Eşitlik değil, adalet istiyoruz

Eşitlikle adalet arasında dağlar kadar fark var.

Ben adalet istiyorum, eşitlik değil.

2019 yılından bu yana, toplumun çok büyük bir kesimini oluşturan sabit gelirliler zor günler geçiriyor.

Bana kalırsa dünya, pandemi süreciyle birlikte yapay bir krizin içine sokuldu.

Tedarik zincirlerinin bozulmasıyla başlayan süreç, Rusya-Ukrayna Savaşı ile birlikte içinden çıkılmaz bir hale geldi.

Savaş, farklı coğrafyaları da etkiledi. Tedarik zinciri daha da bozuldu.

Bu yapay krizin maddi olarak vurduğu ülkelerin başında ise Türkiye geliyor.

Türkiye’nin yaşadıklarını sadece, “Ekonomiyi yönetemiyorlar” diyerek açıklayamazsınız.

Buradaki büyük mücadeleyi anlamak için kafamızı iç siyasetin bunaltan gündeminden çıkarak, dünyada neler oluyora bakmamız lazım.

Ben devletini, milletini seven bir vatandaşım.

Ama ben devletimden eşitliği değil, adaleti istiyorum.

2019 yılından bu yana ekonomik olarak ülkenin nasıl bir mücadele verdiğini, vatandaşını nasıl rahatlatmaya çalıştığını görmeyen, atılan adımları yok sayan biri asla değilim.

Ancak yetmiyor.

Kira fiyatları, gıda fiyatları, temel yaşam malzemelerindeki artışlar ortada.

Son gelen zamlar da hepimizin moralini bozdu.

Evet, devletin haklı gerekçeleri var. İnkar etmiyorum.

Ama artık yük sadece vergiden hiçbir şekilde kaçma imkanı olmayan vatandaşın üzerine tamamen yıkılmamalı.

Çok güzel öneriler görüyorum, duyuyorum.

Örneğin servet vergisi.

Türkiye’de uygulamada olan üç çeşit servet vergisi zaten var: Emlak vergisi, Motorlu taşıtlar vergisi, ve Veraset ve intikal vergisi.

Konu Türkiye’de dolaylı vergilerin (KDV, ÖTV gibi) her kesimin üzerinde yük oluşturması yanında gelir seviyesi düştükçe bu yükün artmakta oluşu.

Servet vergisini kapsamlı ve derin bir vergi reformu eşliğinde ortaya konmalı.

Servet unsurları üzerindeki vergi yok denecek kadar azken servet sahibi de anlamlı ölçekte gelir vergisi ödemezken dolaylı vergi yükünü azaltmayı amaç edinmek öncelikli olmalı.

Neden ultra zenginlerle bir kuru maaşla geçinmeye çalışan emekli aynı safta yer alıyor?

Mesela adamın 20-30 tane taşınmazı var.

Vermiş kiraya, üretmeden, ekonomiye katkı koymadan müthiş bir refah içinde yaşıyor.

Neden bu adamdan daha çok vergi alabilecek bir sistemimiz yok bizim?

Mantık çok basit.

Çoktan çok, azdan az gitsin.

Türk milleti sabırlıdır, Türk milleti kanaatkardır.

Ama bu iyi özelliklerimizi kullanmaktan vazgeçin.

Artık yok olma seviyesine ulaşmış orta direğin halini görüyorsunuz.

Görüyoruz ki hala zengine de dar gelirliye de aynı muameleyi yapıyorsunuz.

Biz devletimizden eşitlik değil, adalet bekliyoruz.

Biz değil çakma aydınlar üzülsün

Arda Güler.

Türk futbolunun göz bebeği.

Fenerbahçe’den dünyanın en büyük futbol kulübüne, yani Real Madrid’e transfer oldu.

Yıllar yıllar sonra bu 18’lik Türk delikanlısı, Real Madrid ve Barcelona’yı transferde karşı karşıya getirdi.

Real Madrid Arda Güler’le ilgili sosyal medya hesaplarından 100’den fazla paylaşım yaptı.

Gurur duyarak izledik.

Ama en büyük gurur sözleşmenin imzalandığı basın toplantısındaydı.

Bugün sözde aydın diye geçinen sanatçıların Avrupa’da düştüğü rezillikleri dişlerimizi sıkarak izledik, hem de defalarca.

Ödül almak için çıktıkları sahnede ilk olarak ülkelerini nasıl aşağıladıklarını, kendilerini sevdirebilmek adına ruhlarını nasıl sattıklarını seyrettik.

Ama çıktı o 18’lik Arda, “İngilizce biliyorum ama Türkçe konuşacağım” diyerek basın toplantısına başladı.

Baksanıza halimize...

Bizim sözde aydın sanatçılarımız bizi, kendi eziklikleri yüzünden o kadar ezik göstermiş ki...

Arda’nın verdiği bu reaksiyona methiyeler düzüyoruz.

Biz değil, ellerindeki kanı sözde medeniyet eldiveniyle gizleyen Batı hayranı, yozlaşmış sanatçılar yansın hallerini.

İpucu

Adalet, her şeyi layık olduğu yere koymaktır. Ayakkabı ayağındır, külah da başın.

Hz. Mevlana

SON DAKİKA HABERLERİ

Furkan Çalışkan Diğer Yazıları