İki aç kurt/mal ve makam düşkünlüğü

Cenâb-ı Hakk insanı, ahsen-i takvîm üzere yaratmış ve ona, hem dünya ve hem ahireti kazanmak üzere sınırlı bir ömür vermiştir.

O, bu sınırlı ömrün her anından, hesaba çekilecektir. Bunun için insanın, ömrünü ve zamanını çok iyi değerlendirmesi gerekir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) her konuda olduğu gibi, çalışma hususunda da bizler için en güzel örnek olmuştur. Peygamberimiz özellikle çalışma ve emek harcama konusunda daima diğer insanlarla eşit bir muameleye tabi olmak istemiştir. Bu hususu kendi ailevi hayatında ve cemiyet hayatında bizzat yaşayarak, tüm insanlığa örnek olmuştur. Başkasına yük olmayı değil, onlara yardımcı olmayı prensip edinmiştir. Yüce dinimiz İslâm; çalışma hayatında karşılıklı sevgi, saygı, hak, hukuk ve adaletli olmayı prensip edinmemizi emretmiş, bu ilkelere uygun hareket edilmesini tavsiye etmiştir. Çünkü çalışmak, hayatımıza huzur ve bereket getirir. Bir Müslüman her konuda olduğu gibi, çalışma konusunda da dünyasını ve ahiretini birlikte düşünmelidir. Zamanı en iyi şekilde değerlendirmek, ancak çok iyi çalışmakla olur. Çünkü dünya ve ahiret saadeti, ancak hayırlı ve verimli bir çalışma ile elde edilir. Helâl kazanmak için alın teri ve göz nuruyla gayretli çalışmak ve helâlinden üretip helâl yolda harcamak Peygamberlerin sünnetidir. Çünkü Peygamberler de terzilik, marangozluk, çiftçilik, ticaret gibi çeşitli meslek ve zanaat ile meşgul olmuşlar, kimseye yük olmadan kendileri ve aileleri için helâl rızık temin etmişlerdir. Nitekim bu gerçek, Kur’an-ı Kerim’de: “Doğrusu insanın eline geçecek olan, kendi çalışmasından başkası değildir”( Necm, 39.) şeklinde ifade olunmuştur. Yüce Rabbimiz Kur’an’da, bizim; hem dünya hem de ahiret için çalışmamızı emrediyor. Kasas Sûresi’nin 77’inci ayetinde: “Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu ara. Ama dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et...” buyurulmaktadır.

Müslüman hem dünya hayatını, özelliklede ahiret hayatını kazanmaya çalışmalı dünyaya aşırı bir şekilde dalmamalıdır.

Şu hadisi şerif bu konuda bize ne güzel yol haritası çiziyor.

Kâ’b İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.s) şöyle buyurdu:

“Bir koyun sürüsünün içine salıverilmiş iki aç kurdun o sürüye verdiği zarar, mala ve mevkiye düşkün bir adamın dinine verdiği zarardan daha büyük değildir.” (Tirmizî, Zühd 43 )

Hadisi Nasıl Anlamalıyız?

Peygamber Efendimiz, çok kere, bir konuyu daha etkili ve insan zihninde yer edecek biçimde anlatmak için benzetmeler yapıp misaller vermiştir. Bu hadislerinde de aynı yola başvurmak suretiyle, hırslı ve dünyalığa çok düşkün kimselerin dine vereceği zararı, aç kurtların sürüye vereceği zarara benzetmiştir. Kurt zaten tabiatı icabı çok hırslı ve yırtıcı bir hayvandır. Bir de aç olunca, hırsının ve yırtıcılığının ne ölçüde artacağı ve ne kadar zararlı olacağı tahmin edilebilir. Bu nitelikte iki kurt, bütün sürüyü parçalayıp perişan eder. Mala mülke, servete ve zenginliğe, dünyalık mevki ve makama düşkün ve hırslı olan, bunları elde edebilmek ve onlara kavuşmak için her çareye başvurmayı göze alan bir insanın, hiçbir mânevî ve ahlâkî değer ölçüsü tanımayacağı ortadadır. Böyle bir kimse gözünü hırs bürüyen en yırtıcı bir hayvandan daha zararlı hale gelebilir. Çünkü hayvan, aklı ve idraki ile değil, içgüdüleriyle hareket eder. Gözünü dünya hırsı kaplamış, gönlüne dünyalık sevgisi hâkim olmuş bir kimse, sanki birtakım insânî niteliklerinden soyutlanmış gibidir. Bu sebeple İslâm âlimleri ve özellikle meşhur sûfîler, dünya hırsını bütün kötü huyların kaynağı kabul ederler.

Bu sayılanlar bütün insanlar için kötü bir özellik ise de, dindar olduklarını söyleyenlerde daha büyük bir noksanlık ve dindar olma iddiasına yakışmayan bir haldir. Çünkü din, kendisine inananlardan her şeyden önce fedâkârlık ve ferâgat ister. Dünya hırsıyla dolu bir insanın bu güzel hasletlere hakkıyla sahip olması düşünülemez. Böyle bir kimse, dinini dünyalık elde etmeye vesile kılabilir. Büyük sûfî ve âlim Abdullah İbni Mübârek, en kötü ve âdî ticaretin din ticareti olduğunu söyler. Dinini ticaretine aracı yapan kimse, iyi ve makbul müslüman kabul edilmez. Bu sebeple de ne Allah ne de samimi mü’minler tarafından sevilmez. Din perdesi arkasına gizlenerek işini yürüten nice sahtekâr her dönemde ve her yerde bulunabilir. Bir çok insan bunlara bakarak din ve gerçek dindarlar hakkında yanlış kanaat ve yersiz şüphelere sürüklenirler. İşte böyle kimselerin dine vereceği zarar, aç kurtların bir koyun sürüsüne vereceği zarardan daha büyüktür.

Hadisten Çıkarmamız Gereken Dersler Nelerdir?

Dünya malına, servet ve zenginliğe, mevki ve makama aşırı düşkünlük dinimizde hoş karşılanmayan kötü huylardandır.

Mala mülke, mevki ve makama karşı hırslı olmak insanın hem dindarlığına hem de dinine zarar verir.

Bir konuyu insanlara daha iyi anlatıp kavratabilmek için benzetmeler ve örnekler kullanmak câizdir.

(Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları)

SON DAKİKA HABERLERİ

Mehmet Sönmezoğlu Diğer Yazıları