Muhasebemizi yapalım

Ömrümüzden bir yıl daha geride kalırken ve yeni bir miladi yıla girerken hem geçmekte olan yılın hem de geçmişimizin hesabını yapmalıyız. Unutmamalıyız ki hesabını kitabını güzel yapan, tam yapan muhasebesinde başarılı olur.

‘Muhasebe’, karşılıklı hesap görme ve hesaplaşma, zararı ve faydayı ortaya koyma anlamlarına gelmektedir.

Müslüman, her gün, her saat, hatta her an iyi-kötü, yanlış-doğru, günah-sevap yaptığı bütün fiilleri gözden geçirip hayırları, güzellikleri şükürle karşılamalı, yanlışlıkları ve kötülükleri de tövbe ve pişmanlıkla düzeltmeye gayret göstermeli gerçek anlamda bir muhasebe, yani hayatının muhasebesini yapmalıdır.

Muhasebe aynı zamanda sünnet bir davranıştır. Hz Peygamber (s.a.s) Efendimiz "Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz" buyurmuştur.(Tirmizi, Kıyamet, 25 (h.no: 2459)

Esas hesap sorucu olan Allah Kuran'da şöyle buyurmuştur:

“Göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. İçinizdekini açıklasanız da, gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini cezalandırır ve Allah her şeye kadirdir.” (Bakara sûresi,284.)

buyruğu ile ilâhî muhasebeden söz etmekte ve buna hazırlıklı olmamızı istemektedir. Bu ayet’ten bir önceki ayette, Müslümanların, borçlanma ve bunların kayıt altına alınması ve şahitlikler gibi konularda uymaları gereken kurallar da bildirilmektedir. Ardından bu ayetle hukuki kuralların ahlâki derinlikler ile güçlendirilmesine dikkat çekilmektedir. Çünkü İslâm’da derin ahlâk kuralları ile hukuk kuralları aynı ilâhi kaynaktan doğarlar ve İslâm nizamı, hem bir eğitim sistemi ve hem de ilâhi emirler bütünüdür.

Müslüman her günkü iş ve davranışlarını ya kaydeder veya hafızalarına alır; sonra da bunlar arasında, kalbi endişelendirecek ve vicdanı sızlatacak bir kısım üzücü hususları, ileride ruhlarında meydana gelmesi muhtemel gurur ve kibir fırtınalarına karşı dikkatlice kullanır ve aynı zamanda günah saydıkları şeylerde istiğfara sığınır, hata ve günah virüslerine karşı tevbe korumasına girer, nihayet temsil ettiği güzelliklerden dolayı da yüzünü yere koyar ve şükranla Rabbine secde eder.

İnsanın iç derinlikleriyle, mana ve ruh enginlikleriyle keşfedip tanıması, tanıyıp yorumlaması diye de ifade edebileceğimiz muhasebe, gerçek insani değerlerin ortaya çıkarılması, bu değerlere esas teşkil eden duyguların geliştirilmesi ve korunması yolunda bir ruh gayreti ve düşünce sancısı, oto kontrol sistemidir. Ancak böyle bir düşünce sayesindedir ki insan, dünü, bugünü ve yarınıyla alakalı, hayrı-şerri, güzeli-çirkini ve yararlıyı-zararlıyı birbirinden ayırıp gönül istikametini koruyabilir.

İnsanın, yaşadığı günün hesabını yapıp değerlendirip geleceğe hazırlanabilmesi; geçmişte işlediği hataları tövbe ile telafi edip, hak sahiplerine de hakkını verip Allah (c.c.) katında aklanabilmesi; dünü, bugünü ve yarını itibariyle kendi kendisini sorgulayıp gerçek değerini bulabilmesi; daha da önemlisi Allah (c.c.) ile ilişkileri açısından iç dünyasında sürekli yenilenebilmesi ancak ve ancak ciddi bir nefis muhasebesiyle mümkün görülmektedir. Çünkü insanın hem zaman üstü özellikleri hem de zamanla sınırlı duyguları, onun ruhsal ve duygusal hayatıyla çok yakından ilgilidir.

Müslüman ne duygusal ve ruhsal hayatı ve ne de genel davranışları bakımından kesinlikle muhasebeden uzak kalamaz. O bir yandan dün ihmal ettiği, hatta yıkılmasına göz yumduğu geçmişini “Tevbe edip Allah’a dönün.” (Nûr sûresi,31) ilâhi rahmetiyle onarmaya çalışırken diğer yandan da “Ey iman edenler, Allah’tan korkun, O’na karşı saygılı olun. Ve herkes yarın için ne hazırladığına baksın...” ( Haşr sûresi,18) şeklindeki yıldırımlar gibi ürpertici, rahmet yağmurları gibi ferahlık verici uyarılarla uyanır; kendisine çekidüzen verir, elinden geldiğince bütün kötülüklere karşı kapanır. İçinde bulunduğu anı tıpkı bir yeşerme mevsimi, bir bahar mevsimi gibi değerlendirir ve imanın verdiği şuurla, ileri görüşlülükle saatlerine ve zamanlarına derinlik kazandırır.

Muhasebe, Müslümanın iç dünyasında yanan bir ışık, vicdanında da sürekli iyi şeyler yapılmasını isteyen nasihatçı gibidir. Her birey onunla hayrı-şerri, güzeli-çirkini, Allah (c.c.)’ın sevdiğini ve sevmediğini birbirinden ayırır, en aşılmaz gibi görünen engelleri aşar ve hiçbir şeye takılmadan gidip hedefine ulaşır.

“Onlar Allah’ın riayet edilmesini emrettiği haklara riayet eden, Rab’lerine saygı besleyen ve kötü hesaptan korkanlardır.” ( Ra’d sûresi, 21.)

Haklara riayet ve yaratana saygının özünde karşılaşılması muhtemel kötü hesap korkusu vardır. Bu da dünyada kişinin muhasebesini gerektiği gibi yapmaması, ahireti için gerekli tedarikte bulunmaması dolayısıyladır.

“Eğer yeryüzünde bulunan her şey tümüyle ve onlarla beraber bir o kadarı da zulmedenlerin olsa, kıyamet günü kötü azaptan kurtulmak için elbette onları verirlerdi. Artık hiç hesap etmedikleri şeyler Allah tarafından karşılarına çıkmıştır.” ( Zümer sûresi, 47)

Allah (c.c.)’ın hesabından zerre miktarı da olsa hiçbir şey kaçmaz ve her insan bütün yaptıklarının karşılığını görmek üzere çetin hesaba çekilir. Orada insan hiç hesap etmediği, ummadığı şeyleri karşısında bulur. İşte mizan ve hesabın bu hassas yapısı inanan insanı dünyada nefis muhasebesine sevk etmekte, geçirdiği her anın tartısını yapmaya yönlendirmektedir.

Muhasebe kavramı, Müslümanın hayatını anlamlı kılan, imtihandan ibaret olan dünyasını en iyi biçimde değerlendirmesi bakımından onu tefekkür ve teemmüle tevcih eden, iki günün birbirine eşit olmamasını emir ve tavsiye eden hadis çerçevesinde davranma gayretini yansıtan vazgeçilmez bir kavramdır.

Dünyada muhasebesini gerektiği gibi yapan, ahirette hesabı kolayca verebilecek, mutlu sona ulaşmış olacaktır.

Muhasebenin ölçütünün sağlam olması gerekmektedir. Aksi halde yanlış araçlarla yapılmış hesaplamalar insanı hedefe ulaştırıcılıktan uzak olacak, hüsrana düşülecektir. Halbuki Allah (c.c.) hüsrandan kurtulmak için yapacağımız muhasebede kullanacağımız ölçütleri bizlere bildirmiştir:

“Asra yemin olsun ki; insanlık hüsrandadır! Ancak iman edenler, iyi işler (salih ameller) yapanlar, hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.” (Asr sûresi, 103/1-3.)

Buna göre Müslüman muhasebesinde yaptığı işin bu sûrede belirtilen dört kategoriden her hangi birisi içerisinde bulunup bulunmadığına bakacak aldığı sonuca göre iyi veya kötü vaziyette olduğunu tespit edecektir.

Kur’an-ı Kerim’de muhasebe kriterleri daha ayrıntılı olarak verilmiştir: “Onlar ki; namazlarında huşu içindedirler. Onlar ki; faydasız ve boş sözden yüz çevirirler. Onlar ki; zekâtlarını ifa için çalışırlar. Onlar ki; ırzlarını korurlar. Onlar ki; emanete ve verdikleri sözlere riayet ederler.”( Mü’minun sûresi, 1-8.)

Nefis muhasebesi yapan şahıs, davranışlarını değerlendirirken yaratıcının kulları için ortaya koyduğu bu ölçülerle hareket etmeli, yaşayışının belirtilen bu ilkelere uygunluğunu ortaya koymak suretiyle hayatını yönlendirmelidir.

Ticaretle uğraşan Müslüman muhasebe konusunda daha büyük bir görev ve sorumluluk altındadır. Her Müslüman gibi hayatının ve yaptıklarının muhasebesini yapacağı gibi, bir tüccar, esnaf veya iş adamı olarak ticari hayatla ilgili de daha özel bir muhasebe yapacaktır. Helal yollarla kazanacak, bunu başarabilmek için çok özel bir gayret gösterecek; kazandığını meşru bir şekilde harcayacak, infak edecek, zekât verecek, hacca gidecek, fitre ve sadaka verecektir. Bunlarla birlikte yaptığı ticari faaliyetleriyle de Müslümanlara hizmet edecek, istihdam sağlayacak ve yoksulların yardımına koşacaktır. İşte bütün bu muhasebeyi birlikte yapmak ve onu uygulamak kolay iş olmasa gerektir.

Allah cc dünya ve ahirete yönelik her türlü muhasebemizi hakkıyla yapabilmeyi nasip eylesin. Amin.

SON DAKİKA HABERLERİ

Mehmet Sönmezoğlu Diğer Yazıları