Gerçek müflis kimdir?

İmanın gereği olarak Müslüman, hayatın her alanında mutedil, insaflı ve hakkaniyetli davranır. Kendi haklarını koruduğu kadar çevresindekilerin de haklarını korumak, mümin olmanın şiarıdır. Kişisel menfaatleri için diğer insanların, hatta hayvanların ve tabiatın hakkını çiğneyen kimse, kısa vadede kazançlı çıktığını zannetse de aslında ziyanda ve iflastadır.

İflas eden gerçek müflisin nerede ve ne zaman iflas etmiş olduğunu

Hz.Peygamber (s.a.s) şöyle haber vermiştir:

"Kimin üzerinde kardeşine karşı ırz veya başka bir şey sebebiyle hak varsa, dinar ve dirhemin bulunmadığı kıyamet (ve hesaplaşmanın olacağı) gün gelmezden önce daha burada iken helalleşsin. Aksi takdirde o gün, salih bir ameli varsa, o zulmü nisbetinde kendinden alınır. Eğer hasenatı yoksa, arkadaşının günahından alınır, kendisine yüklenir." [Buhârî, Mezalim 10, Rikak 48; Tirmizî, Kıyamet 2, (2421)]

Hadisi şerif, mü'minleri, mü'min kardeşlerine karşı haksızlık yapmamaya, şayet yapmış ise helalleşmeye teşvik etmektedir. Bu haksızlık, "ırz"la ifade edilen manevi varlığına,manevi şahsiyetine,onuruna karşı olabilir. "Başka bir şey" tabiriyle de "bütün çeşitleriyle mal", "yaralama", hatta "tokat"a varıncaya kadar her şey kastedilmiştir. Nitekim Tirmizî'nin rivayetinde "ırz ve mal nevinden..." denmiştir.

Sahihi Müslim'de bu mana bir başka üslubla ifade edilmiştir:

"Ümmetimden müflis olan o kimsedir ki: Kıyamet günü namazı, orucu ve zekatı olduğu halde gelir. Ancak birine küfretmiş, diğerinin kanını dökmüş, bir diğerinin de malını yemiştir. Hasenatı, buna, öbürüne, diğerine dağıtılır. Üzerindeki borçlar bitmeden hasenatı tükenmişse öbürlerinin günahlarından alınır, üzerine yüklenir ve böylece ATEŞE atılır."

Bu hadis,"...Bir günahkârın günahı diğerine yüklenmez..." (En'am, 6/164) ayetine muhalif düşmez. Zira bu kimse, kendi fiili ve zulmü sebebiyle yaptıklarıyla denk olarak cezalandırılmıştır. Çünkü hasenatı, Allah'ın kullar hakkındaki adaleti gereği, seyyiati mukabilinde alınmıştır.

Bu konuda Humeydî, Kitabu'l-Muvazene'de demiştir ki: "İnsanlar üç kısımdır:

* Hasenatı (iyilikleri,salih amelleri)seyyiatına(kötü amellerine) üstün gelenler.

* Seyyiatı, hasenatına üstün gelenler.

* Hasenatı ve seyyiatı müsavi olanlar.

Birinciler, Kur'an'ın nassı ile kurtuluşa ereceklerdir.

İkinciler, sevabından fazla olan günahı sebebiyle, nefhadan (İsrafil'in sûra üflemesinden) ateşten çıkanların sonuncusuna kadar, şerrinin azlığı çokluğu nisbetinde azab edilecektir.

Üçüncüler, a'raftakilerdir (A'raf cennet ve cehennem arası bir yer). Bunlarda Allah'ın rahmeti ile cennete gideceklerdir.

Yine Ebu Hureyre (radıyallahu anh) şöyle anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kıyamet günü hak sahiplerine haklarını mutlaka eda edeceksiniz. Öyle ki kabış (boynuzsuz) koyun için, boynuzlu koyundan kısas alınacak."[Müslim, Birr 6, (2582); Tirmizî, Kıyamet 2, (2422)]

Nevevî, hadisi açıklama sadedinde der ki:

"Bu hadis, hayvanların da kıyamet günü haşredileceği ve tıpkı teklif ehli insanların, çocukların, delilerin ve kendilerine tebliğ ulaşmayanların iadesi (yeniden diriltilmesi) gibi, onların da iade edileceği hususunda bir açıklamadır. Bu hususta Kur'an ve sünnette deliller mevcuttur. Ayet-i kerimede Allahu Teala şöyle buyurmuştur:"

"Vahşi hayvanlar haşredildiği zaman..." (Tekvir, 81/5).

Ayet ve hadiste gelen bir kelimenin zahirini esas almaya aklî veya şer'î bir mani yoksa onu zahirine hamletmek vacib olur. Âlimler derler ki: "Kıyamet günü, yeniden diriltilme ve haşredilmek için mücazat, mükafaat veya sevab şart değildir. Boynuzlu keçinin kabış keçi için kısas olması, teklif kısası değil, mukabele kısasıdır."

Kıyamet gününde ödenecek bir mal ve mülk yoktur. Dolayısıyla haksızlıkların karşılığı haksızlık yapanın iyi amellerinin sevaplarının alınması, üzerinde hakkı olanların günahlarının haksızlık yapanların üzerine yükletilmesi şeklinde olacaktır. Orada hiçbir hak zayi olmayacak, kimseye en küçük bir zulüm ve haksızlık yapılmayacaktır.

Kul hakları başta olmak üzere, her türlü haramdan sakınmak gerekir.

Kul hakları, maddî ya da manevî olabilir.

Kişinin ibadet ve taatleri, üzerinde bulunan kul haklarını affettirmez.

Kul hakları, ibadet ve taatin ve her çeşit iyiliğin sevabını ortadan kaldırabilir.

Gerçek müflis, ibadet ve taatı olduğu halde, üzerinde bulunan haklar sebebiyle, bu amellerin sevabı hak sahiplerine verilince, kıyamet gününde cehenneme girmeyi hak edenlerdir.Halbuki başta namaz olmak üzere ibadetlerini yerine getirenler ve Kul haklarından sakınanlar cennete gireceklerdir.

SON DAKİKA HABERLERİ

Mehmet Sönmezoğlu Diğer Yazıları