Ev mi, araba mı?

Her eve iki anahtar. Bir ev, bir araba. Bir zamanların siyasi kampanyasında bu cümle kullanılmıştı. Biraz para kazanmaya başlayınca insanlara konulan iki temel hedef arasında illa ki ev ya da araba alma ideali vardır. Bunu kapitalist bulanlar olduğu gibi, çok doğal bulup siyasi olarak kullananlar da var. Adına ne derseniz deyin, öyle ya da böyle bir ev ya da bir araba ya da her ikisine sahip olmak isteyenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çok.

Ülkemizde 2023 Mayıs ayı sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı araç sayısı 27 milyon civarında. Bunun yarısı otomobil. Konut sayısı ise yaklaşık olarak 45 milyon civarında. Nüfusumuz 85 milyon.

Rakamlardan görüldüğü üzere her bireye bir ev ve bir araba düşmüyor. Gelir dağılımı, trafik, ihtiyaç, ekonomik daralma gibi birçok alt başlık olabilir. Ancak konumuz bu değil. İnsanın araba ve ev tutkusu.

Ev ya da araba sahibi olmanın elbette bir felsefesi var. Arabayla ilgili hem olumlu hem olumsuz birkaç görüşe bir bakalım;

Kullandığımız arabalar hakkımızda çok şey söylüyor.

Hayatta her şey başka bir yerdedir ve siz oraya arabayla gidersiniz.

Araba, şehirli ve banliyö insanının koruyucusu ve saldırgan kabuğu haline geldi.

Araba, onsuz kendimizi belirsiz, çıplak ve şehir içinde eksik hissettiğimiz bir giysi parçası haline geldi.

Bir de arabayla ilgili olumsuz ve negatif bakışlar var;

Bir adam karısı için arabasının kapısını açtığında, bu ya yeni bir arabadır ya da yeni bir eştir.

Uzak köyler ve kırsal topluluklar kimliklerini kaybettiler ve çekicilikleri ve huzurları, en kötü iğrençlik olan otomobile feda edildi.

Nesi var, maliyeti ne kadar ve onu ne zaman alabilirim? Araba tamircisine sorulan bir soru olduğu kadar hastaneye götürdüğümüz bir yakınımız için de aynı soruları sorabiliyorsak arabanın sebep olmadığı ama mekanikleşmiş bir kişilik bozukluğu olduğu muhakkak.

Gelelim ev konusuna;

Aslında ev, doğru insanı çevreleyen dört duvardır. Bir evin süsü, o eve sık sık gelen dostlardır.

Herkesin fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal olmak üzere dört odalı bir ev olduğunu söyleyen bir Hint atasözü vardır. Eviniz sizin büyük bedeninizdir.

Bir insanın evi, yüreğinden doğduğunda, emeğiyle geliştiğinde ve güzellik duygusuyla mükemmelleştiğinde, yaşamın temel taşıdır.

Ev, siz dışarı çıkıp daha fazla eşya alırken eşyalarınızı saklayabileceğiniz bir yer de değildir.

“Giysilere ihtiyacımız olduğu kadar evlere de ihtiyacımız var; mimari modayı canlandırır. Açlık ve susuzluk gibi; ikisine de ihtiyacınız var.”

“Bir ev sahibi olmak zenginliğin temel taşıdır hem finansal refah hem de duygusal güvenlik sağlar”

“Ev, hayalperesti korur, ev insanın huzur içinde hayal kurmasını sağlar.”

Yazımızın başlığındaki soruya gelelim. İmkânınız varsa önce ev mi alırsınız araba mı?

Bir eviniz ve bir arabanız var diyelim. Ekonomik durum kötüye gidiyor ya da acil bir ihtiyacınız oldu. Hangisini satardınız? Evi mi arabayı mı?

Ev mi araba mı tercihi kuşakların da bakış açısına göre değişiyor. Belli bir kuşak evin kıymetini daha iyi bildiği için illa ki ev almaya çalışır ya da borcu varsa önce evi satmaz. Ancak rahatına düşkün ya da farklı sebeplerle daha başka düşünceleri olan başka bir nesil- ki bunu açık açık söylemekte yarar var, genç nesil - önce araba almaya çalışır ve sıkışırsa rahatından taviz vermez ve önce evi satar gibi görünüyor. İstisnalar kaideyi bozmaz elbet.

İkinci sıradaki sadece birinci sıradakinin kaybedenidir.

SON DAKİKA HABERLERİ

Nevzat Altun Diğer Yazıları