AYM ve gökkuşağı düşmanlığı ile bu kadar oluyor

7 milyonun üzerinde çalışanı direkt, diğer çalışanları da dolaylı olarak ilgilendiren asgari ücrete ara zam dün açıklandı. Biz herhangi bir pazarlık yapıldığına şahit olmadık. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir görüşme yapıldı ve ardından Bakan Vedat Işıkhan, asgari ücretin yüzde 34 artışla, net 11 bin 402 TL’ye yükseltildiğini açıkladı. Sonradan öğrendik ki, önce 11 bin TL teklif edilmiş, Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, Erdoğan ile görüşerek bu rakamı son haline yükseltmiş.

Asgari ücret, eski Bakan Vedat Bilgin tarafından yaratılan 500 dolar beklentisinin altında kaldı. Bir muhabir de bunu Türk-İş Başkanı’na sordu. Atalay’ın muhabire “Kızım 14’ün (14 bin liranın) altında kaldı, Allah sana da kolaylık versin, yardımcın olsun Allah” şeklindeki cevabı şaşkınlık yarattı. Kimse tam olarak ne demek istediğini anlayamadıysa da, sonuçtan memnun olmadığı açıktı. Demek ki Atalay’ın aklında 14 bin ve üzerinde bir rakam varmış. Ama kamuoyu önünde bunu dillendirmemiş, acaba neden?

Türkiye’yi bekleyen enflasyon ve kira artışları karşısında yapılan zammın bir iki ay içinde eriyeceğini herkes biliyor. Açlık sınırının Mayıs ayı verileri ile 10 bin 360 lira olduğu gerçeği önümüzde dururken, asgari ücretli karın tokluğuna bir yaşama mahkum edildi diyebiliriz.

Türkiye’de asgari ücretle çalışanların oranı da yüzde 50 civarında. Asgari ücrete “komşu”, yani onun çok az üzerinde ücretlerle çalışanları da ekleyince, Türkiye’de çalışan nüfusun yüzde 70’inin geliri 33 bin 750 TL olan yoksulluk sınırının çok altında maalesef. Avrupa’da asgari ücretliler, çalışan nüfusun en fazla yüzde 10-20’sini oluşturuyor. Üstelik Türkiye, Avrupa’daki en düşük asgari ücrete sahip ikinci ülke haline de geldi. Feci halde yoksullaştık özetle.

MHP lideri Devlet Bahçeli de dün Meclis grubunda yaptığı konuşmada, yarın yapılmasına kesin gözüyle bakılan faiz artışına itiraz etmeyeceklerinin mesajını vererek "Türkiye'nin ekonomik istikrarı ve ekonomik huzuru elde etmesi için alınması gereken kısa dönemli, can yakan tedbirler vardır. Bugünkü külfete katlanmak kaçınılmaz hale gelmektedir" dedi. Türkiye’nin “ekonomik istikrarını bozanlar, ekonomik huzurunu kaçıranlar” kim, onu açıklamadı Devlet Bey, onun yerine Anayasa Mahkemesi’ne karşı çok ağır ifadeler kullanmaya devam etti.

AYM’nin, HDP’nin hesaplarına bloke konulması talebine ilişkin kararını eleştiren Bahçeli, Yüksek Mahkeme’nin HDP’nin istekleri doğrultusunda hareket ettiğini iddia etti. AYM hakkında “Şu Kandil kuyruğundan ayrılmaları lazım” diyen Bahçeli, yeni bir Anayasa yapılması ve “Anayasa Mahkemesi'ne şekil verilmesi” gerektiğini de söyledi. Sayın Bahçeli, yeni bir Anayasa yapılana kadar da AYM’den Anayasa’ya aykırı kararlar vermesini istiyor.

Türkiye’nin ekonomisi toplumun sürekli “can yakan tedbirlere ve külfetlere katlanması” ile düzelmez. Türkiye ekonomisi, mahkemelerin yasalara uygun kararlar vermesiyle düzelir. Türkiye ekonomisi, katma değer yaratan teknolojileri üretecek özgür düşünceye sahip gençler yetiştirerek düzelir. Türkiye ekonomisi, yolsuzluk haberleri yapan gazetecilerin darp edilmediği, düşünceleri yüzünden terörle ilişkilendirilip cezaevine tıkılmadığı bir ortam yaratılırsa düzelir. Anayasa Mahkemesi’ne parmak sallayarak gelişmiş bir ülke yok dünya üzerinde.

Ekonomistler, yapay zekanın önümüzdeki 15 yıl içinde üretimde insan emeğinin yerini alacağını, insan gücüne dayalı emeğin değersizleşeceğini, bu teknolojileri üretemeyen ülkelerin giderek daha fazla yoksullaşacağını anlatmaya çalışıyor. Türkiye’nin acilen yapısal reformlar yapması, özgür düşüncenin yeşerebileceği demokratik bir kültürün kurulması için harekete geçilmesi gerektiğini, hukukun üstünlüğü ilkesinin, güçler ayrılığının, yasama denetiminin, basın özgürlüğünün, kurumların bağımsızlığının garanti altına alınması zorunluluğunu dile getiriyorlar. Biz hala AYM kararları Anayasa’ya uygun mu olmalı, aykırı mı olmalı, bunu tartışıyoruz.

Bunları dile getirdiğimiz zaman da HDP yandaşı falan olmuyoruz. Bunları dile getirenler Kandil’in kuyruğuna takılmış değiller. HDP ile ilgili kararı Yüksek Mahkeme verir, kararına müdahale edilemez diyoruz. Bunu da HDP’nin iyiliği için istemiyor kimse, Türkiye’nin geleceği için istiyor. Yıl sonu etkinliğinde gökkuşağı ile süsleme yaptı diye bir öğretmenin, bir okul müdürünün işinden olmadığı bir ülke isteyenler de LGBTİ propagandası yapmıyor. Yasakçı, baskıcı, despot uygulamalara karşı çıkanlar da en az gözünü gökkuşağı nefreti bürümüş insanlar kadar ülkesini seviyor ve geleceği için kaygılanıyor.

Bunları yazmak zorunda kalmak bile insanı mahcup ediyor.