Yaş sahtekarlığı, Ulugazi Stadyumu
...
1981 yılı Ulugazi İlkokulu 5. sınıfında okuyordum. Sabahçı-öğlenci uygulamasında okul çıkışları çok kalabalık olurdu. Kalabalığın çoğunluğunu son dersteki “Beden Eğitimi” dersinin futbol maçını izleyen veliler oluştururdu.
Öyle ki, çocuklarını getiren veliler, Ulugazi okulu arkasında bulunan esnaflar bile bu maçları dışarıdan heyecanla izlerlerdi.
Bir de cuma günleri öğleden sonra okul çıkışı İstiklal Marşı töreninden sonra okul boşalır ve okul bahçesi tam bir stadyuma dönerdi.
MALATYA’DAKİ GİBİ
Öncelik, bizden büyük abilerin maçları olurdu. Sert meşin futbol topuyla oynarlardı, biz de hayranlıkla izlerdik.
Yine bir cuma günü okul çıkışı İstiklal Marşı töreni yapılmadan biz de yapılacak maç öncesi yerimizi almıştık.
O sırada bir aksilik oldu ve bayrak direğinin ipi makaradan çıkmış, bayrak göndere çekilemiyordu.
Okul Müdürü sıkıntılı, öğretmenler çaresiz, öğrenciler de eve gitmek için ve biz de maç oynamak için sabırsızdık.
Ama cuma günleri illa o töreni izler, “Hazır ol” da İstiklal marşımızı okurduk.
Tıpkı 1975-76 yıllarında Malatya’da babamın bekar astsubay arkadaşının emanet olarak bize verdiği siyah beyaz televizyonda her akşam televizyon kapanmadan önce askerlerin Anıtkabir’deki “Bayrak Törenini” izlediğimiz ayakta ve “Hazır ol” da İstiklal marşımızı okuduğumuz gibi…
MÜTHİŞ BİR GÖRÜNTÜ!
Okul müdürü bu soruna çözüm ararken sınıf öğretmenimi gördüm ve yanına giderek “Öğretmenim ben bayrak direğine çıkıp ipi makaraya takabilirim” dedim. Öğretmenim alaycı bir şekilde “Sen halledemezsin… Boşver Ali” dedi…
Çözüm bulamadılar ve sonunda “Peki Ali… Çık ama dikkat” et dedi. Ben de hızlı bir şekilde direğe tırmanıp direğin en tepesine geldiğimde bütün okul, öğretmenler, mahalleden arkadaşlar, çevredeki, esnaf nefesini tutmuş bana bakıyordu…
Müthiş bir görüntü vardı… Okulun bayrak direğinin tepesinden bakıyorsunuz ve herkes seni izliyor…
10-15 saniye kadar bunun keyfini yaşadım. Sonra bir elimle direği tutarken diğer elimle de makaradan boşalan ipi yerine takıp “Tamam” işareti yaptım.
Tüm okul beni alkışlarken öğretmenimin sesini duyuyordum. “Benim öğrencim çok yeteneklidir. adı Ali” diyordu.
Okulda bana 2. ismimle hitap ederlerdi…
Beni o dönemden tanıyanlar hala bana “Ali” derler.
Bu olay benim için büyük gururdu… Kendimce çok önemli bir iş yapmıştım, derslerim çok iyi değildi ama okulu zirvede bitirmiştim!
12 MART İSTİKLAL MARŞIMIZIN KABULÜ
12 Mart İstiklal Marşımızın kabulü olduğu günde bunu hatırladım ve “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” diyen Mehmet Akif Ersoy’u saygıyla andım.
O törenin ardından büyük abiler beni maçlarına, aralarına aldılar. Beni ödüllendirmişlerdi yani…
Böylesi maçlarda yaşı küçük olanları ezmezler, yaşı ve fiziksel olarak çok büyükleri de oynatmazlardı.
Etik kural, mahalle maçında “Çakma” oyuncu oynatılmaz…
Yani tabiri caizse mahalle maçlarında bile çakma oyuncu oynatılmazdı…
Konuyu günümüzde hala yaşı büyük oyuncular oynatanlara getirmek istedim.
Yaşları büyük çocukları maçlarda oynatarak itibar elde etmeye çalışan kişileri üzülerek duyuyorum ve görüyorum.
Kişiler diyorum çünkü antrenör, öğretmen, yönetici sınıflandırmasına alamayacağım bu kişileri.
REKABETTE AVANTAJ, AMA?
Yaş sahtekarlığı yaparak basit bir organizasyonda bile kendine prim yapmaya çalışanlar o çocuğun gelişimine, karakterine olumsuz etki yapmak ve yanındaki arkadaşlarının da ömür boyu onu kaçak oyuncu olarak görmelerini sağlamış olmak ne büyük suçtur.
Yaş sahtekarlığı rekabette avantaj sağlamak ve kişinin kimlik belgelerini tahrip ederek yaşını gerçekte olduğundan daha küçük gösterilmesi demektir.
Afrika ülkelerinde (Senegal) gibi 3 yaş küçültmek adetmiş.
Nijerya 1991 FIFA 20 Yaş Altı Dünya Kupası organizasyonunda 2 yıl cezaya çarptırılmış ve kupası elinden alınmıştı.
Yaş sahtekarlığı en çok Afrika da görülüyor. Amerika da da beyzbol oyuncularının aynı suçu işlediği görülmüş.
2017 yılında Portekiz ile hazırlık maçında Türkiye 17 yaş altı Futbol Milli takımında sekiz kişi 1 ocak 2001 doğumluymuş.
Yaş limiti olan organizasyonlarda oyuncuların en geç 1 Ocak doğumlu olması gerekir birçok kişi 1 Ocak ta doğması gerektiğin den kimlik bilgilerini değiştiriyor.
İÇİNDEKİ SEN…
Düşünün 10 numara forma giymişsiniz ama içindeki sen değilsin!
Adın “Ahmet” ama sana “Osman” diye sesleniyorlar, hatta hoca sana oğlum adın Osman, anne adın bu, baba adın şu, doğum tarihin de bu diye ezberletip sahaya sürüyor. Büyük travma bence… Kaybı kazançtan çok daha fazla olan bu davranışları hala buralarda görmek çok üzücü.
Her konuda etik, her konuda dürüst ve rakibine saygılı çocuklar yetiştirmek en önemli görevimiz.
Lütfen “Antrenörlük” ve “Öğretmenlik” görevimizi bu ilkelerden kopmadan yapalım ve kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca yeğleyelim.