Kimin parasını harcıyorum?
A partisi, B partisi, C partisi, hiç önemli değil.
Belediyelerin, belediyenin iştirak şirketlerinin en önemli gider kalemlerinden biri araç kiralama ihaleleri.
Kamu hizmeti için kullanılan kamyondur, dozerdir, iş makinasıdır… Bunlar işi yürüten araçlar.
Alınacaksa, en iyisi alınsın. Kiralanacaksa, en iyisi kiralansın.
Bu araçlar hizmet üretiyor. Çalışıyor. İş yapıyor. Sorun çözüyor.
Fakat iş kiralanan binek araçlara girince mesele değişiyor benim gözümde.
Mesela şirkette ya da belediyelerdeki isimlerin titrlerine göre araç kiralamaları yapılabiliyor bazen.
İşte bir derecede yetkili ise şu model, şu özellikle araba. İki derecede yetkiliyse şu model, şu özelliklerde bir araba.
Hal böyle olunca benim de bir sürü insanın da kafasına takılıyor.
Neden titre göre araç değişiyor ki?
Örneğin bir dereceli yetkililer, iki dereceli yetkililere göre aşılmaz dağlara çıktıkları için mi üst segment araç kiralanıyor? Daha markalı ve lüks araçlar kiralanıyor?
Ya da kurumdaki bir yetkili orta sınıf ekonomik bir binek araçla yapamadığı hangi işi D segment bir binek otomobil ile görebiliyor?
Kurum temsiliyeti mi buradaki mesele? Eğer öyleyse hayır, kesinlikle katılmıyorum.
Devir tasarruf devri.
Devir ekonomi devri.
En başta da yönetim kadrolarının, para harcayanların ekonomi yapması gereken bir devir.
Yetkili makam sahibinin kendisine şunu sorması gerekiyor aslında…
Ben kimin parasını harcıyorum?
Ben orta sınıf bir binek araç ile yapamadığım hangi işi D segment, lüks bir araçla görüyorum?
Ben işimi üçte bir oranında maliyete çözebilecekken, bu parayı bu araca neden verdiriyorum?
Kamunun bütçesinden harcadığım bu para bana helal midir?
Ben yarın öbür gün bu harcamanın gerekliliğini nasıl anlatabilir, kendimi nasıl açıklayabilirim?
Evet, bu sorulara yanıtınız varsa en lükslerini kiralamanızda bir beis yok.
Hayır, bir yanıtım yok diyorsanız vay halinize.
Kendi paranızı değil, milletin parasını harcıyorsunuz.
Helalliği zor olur.
Düz mantık hastalığı
Günümüz dünyasında çok yaygın, hastalık olmayan bir hastalık var.
Adı da düz mantık hastalığı.
Genelde zihinden geçen düşünceler şöyledir:
“Hmm, o bu başlığı attıysa beni şöyle bir pozisyona düşürmek istiyor.
Ben şunu şunla gördüysem, bunların ortak noktası bu. Hmm demek ki benim (senin, onun) kuyusunu kazıyorlar.
Hmm böyle bir haber olduysa demek ki bunların niyeti bu.
Hmm, sen falanca yere gittiysen kesin böyle düşünüyorsun, ona göre hareket ediyorsun.”
Listeyi uzattıkça uzatırız.
Düz mantık hastalığına karşı iç temizleyen tarifi veriyorum, dikkat!!!
Her sabah bir yemek kaşığı hakiki zeytinyağının içinde 3-4 damla limon sıkın. Aç karnına düzenli olarak için. 20 gün sonra farkı hissedeceksiniz.
Bu iyiliğimi de sakın ha sakın unutmayın.
Hasan Reis
Ülkü Ocaklarının eski il başkanlarından Hasan Turhan, aramızdan ayrıldı.
Fevziye Camiindeki cenazesi de çok kalabalıktı. Ne yazık ki gidemedim, cenazenin öğlen olduğunu çok geç öğrendim.
Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
Hasan Turhan vefatından önce sosyal medya hesabından şu yazıyı paylaşmış:
“Merak etmeyin, bizim de kıymetimiz bilinecektir. Hele bir okunsun selamız, soğusun cenazemiz, alınsın omuzlara tabutumuz… Hele bir toprak olalım… Hayattayken sevilmediğimiz kadar, ölünce sevileceğiz.”
Kim bilir neler geçiyordu aklından, kim bilir hangi olaylar zinciri vardı kafasında.
Gördük ki, camiasında, onu tanıyanlarda, dolayısıyla da kubbede hoş bir sada bırakıp göçtü, gitti.
Ruhuna Fatiha…
İpucu
Kandırılmak isteyen her seferinde kanıyor, sevmek isteyen her şeye rağmen seviyor, güvenmek isteyen tekrar tekrar güveniyor. Başkasını suçlamanın faydası yok.