dan sonra oğulları tahta geçmiş, imparatorluk sıkıntı yaşamış.
Sargon’un torunu Naram-Sin ise Akad İmparatorluğunu birleştirmiş ve en geniş sınırlarına ulaştırmış.
Naram-Sin’in kibri, kendisini tanrı ilan etmesine sebep olmuş.
Ve tanrılık iddiasında bulunan Naram-Sin, iklim değişikliği, kuraklık ve susuzluk belalarının ardından imparatorluğunun dağılmasını görmüş, yamalı elbiselerle öldüğü de kaynaklarda rivayet edilmiş.
Bugün kimse kendini tanrı ilan etmiyor.
“Ama bugünün tanrıları kimler ola ki?” diye düşündüm.
Herhalde;
-“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diyerek aşağı gördüğü herkesi ezmeye çalışmak,
-Ahaliye uyguladığı cezayı kendine gelince esnetmek,
-Kendini adanmış gördüğü için hakkı olmayanı cebine koymayı hak görmek,
-Her bir köşeyi yönetmeye çalışmak ve kendine göre dizayn etmek,
-Kendisine bahşedilmiş gücü, kendi gücü bilmek,
-Ahalinin sıkıntısını küçük görmek ve her daim büyüklenmek,
Bugünün tanrıları olarak betimleyebileceğimiz insanların özellikleri olsa gerek…

İpucu

Hayatımda en etkilendiğim ölümlerden biri sanırım eşimin dedesiydi.
85 yaşındaydı, demans rahatsızlığı vardı. Ancak kendisini ölüme sürükleyecek fiziki bir hastalığı yoktu. Her o yaştaki insan kadar aksırır, tıksırırdı belki de.
Ali Çelik, Allah rahmet eylesin.
Belki de 5 dakika içinde. Nefesi kesiliyor, kızarıyor, nefessizlikten morarıyor ve evinde vefat ediyor. Hastaneye falan gittik ancak… Can çıkmış bedenden.
Nefesi bitiyor işte.
Hangi hastalık sende olursa olsun, ne kadar farklı şekillerde ölmüşse her kimse…
Nefesi o kadarmış. Ölmeye sebep çok. Hangi sebebe bağlanmışsan, zaten o kadar yaşayacaktık.
Ne geç, ne de erken.
Rahmetli Ali Çelik’in ruhuna Fatiha…

mike tyson Yahudi Netflix Ali Çelik yılbaşı
SON DAKİKA HABERLERİ

Furkan Çalışkan Diğer Yazıları