Gençlerin sivil topluma bakış açısı

Aristoteles’in Politika isimli eserinde Devlet kavramı ile temellendirerek kullanıldığı sivil toplum kavramı, bizim geleneklerimizde cem olma, birlikte hareket etme, teşkilatlı olma düşünce ve hareketi ile hep var olmuştur. Kodlarımızda yazılı adeta. Vakıf medeniyetinin emanetçileriyiz desem abartmış olmam sanırım.

Cumhuriyet öncesi yardım temelli olan sivil toplum faaliyetleri, Cumhuriyet sonrası hak ve dayanışma temeline dayalı bir sürece evirilmekle birlikte yardım kavramından da uzaklaşmamıştır. Yardım ve dayanışmanın en güzel örneklerinden birini Şubat ayında yaşanan depremlerde her yaştan her görüşten insanın gecesini gündüzüne katarak seferber oldukları, bizzat deprem bölgesine gittikleri, gidemeyenlerin de bulundukları yerlerde yapılan dayanışma faaliyetlerine gönüllü katıldıklarını gördük. Bu da milletimizin kodlarında vakıf medeniyetinin kodlarının ne denli yazılı olduğunu görmüş olduk.

Çoğulcu ve katılımcı bir toplum yapısının katılımında etkin rol oynaması gereken Sivil Toplum Kuruluşlarının önemli bir kısmı günümüzde maalesef, amaç ve hedeflerinin dışına çıkıp siyasi ve iktisadi alanda nüfuz etme çabası içerisine girdiğini üzülerek görüyoruz. Bazen de daha vahim bir tablo ile karşılaşabiliyorsunuz sivil toplum kuruluşu olarak hizmet ettiğinizde ‘‘siz STK’nızı siyasi ve iktisadi pazarın dışında tutmaya çalıştıkça birileri sizi çekmeye, sözüm ona duruş sergilemenizi isterken, şahsi çıkar ve ikballeri için bir araç olarak kullanmaya çalışmak istemesi ile de karşılaşabiliyoruz.

Size, kısa bir örnekle açıklamak isterim. Yıllar önce genç arkadaşlarımız ile tırnak içinde sadece sivil faaliyetler yürütmek ve alanı dışına çıkmamak kaydı ile geniş düşünce yapısını barındıran bir dernek kurduk. Tamamen kendi alanında kalmasını sağlamayı da başardık. Binlerce insana temas ettik. Hatta geçtiğimiz günlerde daha önce gönlüne dokunduğumuz huzurevi sakini bir amcamız çalıştığım kuruma gelmiş ben yokken. Aradılar ama yetişemedim. Çok da üzüldüm. Oturmuş yaptıklarımızı anlatmış. Yıllar önce ufacık bir dokunuşumuzun, yıllar sonra bile bir vefa örneği olarak karşımıza çıktığını görmek insanı gerçekten mutlu etmeye yetiyor.

Neyse, gelelim kurduğumuz derneğe. Biz koşturturken, Yılın Sivil Toplum Örgütü Ödülüne layık görülmüşüz o sene. Beklentisiz gönüllü iş yapıca böyle bir ödül alacağımızı düşünmemiştik ama hem mutlu olmuş hem de gurur duymuştuk. İzmit’te girmediğimiz sokak kalmamıştı arkadaşlarımızla. Derken, birilerinin siyasi hırslarını kırbaçlamış rahatsız etmiş olacaktık ki aldığımız destekleri, verilmiş sözlere rağmen o dönem yanımızda bulamadık. Şunu da açıkça söyleyeyim, hala kurucu arkadaşlarla zaman zaman oturur, yaptıklarımızı konuşuruz. Hiç birimizde öyle birilerinin kırbaçlanan hisleri doğrultusunda hareket etmiş veya kendine bir çıkar sağlamış değil. Günün sonunda biz çalışamayacak duruma geldiğimizde yaptığımız onca organizasyona gelen katılan gelen kadınlara, gençlere bir şey söylemek nedenini açıklamak gerekiyor. Tabi hal diliyle anlattık bizde.

Davaya değil, bizzat kendilerine hizmet etmediğinizde ‘‘ uyumsuz’’ olup çıkıyorsunuz. Allah var şimdi arkanızdan ‘‘biz kardeşlerimizi çok seviyoruz ama uyum yakalayamadık’’ diyecek kadar da siyasi nezakete sahipler.

SİVİL TOPLUM VE SİYASET KESKİN HATLARLA BİR BİRİNDEN AYRILMALI VE BUNA SAYGI DUYULMALI

Dernekçilik, Vakıfçılık, STK’cılık Yaptığımız dönemde, öncesinde ve şuanda da binlerce gençle bir araya geldik gelmeye devam da ediyoruz.

Gençler, mevcut kurumların çalışmalarına destekleyici faaliyetlerin icrasında da, yanlış veya eksik gördükleri konularda alternatif çözümler üretecek faaliyetler icra ederken de daha sivil olmak, sivil alanın çizgisinde kalmak istiyorlar. Ortak amaca yönelik faaliyet yaparken bireysel görüşlerinin dışında toplumsal sivil bir gömlek giyerek farklılıkları dışarıda bırakıp çalışırken topluma hizmet etmek istiyor gençler. Gençler istiyor tabi ama karar alıcı yetişkinler yukarıda ki dernekçilik örneğinde de görüldüğü gibi Sivil Toplumun pekte sivil kalmasını istemiyor gibi. Bu tutum da STK ‘lara genç katılımı oldukça düşürüyor. Bu konuyu bir siyasi partinin İlçe Başkanı ile yakın zamanda denk geldiğimiz bir ortamda konuşabildik. STK’ların bölünüp onlarca dernek kurulmasından, hemşeri derneklerinin fazlalığından dert yanarken birden durup ‘‘ ama çok fazla STK olması çoğulcu demokrasiyi de destekler, yine de bu kadar STK varken neden bir araya gelip çözüm üretme kısmında eksik kalıyorlar? Siyasete etki etmenin ötesinde dizayn etmeye yönelik çalışmalarının rahatsız edici olduğunu’’ ifade etti. Kesinlikle katıldığımı söyledim. Birde ben soru sordum tabi. ‘‘ Siyaset sivil toplumun üzerinde etkili olmak için açık kapı bırakıyor, iç işlerine karışıyorken, sivil toplum kuruluşları da Siyaseti dizayn etme çabasına giriyor olmasın başkanım? Dedim. Ortamda bir sessizlik oldu. Sonra konuyu değiştirdik.

Yani diyeceğim o ki sivil toplumu siyasetten, siyaseti sivil toplumdan keskin hatlarla ayrılmasına saygı duyulmayıp kabul edilmemesi sorunu var. Bu sorun gençlerin gönüllü faaliyetlere katılımıyla demokrasinin gelişmesine, bireysel ve toplumsal gelişmeye katkıda bulunan, çıkar beklentisi olmayan gönüllülük faaliyetlerinde bulunan gençlerin amacından sapmasına neden olacağına dair de ciddi akademik çalışma ile ortaya konulmuş durumda.

Giriş yazımda gençlerin STK’lara mesafeli yaklaşımındaki en temel sorun olan ‘sivilleşememe’ üzerinde durdum. Devam yazımda oranları da paylaşarak, neden sonuç ilişkilerini temellendirerek yazmaya devam edeceğim bu meseleyi…

Devam yazımda görüşmek üzere Allah’a emanetsiniz.

SON DAKİKA HABERLERİ

Veysel Oti Diğer Yazıları