Eteğimdeki taşları döküyorum

MESEM’de yaşanan yolsuzluğu yazdığımdan bu yana yaşanan gelişmeler beni bu yazıyı yazmaya itti.

Öncelikle kim olduğumu, ne yapmaya çalıştığımı ifade ederek yazıya başlayacağım.

Belki biraz uzun olacak ancak vakti olan varsa buyursun okusun. Çok mutlu olurum. Şimdiden yazının uzunluğu için affınıza sığınıyor ve başlıyorum.

GAYRET EDECEĞİM

Yaklaşık 13 yıldır gazetecilik mesleğiyle hayatımı idame ettirmeye çalışıyorum.

İş hayatımda özellikle haram yememeye gayret ettim.

Türlü türlü tekliflere rağmen cebime maaşımdan başka bir delikli kuruş sokmama gayretinde oldum.

Hep doğru bildiğimi yazmaya gayret ettim.

Muhakkak hatalar yaptım. Özürler diledim. Fark ettiğim hatalarımı düzeltmek için gayret ettim. Gayret edeceğim.

Bazen de dostlarım bana hatalarımı gösterdi.

Art niyetsiz, halis bir niyetle çalışma gayretinde oldum. Bugüne dek bir kusurum olduysa affola.

EN GÜÇLÜ DÖNEMDE İSTİFA ETTİ

Ben siyasetin içinde büyüdüm. 2004 yerel seçimlerinde annem Aylin Çalışkan, AK Parti’nin Yeniköy Belde Kadın Kolları Başkanlığı görevini üstlendi. Yeniköylü olmamamızın zorluklarını annemin görev süresince fazlasıyla hissettik. Bende çocuk yaşımda az buçuk yaşananları görüyordum. Babam Süleyman Çalışkan da o dönem Gölcük Tershanesinde çalışıyor ve Harb İş Sendikasının temsilciliğini yapıyordu. Kalıcı konutlarda oturduğumuz için kapı açabileceği düşünülmesinden kaynaklı, o da meclis üyesi adayı yazıldı ancak seçilebilir bir sırada değildi. Babam siyaseti dışarıdan izledi. Annem ise ilçeler birleşene dek 5 yıl boyunca Yeniköy Belde Kadın Kolları Başkanlığı görevini sürdürdü. 2009 yılında AK Parti Başiskele Kurucu Kadın Kolları Başkanlığını yaptı. Başiskele gibi bir bölgede, Başiskeleli dahi olmayan annem başkan olarak belirlenmişti. Bu sebeple üstüne çok gittiler. Tek gelirimizin babamın tersane maaşı ve hayatımızı idame ettirmek için gittiği ekstra işler olduğunun altını çizmezsem, aileme haksızlık yapmış olurum.

2011 yılında annem yaşadığı büyük zorluklar ve terbiyesizliklere maruz kalması nedeniyle, AK Parti’nin en güçlü olduğu dönemde görevinden istifa etti. Belki de Türkiye’de bir ilkti annem. Birçok gazeteci ona ulaşmaya çalıştı. Onca teklife rağmen çıkıp hiçbir platformda da davasına zarar verecek beyanatlarda bulunmadı. 2015 yılından bu yana da İl Kadın Kolları Teşkilatında başkan yardımcılığı görevi yapıyor.

HİKAYENİN İKİ SEBEBİ

Bu hikayeyi anlatmamın iki nedeni var. Ben mütedeyyin bir ailenin içinde büyüdüm, gazeteci oldum.

Ancak beni tanıyanlar ve takip edenler bilir ki; benim kurduğum hem iş ilişkileri hem de kent ilişkileri, ailemin pozisyonundan dışarıdadır.

Ben herkesin görüşüne saygılıyım. Yer ve ses veririm. Terörist parti hariç. Ki bu söylediklerimi teyitlemek isteyen geçmiş köşe yazılarıma, haberlerime, Nokta TV’de yaptığım programların konuklarına bakıp kendini ikna edebilir.

Zaten görüşlerimi ifade etmekten pısan bir insan değilim. Mis gibi görünmeyi samimiyetsiz buluyorum. Ancak insanlar işte. Sizi siz olduğunuz için değerlendirmiyorlar, konumlandırıyorlar. Ben bunu lise hayatımda dahi yaşadım. Oldukça idmanlıyım yani.

Şunq geleceğim; ben her partiden ve siyasi görüşten onlarca insanla dost olmayı başardım. Onlar da bana güvendi. Bu güvenin benim dünya görüşümden daha farklı gerekçeleri var. Olmaya da devam edecek.

İkinci olarak ise AK Parti teşkilatlarına yönelik yaptığım eleştirilerin nedeni de işte bu hikayedir. Ben 2004 yılında 10 yaşında bir çocukken, annemin yaptığı bir kek-çay ile karnını doyurup direklere bayrak asan gençleri görerek büyüdüm. Yani o samimiyete şahit oldum. Şimdiki AK Partili gençleri artist gibi dolaşmaları, pahalı takım elbiseler giymelerini, lüks görüntü vermelerini eleştirdiğim için, şeytanlaştırıldığım bir dönem bile oldu gençlik teşkilatı içinde.

Hayat işte.

Belediyeden maaş alıp gençlik kolları başkanlığı yapan ya da yıllarca bulunduğu konumu nakde çeviren maskeli siyasetçiler beni anlamaz. Anlayamaz.

HARUN YILDIZLI, MEHMET AKİF YILMAZ, TBMM, MASAK

Dönelim tekrar MESEM konusuna. Allah şahittir, ben MESEM yolsuzluğunu araştırmıyordum. Nasip oldu, konu önüme düştü. Bunun üzerine araştırma yapmaya başladım.

9 Temmuz 2024 tarihinde “Kocaeli’deki vurgun şebekesi ortaya dökülmeli!” Başlıklı köşe yazısını yazdığım gün, belki 50 kişiyle görüştüm.

En nihayetinde eksikleri olsa da, doğru bilgileri kamuoyuna aktarmayı başardım.

Devamında CHP Kocaeli Milletvekili Harun Yıldızlı konuyu TBMM kürsüsünden dile getirdi. Konuşma sonrasında Milli Eğitim Bakan Yardımcısı hemen Yıldızlı’nın yanına geldi ve konuyu bildiklerini, MASAK’ın para trafiğini takipte olduğunu söyledi.

Yetmedi.

AK Parti Kocaeli Milletvekili Mehmet Akif Yılmaz ile Harun Yıldızlı’nın kürsü konuşmasını yaptığı ya da bir sonraki akşam, tam anımsamıyorum. Telefonda görüştük.

Kendisi MASAK’ın takipte olduğunu söyledi, konunun gittiği yeri görerek bir beyanat verdi ve MASAK takipte dedi.

BU KEZ BARDAK KIRILDI

Arada yine ufak tefek olaylar yaşandı. Bazı gazeteci diye dost bildiklerimin ihanetini gördüm. Hele ki bir tanesi ile bir gece vakti 1 saat MESEM konusu üzerine konuştuk, dertleştik. Üstelik de fikrini almak için tüm geçmişimize rağmen ben aradım, düşüncelerine değer verdiğimi ve dinlemek istediğimi söyledim. Kendisinin de araştırma yaptığını söyledi. Fakat o telefon görüşmesinden bir zaman sonra çıktı, benimle ilgili yalanlamaya varacak bir başlık atarak köşe yazısı yazdı.

Hayal kırıklığına uğradım ama ses etmedim. Yoluma devam ettim. Ama bardak bu kez hakikaten kırıldı.

UĞUR ENÇ’İ RÖPORTAJ YAYINA GİRMEDEN ÖNCE ARADIM

Devam edelim. Bugün meslekten ihraç edilen, yaşanan yolsuzluğun bir numaralı faillerinden Rümeysa Şen’in kocası Doktor Metin Şen çatkapı ziyaretime geldi. Canı yanmış bir adamdır dedim, dinledim.

Rümeysa Şen ile röportaj yapmamı istedi.

Etik bulmadığım gerekçesiyle röportajı yapamayacağımı ancak Rümeysa hanımın soruşturma kapsamında ilgili müfettiş veya adli makamlara verdiği savunmasını benimle paylaşması halinde yayınlayabileceğimi söyledim.

Sonra bir baktım ki, Kocaeli Gündem Gazetesinin köşe yazarı Rümeysa Şen, bir aracı ile Bağımsız Kocaeli Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Uğur Enç ile buluşturuldu.

Uğur Enç’i röportaj yayına girmeden önce aradım. Çünkü sosyal medya paylaşımlarına biraz bozulmuştum.

Eskiye dayanan dostluğumuz nedeniyle Uğur’a, “Sen ne zaman büyüyeceksin? Şu ergence paylaşımlarını ne zaman bırakacaksın?” Diye sitem ettim. İlk başta şaşırdı, ancak beni tanıdığı için konuşma normal seyrine döndü.

Yaklaşık 15 dakika boyunca telefonda görüştük.

Uğur’a, “Senin üzerinden manipülasyon yapacaklar, dikkatli ol” dedim.

Uğur beni pek kaale almadı.

Birkaç gün sonra yazdığı köşe yazısında bazı konularda manipüle edildiğini itiraf etti ve uzun bir tatile çıktı.

NEDEN OPERASYON DİYORUM?

Rümeysa Şen’in Uğur Enç’e verdiği röportaj bir operasyondu.

Çünkü kamuoyunu Uğur Enç üzerinden yalnızca UTP’ye yönlendirdiler.

Operasyonu Uğur Enç çekmedi. Uğur’un gazetecilik reflekslerini kullananlar, onu yönlendirenler çekti.

Uğur da biraz saçmaladı.

Sırf benim yazım üzerine mecliste konuşma yapan Harun Yıldızlı’ya, “Muhalefetin nasıl yapılacağını anlattığı” kibir dolu bir yazı yazdı mesela.

Yetmedi bizim Uğur, Harun Yıldızlı’nın, Mehmet Akif Yılmaz’ın ve Harun Yıldızlı’nın beyanatına göre Milli Eğitim Bakan Yardımcısının, “MASAK devrede” açıklamasına rağmen, Rümeysa Şen’in, yani bir zanlının, yani bugün meslekten ihraç edilen kadının sözüne bakarak, “MASAK devrede falan değil” diye yazı yazdı.

Güldüm geçtim. Sosyal medyamda da Uğur’u isim vermeden, avukatlık yapmakla eleştirdim.

Neden operasyondu?

Çünkü Uğur alınmasın ancak Uğur Enç’i ‘gazetecilik refleksleri nedeniyle’ kullanan akıl, kamuoyunu yalnızca UTP’ye yönlendirmek, dernekler üzerinden yapılan diploma vurgununu örtbas etmek istiyordu.

UTP aslında legal ancak denetlemeye muhtaç bir sistem.

UTP’ye kaydolan bir sürü şirketin isimleri üzerinden konuyu boğuntuya getirmeyi de başardılar. Tebrik ederim. Ciddi bir akıldı bu. Ancak naçizane ben, kurgulanan oyunun farkındaydım.

EVRAK 1,5 AYDIR ARABAMDA

Gelelim ikinci operasyon haberi olarak tanımladığım konuya ve öncesine.

Öncelikle, Sebahattin Aydın’ı çok severim. Kocaeli Barış Gazetesi’nde Sebo’nun imzasıyla çıkan haberin ardından düşüncelerim sabitti.

Fakat konunun soğumasını, Sebo’nun meseleyi yanlış yorumlamasından, ona ateş edeceğimi düşünmesinden endişe ettim. Bu nedenle de bugüne kadar bekledim.

Kocaeli Barış Gazetesi’nde UTP sisteminden faydalanan şirketlerin listesi yayınladı. Sebahattin’in haberine göre, 20 Milyon TL bandında geri istenmişti. Daha doğrusu liste bu kadardı sanırım.

Öncelikle, totalda 390 Milyon TL muhataplarından geri istendi.

Gidip bunun araştırmasını istediğiniz her yerde yapabilirsiniz.

Yaklaşık 1,5 ay önce UTP sistemine dahil olduğu ifade edilen 925 şirketin listesi bir dosya olarak elime ulaştı.

Ancak UTP sisteminde geri istenen paralar tıpkı pandemi dönemindeki kısa çalışma ödeneğinde geri istendiği gibi, sadece usulsüzlük kaynaklı değil, çeşitli eksikliklerden de kaynaklanıyordu.

Bu sebeple kamuoyunda, “Vurguncular” olarak lanse edilen bir konuda, elimde liste olsa da yayınlayamayacağım kanaatine vardım.

Çünkü suçlunun kim olduğunu bilmiyorum.

Elimde liste var. 1,5 aydır arabamda. Dileyene gösterebilirim, ancak yayınlattırmam.

SADIK UYSAL VE GAZETE BARIŞ

Çok açık konuşacağım: Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İletişim Ofisi Başkanı Sadık Uysal’ın bu listeyi Gazete Barış’a verdiği dilden dile dolaşıyordu. Hatta Uğur Enç listeyi araştırırken sorduğu isimlerden biri, “Bu liste Kocaeli’de sadece Sadık Uysal’da var” demişti. Uğur’a sorabilirsiniz.

Bugün açtım telefonu, Sadık Uysal’a açık açık her şeyi sordum.

Duyduklarımı ve kendisinden hakikaten şüphelendiğini, bana karşı dürüst olmasını ve verdiği cevabı yazacağımı söyledim.

Uysal’a Gazete Barış’a listeyi verip vermediğini sordum.

Neden Gazete Barış’ı bu kadar sorguluyorsun diye soran olacaktır, söyleyeyim:

Gazete Barış bundan birkaç ay öncesine kadar satılacaktı.

Bir ikinci kişi üzerinden Cezmi Çiçek’e dahi gazeteyle ilgili fiyat getirildi.

Sonra bir anda Aysun Özcan 16 kişilik kadro topladı, basın ilan süreci başlattı. Yani bir yerlerden para geldi. Nasıl geldi, ortak mı aldı, yatırımcı mı buldu bunu benim bilme şansım yok. Kendisine sorabilirsiniz.

Tam da bu olayların üzerine MESEM patladı.

İşin içinde gazetecilerin olduğu da konuşulmaya başlayınca herkes Gazete Barış’ın bu vurgunun içinde olduğunu düşünmeye başladı.

Liste de Barış’tan çıkınca, “Gazete Barış’ı böyle mi temizliyorlar?” Dedikoduları kulaktan kulağa yayıldı. Kimse yazmadı belki ama herkes bunu konuştu.

Ben böyle bir şey var da demedim, yok da demedim.

Bu kurguyu da ifade edip açtım Sadık Uysal’a bunları da anlattım, listeyi kendisinin verip vermediğini sordum.

Kesin bir dille reddetti.

Uzun bir sohbet oldu konuyla ilgili. Hatta birçok konuyla ilgili.

Ancak ben verdiği taahhütlere, sözlere, yaklaşımına inandım.

Aslında ettiğimiz sohbetle ilgili daha çok şey yazmak istiyorum, ancak bana kalsın.

Ben öğrenmem gerekeni öğrendim.

İCAZET ALMADIM

Araya reklamla ilgili kendimle ilgili bir tanımlama gireyim…

Allah’a şükür, yukarıda da belirttiğim gibi inandığım şeyleri yazdım. Muhakkak hatalarım olmuştur.

Ancak Furkan Çalışkan olarak ben; kimsenin kayığına binmemeye gayret ettim.

Çalıştığım kurumu yükseltmek, etkili kılmak, yaymak, okumak ve okutmak oldu gayem.

Bunu yaparken de asla talimat almadım.

Açın sorun Nokta Medya Yönetim Kurulu Başkanı Cezmi Çiçek’e.

Bir gün icazet almadım.

Bir gün, “Bunu yazabilir miyim?” demedim.

Bir gün Cezmi bey gelip bana, “Furkan bunu yazacağız, şuna yürüyeceğiz” demedi.

Cezmi bey benim sınırlarıma saygılı oldu, bende onun sınırlarına saygılı oldum.

ALİ KORKMAZ, SEDAT KÖSE, RÜMEYSA ŞEN, TUĞBA SARICAN YILDIZ

Biliyorsunuz, MESEM yolsuzluğunun kamuoyunda patlamasının ana nedeni, Kocaeli Kent Konseyi Genel Sekreteri Sedat Köse’nin kurduğu Kocaeli Gelişim ve Kalkınma Derneği’nin bu yolsuzlukla anılması.

Konunun Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ile de alakası yok aslında.

Tahir Büyükakın’la da yok.

Konu Sedat Köse, Rümeysa Şen, Ali Korkmaz ve Kocaeli Güçlü Kadınlar Derneği Başkanı Tuğba Sarıcan Yıldız nedeniyle Büyükşehir’e mal ediliyor.

Çünkü Sedat Köse’nin onayıyla ilk başta Tuğba hanımın merdiven altı derneğine Büyükşehir’in YEDEP projesi kapsamında 400 bin TL aktarılmış. Konunun Büyükşehir’e sıçramasının nedenlerinden biri, Köse tarafından verdirilen bu 400 bin TL’dir.

Devam edelim, yetmemiş, Tuğba hanım ile Sedat beyin dernekleri, Başiskele’de aynı adreste gösterilmiş.

Bunlar milli eğitim müfettiş raporu ile sabit.

Bunlar da yetmemiş; bu raporlara göre Sedat Köse ile Tuğba Sarıcan Yıldız arasında para trafiği kayıtlara geçmiş.

Sedat bey bu konuyla ilgili başka bir ticaretleri olduklarını söyledi bugün.

Şuna geleceğim, benim elimdeki evraklara göre Kocaeli Güçlü Kadın Derneği ile Kocaeli Gelişim ve Kalkınma Derneği’nin MESEM artı diploma ve UTP yolsuzluğunda 6 Milyon TL gibi bir paranın bu derneklerin hesaplarına geçtiği yazıyor.

SEDAT KÖSE’YE SORDUM

Bugün Sadık Uysal’dan önce Kent Konseyi Genel Sekreteri Sedat Köse’yi de aradım.

Kendisine daha önce bana anlattığı şeyler ile öğrendiğim gerçeklerin uyuşmadığını, bu nedenle soracağım soruya namusu ve şerefi üzerine söz vermesini istedim.

Sorum ise şuydu, “Sedat Köse olarak herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda, herhangi bir kişiye, ‘Furkan’ın ve Nokta Gazetesi’nin amacı Büyükşehir ve Tahir’e yürümek. Bu yüzden bizi yazıp duruyorlar, paravan kullanıyorlar” şeklinde bir cümlesi olup olmadığıydı.

Konuşma telefonda biraz sertleşti.

Sedat Köse ilk başta ne yalanını yakaladığımı sordu.

Ben inatla soruya yanıt vermesini istedim.

Konuyu boğuntuya getirmeye çalıştığını hissettim ve pres yaptım.

Sesler yükseldi, alçaldı. Söylemedim dedi.

Kendisine yeterince güvenmediğim için belki biraz tahrik edici ama, “Sedat Köse olarak yukarıdaki cümleyi bir Allah’ın kuluna kurmadığına dair yemin ediyor musun? Kurmuşsan şerefsizsin, kabul ediyor musun?” Dedim.

Ve konuşma daha da sertleşti.

Halbuki ben bir şeyi yapmamışsam muhatabım bana, “Ulan yaptıysan en adi şerefsiz sensin” dese önce kabul ederim meydan okumasını. Sonra ise söylediği sözün hatalı olduğunu ifade ederim.

Ancak Köse ile bizim telefon görüşmemiz böyle olmadı.

RAPORUN PEŞİNDEYİM

Dostlar, süreç aynen böyle gelişti. Anlatmadığım çok detay var. Kocaeli Gelişim ve Kalkınma Derneği ve Kocaeli Güçlü Kadın Derneği ile ilgili müfettiş raporları da uzun zamandır elimde, ancak yazmadım.

Çünkü ben raporun tamamını istedim. Bana yalnızca Sedat Köse ve Tuğba Sarıcan Yıldız ile ilgili kısmı verildi.

Fakat işin içinde başka dernekler olduğunu da biliyorum.

Bu nedenle raporu haberleştirmedim. Çünkü vurgunun boyutu çok büyüktü. Evet bu iki dernek bir pis işe bulaşmış, ancak tüm ihalenin de onlara yıkılması da adil ve doğru değildi.

Bu yüzden raporu bana verenlerin doğrudan Sedat Köse ve Tuğba Sarıcan Yıldız’a ateş etmemi istediği ihtimalini düşündüm ve beklemeyi uygun gördüm.

Gelişen süreçte bazı parçalar da birleşince, 20 Ağustos 2024 tarihinde “Derneklere milyonlar nasıl aktarıldı?” Başlıklı bir köşe yazısı yazdım.

Yani ben art niyetli davransam, ateş etmek istesem ederdim.

Fakat gerçeğin peşindeyim.

Hala daha müfettiş raporunu elde etmeye çalışıyorum.

Allah’tan ümit kesilmese de ilgili kaynağın bazı endişeleri olması nedeniyle rapora ulaşabilceğimi pek sanmıyorum.

Bu satırları okursa ona söz veriyorum; raporu benimle paylaşırsa asla kendisini açık etmeyeceğim. Bana inanmazsa beni, beni tanıyanlara sorsun.

BİR RİCA

Artık toparlayalım.

Ben maşa kullanmam.

Ben sözü doğrudan kişiye söylemeye çalışırım.

Ben birine zarar vermek için yanındakilere ateş etmem, böyle bir strateji benimsemem.

Beni bazen kibirli bulabilirsiniz ancak inanın muhataplarım da kamuoyu önünde iş yapıyor, bende. Bu yüzden böyle cümleler kurmak zorundayım. Art niyetle hareket etmiyor, kulağıma çalınan dedikodulara göre hayatıma yön vermiyorum.

Ve sürekli olarak kulağımıza çalınan dedikodularla uğraşmaktan yorulduğum için, yaşananlar ve arkamızdan türetilen dedikoduların neden ve sonuçları arasında bağlar kurabilmenize yardımcı olmak ve dertleşme ihtiyacından kaynaklı da bu yazıyı yazmak istedim.

Kendimi biraz yorgun hissetsem de inançlı ve kararlıyım.

Satırlarımı tamamlarken tüm okurlarımdan şunu talep ediyorum:

Benimle ilgili duyduğunuz ve kafanızı kurcalayan bir şey varsa, beni gerçekten önemsiyorsanız gelin bana sorun.

Ben hata yapsam da yaptım derim, yalan söylemem.

Bu satırları okuyan tüm dostlarım bunu iyice idrak etsin.

YENİ PROJELER VAR

Son dönemde hem siyasette, hem medyada hem de sivil toplum hayatındaki girift ilişkilerden hakikaten çok bunaldım. Kendimi görünmez ama kudretli bir güçlü mücadele ediyor gibi hissediyordum.

Bu nedenle kafamda oluşturmaya çalıştığım yeni projeler var.

Önümüzdeki süreçte belki daha az yazı yazabilirim.

Nokta Gazetesi olarak bir dönüşümün arefesindeyiz.

Türkiye’nin en büyük yazılım firmalarından biri olan Bilgin Pro bizim için bir site hazırlıyor.

Yakın zamanda sitemiz yenilenecek.

Ben de bu süreçte biraz daha gazetemizdeki konulara odaklanacağım.

İnanın muhteşem, genç, pırıl pırıl bir ekibimiz var.

Hiçbir şaibeye bulaşmamış, haramdan kaçmış, bu kentte gazeteci olmak isteyen, kimseye yaranma gayesi gütmeden ekmek parasını kazanmak isteyen birbirinden kıymetli ekip arkadaşlarım var.

Onlarla birlikte bir aile gibi Nokta Gazetesi’ni büyütmeye odaklanacağız.

Sağlıcakla…

Kendime not

İşimi seviyorum. Allah’ın ilk emrinin “Oku” olduğu kainatta yazıyor olmak, aslında çok ağır bir sorumluluk. Ve hayatımın geri kalanında bu sorumluluğun bilincinde bir şekilde yaşama gayreti göstereceğim.

SON DAKİKA HABERLERİ

Furkan Çalışkan Diğer Yazıları