Tezcan Galvaniz Tımarhanesi 2

Bende bu kentte hizmet veren, kentin katma değerini yükselten, yüzlerce işçiye ekmek kapısı olan bir fabrikayla ilgili ‘tımarhane’ yakıştırmasını yapmayı istemezdim.

Fakat Tezcan Galvaniz Fabrikasında yaşananlar, bir tımarhaneden farksız.

Hatırlarsınız, burada toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde Tezcan Galvaniz’in patronu Sadettin Tezcan, kaybedeceğini bile bile sendikayı mahkemeye vermiş, sırf işçilere kötülük olsun diye bilerek ve isteyerek toplu iş sözleşme sürecini uzatmış ve sırtından milyonları cebine indirdiği işçilerine zulmetmişti.

Öz Çelik İş Sendikası bu fabrikadan çok çekti, çekmeye de devam ediyor.

Yine o dönemde Sadettin Tezcan, eylem yapan işçilere pencereden bakıp, laf atıp, bir de kıs kıs gülmüştü. Garip bir profil.

Açıkçası ben kendisini hal ve hareketleri nedeniyle, Game of Thrones’daki King Joffrey’e benzetiyorum biraz.

Toplu iş sözleşmesi sürecinde yaklaşık 500 işçi çalışıyordu Tezcan Galvaniz Tımarhanesinde. Şimdi sayı 350’lere gerilemiş. Parasını alan işçiler kaçmış, gitmiş.

Garip bir fabrika burası. Müsaadenizle son gelişmeleri aktarayım.

Sadettin Tezcan yine bir toplu sözleşmedeki yükümlülüğünü yerine getirmedi. Ekim-kasım ayı içinde verilmesi gereken elbiseler, işçilere verilmedi.

Fabrikanın hali içler acısı. Tam bir çöplüğe dönmüş.

İşçilerin kullandığı tuvaletler bakımsızlık nedeniyle taşıyor, pis sular yükseliyor.

Bir kere vidanjör getirmişler. Daha sonra Sadettin Tezcan, parasını ödediği vidanjörlerin fabrikaya girmesine izin vermemiş.

Örneğin birkaç hafta önce bir Pazar günü fabrikaya yemek gelmemiş.

İşçiler, Arslanbey’deki bir pideci ile irtibat kurmuş.

Pideci ne dese beğenirsiniz? “Ben oraya daha önceden pide verdim. 3 ay paramı alamadım. Oraya mal satacağıma, malzemem benim dolabımda dursun. Peşin para vereceklerse ne istiyorsanız göndereyim.”

Tezcan Galvaniz gibi milyonlar kazanan fabrikanın düştüğü şu hale bak hele. İnsan biraz utanır yahu…

Fabrikadaki müdürler 10 bin liranın üzerinde para çıkışı olan bazı meselelere imza bile atamıyor.

Koskoca Tezcan Galvaniz’deki limite bak. Güler misin, ağlar mısın.

Maaşını alamayan birkaç işçi varmış. Sırf uyuzluk olsun diye bu işçilerin bile maaşı geciktiriliyormuş.

Ben bir kez daha vicdan kelimesinin sözlük karşılığından bile haberi olmadığını düşündüğüm Sadettin Tezcan’ın o katı kalbine seslenmek istiyorum.

Milyonların içinde yüzüyorsun. Belli ki, o para sana yük geliyor. Belki de biraz bozuyor seni.

Senin zulmettiğin, zulmettirdiğin işçinin eline ay sonunda her şey dahil 18 bin 500 TL para geçiyor. Vergi kesintileriyle birlikte bu maaş 16 bin liraya geriliyor.

Ve senin şımarıkça tavırların nedeniyle çıldırma seviyesine gelen işçin, 16 bin lirayla ev geçindiriyor.

Sen muhtemelen bir akşam yemeğinde bu paranın yarısını harcayan bir adamsın.

Biraz insafa gel. Biraz dur düşün, “Ben kimim, ben neyim, ben ne yapabilirim, ne yapmamalıyım, toprağın altında nasıl hesap vereceğim, hakkını yediğim işçiler bana neler edecek, nasıl düzgün bir insan olabilirim, nasıl adil bir patron olabilirim” gibi konu başlıkları sana cuk oturuyor. Düşün bunları. Çok geç olmadan düşün. Yoksa o gün geldiğinde boğazına yapışıp hakkını almak için sıraya girmiş yüzlerce insan göreceksin karşında.

Yine bu satırları okuduğunda, bir önceki tımarhane yazısı gibi çılgına dönecek, kim yazdırıyor bunları diye sızma yapmaya çalışacaksın.

Sen boşver beni. Fabrikanı insanca koşullara kavuştur, cirit atan fareleri bir hallet. Kapıdan içeri sokmadığın ilaçlama şirketini özgür bırak, işini yapsınlar.

Kocaeli’de veba hastalığını görmek istemeyiz dimi? Biraz gayret göster.

Etraf pislik içinde.

Zihin dünyana da fabrikana da çekidüzen ver.

Devran döner Tezcan, dünya tarihinin en büyük imparatorluklarından biri olan Akad İmparatorluğu’nun yükseliş ve çöküş hikayesindeki Naram-Sin’in hayat hikayesini bir oku.

Çok büyük dersler çıkaracağına inanıyorum.

Fark yaratıyor. Çünkü…

Pazartesi akşamı Kent Meydanı programında HAVELSAN Yönetim Kurulu Başkanı ve Gebze Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hacı Ali Mantar’ı ağırladım. Çok kapsamlı bir program oldu. Çok da keyif aldım.

HAVELSAN, Türkiye’nin gözbebeği kurumlarından biri. ASELSAN ve ROKETSAN deyince aklımızda fiziki şeyler canlanıyor. Ancak HAVELSAN, tam bir görünmez güç. Çünkü işleri yazılım. Ve yazılım, artık her şey demek. Hele ki, savunma sanayiinde.

Sayın Rektör Hacı Ali Mantar ile oldukça detaylı bir şekilde HAVELSAN’ı konuştuk.

Ben bu yazıda biraz Gebze Teknik Üniversitesine değinmek istiyorum.

GTÜ, bir okuldan çok daha fazlası. Çünkü buradaki öğrenciler öncelikle okul bünyesinde bir takım çalışması nasıl yapılır, onu öğreniyorlar. Proje geliştiriyorlar.

Okul, öğrenci, sanayi ve iş dünyası tam bir yumruk olmuş durumda.

Öğrenciler kurumlardan, kurumlar öğrencilerden istifade ediyorlar.

Sadece okul okumuyorlar. Meslek hayatlarında yapacaklarını, doğrudan tecrübe etme imkanı buluyorlar.

Sosyallik kazanıyorlar. Mesela ‘istemeyi’ öğreniyorlar. Kendini anlatmayı öğreniyorlar. Ve okuldan, iş hayatındaki en önemli noktalardan biri olan ‘özgüvenli olmayı’ öğrenerek mezun oluyorlar. Bir çırpıda okuyunca, ‘yahu ne var bunda’ diyebilirsiniz fakat bu meselenin derinliğini anlamak için, hakikaten bilmek gerek.

Ve son olarak. Prof. Dr. Hacı Ali Mantar özellikle Türkiye’deki öğrencilere şunu öğütlüyor: Biz yapamayız demeyin, bizim üniversitemiz, ülkemiz başaramaz demeyin. Yurt dışında ne görüyorsanız, burada fazlası olduğuna inanın.

Arkadaşlar, bu cümleleri sarf eden bir rektör olmakla beraber, HAVELSAN gibi bir kurumun yıllardır yönetim kurulu başkanlığını yapan bir isim.

Lütfen yabana atmayın…

İpucu

Saraylar saltanatlar çöker

Kan susar bir gün

Zulüm biter

Menekşeler de açılır üstümüzde

Leylaklar da güler.

Bugünlerden geriye,

Bir yarına gidenler kalır

Bir de yarınlar için direnenler.

Adnan Yücel

SON DAKİKA HABERLERİ

Furkan Çalışkan Diğer Yazıları