HZ. MUHAMMED (S.A.S.)’İN DOĞUMU (Mevlid Kandili)

Yüce Allah, varlıkların en şereflisi olarak yarattığı insanlara, peygamberler ve onların vasıtasıyla göndermiş olduğu suhuf ve kitaplar ile iki cihan mutluluğunun yollarını göstermiştir. Peygamberler, Allah’ın emir ve yasaklarını hem sözleriyle ve hem de davranışlarıyla insanlara açıklamışlar, Allah’a kulluk konusunda onlara rehberlik etmişler, insanlara yaşayışlarıyla örnek olmuşlardır.

Allahu Teâlâ yeryüzüne kesin sayılarını ancak kendisinin bildiği pek çok peygamber göndermiştir. Kendilerine peygamber gönderilmeyen hiçbir toplum yoktur. (Fâtır, 35/24) Peygamberlerden sadece bir kısmının ismi Kur’an’da bildirilmiştir. Peygamberlerin ilki Hz. Âdem (a.s.)’dir. (Ahmed, V, 178) Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) de peygamberlerin sonuncusu yani “Hâtemü’l-Enbiya”dır.

Kur’an-ı Kerim’de bu konu şöyle açıklanmıştır: “…O, Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur...” (Ahzâb, 33/40) Bu ayet-i kerime Hz. Peygamber (s.a.s.) ile birlikte peygamberliğin sona erdiğini, Yüce Allah’ın artık bir daha dünyaya peygamber göndermeyeceğini haber vermektedir. Allah Resûlü (s.a.s.) de şöyle buyurmuştur: “Benimle benden önceki peygamberlerin benzeri, şu bir kimsenin benzeri gibidir ki, o kişi bir ev yaptırmış, binayı tamamlayıp süslemiş de yalnızca bir köşede bir tuğlası eksik kalmış. Bu durumda insanlar binaya girip gezmeye başlarlar ve eksik yeri görüp hayret ederek; ‘Şu bir tuğlanın yeri boş bırakılmış olmasaydı’ derler. İşte ben o tuğlayım, ben peygamberlerin sonuncusuyum.” (Buharî, Menakıb, 18)

Hz. Peygamber (s.a.s.)’den önceki bütün peygamberler belli bir topluluk için ve sınırlı bir zaman için gönderilmiştir. Fakat Yüce Allah rahmetinin bir tecellisi olarak Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’i bütün insanlara ve cinlere, hatta bütün âlemlere rahmet olarak göndermiştir. Allahu Teâlâ, Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’e hitaben buyuruyor ki: “(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ, 21/107)

Görüldüğü gibi Peygamber Efendimiz (s.a.s.) önceki peygamberler gibi yalnız bir milletin değil, tüm insanlığın peygamberidir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur: “Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” (Sebe’, 34/28) O âlemlerin rahmet peygamberi, inansın inanmasın bütün insanlara hatta tüm canlılara şefkat ve merhamet göstermiş, bütün insanların hidayeti ve kurtuluşu için çırpınmıştır.

O’nun rahmet olarak gönderilmesiyle karanlıklar yerini nurlu aydınlıklara bıraktı, cahiliye devri asr-ı saadete dönüştü. Zulüm ve haksızlığın yerini adalet, acımasızlığın, katı kalpliliğin yerini merhamet aldı. Vahşette birbiriyle yarışan insanlar, hassas kalpli, ince ruhlu, zarif, kibar, diğergam insanlar haline geldiler. O rahmet elçisinin gelişiyle; düşmanlıklar unutuldu, mü’minler arasında muazzam bir kardeşlik tesis edildi.

Halbuki peygamberimiz gelmeden önce insanlar bütün ahlâki değerlerden uzaklaşmış, küfür ve cehalet bataklığındaki toplumlar bunalıma düşmüştü. Bu manada iki cihan güneşi Efendimiz (s.a.s.)’in doğumu, canlı-cansız tüm varlıklar için özellikle de insanlar için ilâhî bir lütuf ve ihsan olmuştur. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “And olsun ki içlerinden, kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, onları arındıran, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah, mü’minlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar, apaçık bir sapkınlık içinde bulunuyorlardı.” (Âl-i İmrân, 3/164)

Rahmet Peygamberi Efendimiz (s.a.s.) miladî 571 yılı 12 Rebiülevvel (20 Nisan) Pazartesi gecesi sabaha karşı, Mekke’de dünyaya geldi. Babası Abdullah, annesi Amine’dir. Babası Abdullah O’nun doğumundan iki ay kadar önce ölmüştü. Dedesi Abdülmüttalip torununa üstünlükleri anılarak çok çok övülen anlamına gelen “Muhammed” adını vermiş, niçin bu ismi koyduğunu soranlara da şu cevabı vermişti: “Umarım ki, O’nu gökte Hak, yerde halk hayırla övsün.” Annesi Amine Hatun da oğluna “Ahmed” dedi. Ahmed, Yüce Allah’ı üstün sıfatları ile öven ve O’na çokça hamdeden kimse demektir.

Bu duygu ve düşüncelerle 26 Eylül Salıyı Çarşamba’ya bağlayan gece idrak edeceğimiz Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)’in doğum yıldönümü olan “Mevlid Kandili’nin milletimiz, bütün din kardeşlerimiz ve tüm insanlık için huzura, barışa, hayırlara ve bereketlere vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.

SON DAKİKA HABERLERİ

Mehmet Sönmezoğlu Diğer Yazıları