Artvinliler Vakfı ve CHP'ye sormak istediğim sorular
Artvinliler Vakfı’nın tanıtım toplantısı ve verilen kuvvetli fotoğraflar kent gündemimizde uzun bir süre yer kaplayacağı aşikar. Öncelikle kent açısından böyle bir kuvvetli bir başlangıç yapan, bu organizasyonu düzenleyen başta Alaattin Sarı olmak üzere tüm emek verenler, kocaman bir alkışı hak ediyorlar. Bu kadar önemli bir misafirleri ağırlamak; Sağ-sol, emek-sermaye farklılıkları olan birçok insanı hemşericilik bilinciyle bir araya getirmek çok zor ve alkışlanası bir hareket. Emeği geçenleri tekrar tebrik ediyorum.
Artvinliler Vakfı’nın ortaya koyduğu fotoğrafa bakınca ortaya çok ilginç ve bir o kadar güzel bir görüntü çıktığı bir gerçek. Şöyle ki; farklı siyasi partilerde olan bu aktörlerin siyasetin bu denli gerildiği ve yaklaşan genel seçimlerle daha çok gerilmeye gebe olduğu bir iklimde el ele fotoğraf vermesi kentimiz adına çok güzel bir gelişme. Ülke siyasetinin bu tarz fotoğraflara ihtiyaç duyduğu da bir gerçek. Umarım yakın zamanda ulusal siyasi aktörlerimizden de seçimler öncesinde bu tarz fotoğraflar görürüz.
Tablonun yorumlanmaya ihtiyaç duyulan başka bir boyutu daha var. Bu boyuta geçmeden önce hem bilmeyenler için kendimi tanıtmak hem de bu yazıya ilham veren yaşanmışlığımızı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Çok sevdiğim bir büyüğüm yakın zamanda çok ciddi bir rahatsızlık geçirdi. Kendisi İhsaniye’nin de damadıdır aynı zamanda. Ona hasta ziyareti yapmadan önce sevgili dostum Hüseyin İnceoğlu’nun buzhanesinden kentin en güzel meyvelerinden almak için köye gitmek durumunda kaldım. Bilenler bilir eskisinin tadı kalmasa da İhsaniye elması bir başkadır. İhsaniye’ye gitmişken Sefa Sirmen başkanın halini hatırını sormamak bir çayını içmemek olmazdı elbet. Sefa Başkan meşhur çınar altında bize çayları söyledi. Başladık tatlı, koyu bir sohbete. O sırada yanımda olan bir dostum döndü başkana; Başkanım o ne fotoğraftı öyle. Bir baktık fotoğrafa kentin 40 yılını meğerse Artvinliler yönetmiş. Hem de tüm partilerde. Valla bu kentin tüm sevabı- günahı size yazılır deyiverdi. Sefa Başkan meşhur tebessümüyle etkinlikten ve ne kadar başarılı olduğundan bahsetti. Ama benim kafamda bu sözler bu yazının ana fikri olmuştu bile.
Belki dikkatli okuyuculardan kaçmamıştır. İhsaniye’den bahsederken “Köye gittik” kelimesini kullandım. Annemin baba tarafının Batum’dan göçtükleri vatan toprağıdır orası. Ananemin ana tarafa Çerkes, baba tarafı Gürcü, annemin baba tarafı Girit’ten Darıca’ya göçmüş Muhacir, babam ise Erzincan Eğinli olan daha doğru ifadeyle Mustafa Kemal’e kurtuluş savaşı sırasında eli silah tutan tüm erkeklerini gönderdiğinden dolayı Kemaliyeli olan bir vatandaşım. Eğer eşimin yörük ve manavlığını da katarsak neredeyse ilgili olmadığım etnisite yok bile denilebilir. O yüzden hayatım boyunca konulara bu açılardan hiç bakmadım. Ama milletin ürkerek konuştuğu konularda çok rahat fikir beyan etmemin tam bir ülke mozaiği olmamla alakalı olabilir. Asıl bu konularda rahat fikir sahibi olmamın en büyük dayanağı Atatürk Milliyetçisi olmamdan geçiyor. Kuvayi Milliye sınırları içerisinde vatan bir bütündür. Kendini Türk hisseden insan Türk’tür gibi, ırksal bir tutumdan daha ziyade ailesel-fikirsel-topraksal bir bağın daha önemli olduğunu ifade eden bir milletçiliği yürekten bağlı olmak her zaman en ideali olmuştur. Globalleşen Dünya’da ırksal bir milliyetçiliğin önüne bu vatan bir ailedir ve hepimiz bu ailenin çiçekleriyiz tonuyla çıkmak hem entegre sorununu çözecek hem de globalleşmenin getirdiği kapitalist hortumlarda ayakta kalabilecek milli şuuru sağlayacaktır. Bu kadar peşrev yeter. Burada kesip asıl konumuz olan ikinci boyuta dönelim.
Ülkemizde başta savaş, terör, ekonomik nedenler vb. birçok olaylar göçlere neden olmakta insanlar anayurtlarından çok uzaklarda yaşamak zorunda kalmışlardır. Doğal olarak uzun yıllar önce veya yakın zamanlarda göç eden insanların, yaşadıkları kentlerde hayat dinamiklerinde yer almaları kaçınılmazdır. Siyasette bu hayat dinamiklerinin en önemli parçalarıdır. Artvinliler Vakfı’ndaki fotoğrafta ne güzeldir ki memleketine hizmet etmiş birçok kişi farklı siyasi partilerden farklı siyasi konumlarda görev almıştır. Bu konuda görev alan insanları tebrik etmek ve başarılar dilemek yaptıkları emekler için teşekkür etmekten başka bir şey söylenemez.
Ama son yıllarda özellikle 80 sonrası siyasal partilerin ön seçimleri kaldırarak genel merkez atamalarıyla milletvekilliği veya belediye başkanlığı belirlediği bu siyasal ortamda atama yetkilerini kullanan Genel Merkezlerin bu işi iyi çalışarak hakkaniyetle yaptığı söylenebilir mi?
Tabi ki insanların memleketinin seçileceği makamla bir alakasının olmaması gerekir. Ülke siyasetimiz henüz o seviyede değil maalesef. Ülke gerçekliğinden yola çıkaran demografik dağılımın kentimizde hakkaniyetli olduğu söylenebilir mi? Başka siyasi partileri pek bilemem. Bilsem de konuşmak bana düşmez. AKP’de Gümüşhane-Trabzon ve Rize hâkimiyetinin de olduğu da konuşuluyor. Hatta başta Manavların bu duruma isyan ettiği bir vekil arayışında oldukları ve bu sefer tek adayla isteklerine kavuşulacağını gazetelerden okuyoruz. 2015 seçimlerinde HAZİRAN-KASIM seçimlerinde liste değişikliği ve bombaların patlamasının verdiği korku iklimi AKP’ye artı vekil kazandırmıştı. Benim hafızamda ilk bakışta aklıma gelenler bunlar. Üzerinin altını çizerek tekrar söylüyorum hiç önemli olmaması gereken bir konu ülkemiz sosyolojisinde önemli olabiliyor. Ama dediğim gibi başka parti işleyişi benim yorumlayacağım alan değil.
Asıl sorulması gereken soruları kendi partim ve örgütüm adına Genel Merkez yetkililerimize sormak istiyorum ki bu soru kişilere bile değil, siyasi partilerin aday belirleme şekline yani sistemine...
Doğal olarak bu isyan yazan veya yazılan kişilere değil sisteme isyan. Kocaeli iline 2002’den itibaren ön seçimsiz aynı ilin aynı ilçesinden kalemle vekil yazıyorsunuz. Yazdığınız isimlerin hepsi bizim büyüklerimiz değerlerimiz. İsim üzerinden tartışmıyorum bu konuyu. Tam 20 yıldır Kocaeli CHP seçimlere, kentimiz göçlerden ötürü sosyolojik yapısı değişse bile nüfusu neredeyse iki kat artsa bile aynı demografik yapısal listelerle giriyor. Kentimize nüfus bazında baktığımızda sırasıyla Erzurum, Sakarya ve Kars kökenli vatandaşlar yoğunlukta. Seçmenle ile seçilen arasında ki bu uyumsuz fotoğrafı değiştirme ihtiyacı neden duymadınız. Vekilleri atama yetkisi alırken doğal olarak kent dokularıyla ilgili çalışma görevini de almış olmuyor musunuz? Tamam, tek kriter elbette bu değil ama diğer kriterleri konuşsak değil bu sütunlar sayfalar yetmez.
Ama kente liste yapmak isterken kente dair çalışmadığınız da bir gerçeklik. Biraz önce 2015 seçimlerindeki bir siyasi partinin nasıl vekil arttırdığını bahsettim .
Hatta MHP-HDP arasında gidip gelen vekilliği de bir hatırlayın isterseniz. Kısacası ufak dokunuşlarla kentte özellikle son vekillik sürekli yer değiştiriyor.
Son seçimlerde artık oy olmasa neredeyse 2 vekile düşecektik.
Tekrar ittifak başlığıyla ön seçimsiz bir genel seçim hazırlık sürecine gittiğimiz gözüküyor.
Kente dair iyi çalıştığınızdan emin misiniz? Aldığınız sorumluluğu yerine getirebileceğinizden emin misiniz?
Bu yüzden partilerin genel merkezleri bilmelidirler ki, kentin dinamiklerini kentin yaşayanlarından iyi bilme şansları yoktur. 80 öncesi olduğu gibi ön seçimi bir lüks değil bir zorunluluk gibi kullanmaları hem partimiz işleyişi hem ülke siyasetinin sıhhati açısından daha iyi olacaktır. Bırakın her kent kendi dinamiğini ortaya koyabilsin.
HAFTALIK ÖNERİLER
Dinlenesi: İşte gidiyorum.. Kazım koyuncu
İzlenesi: Borgen. Danimarka yapımı siyasi dizi.