Bizimkisi bir ŞAMPİYONLUK hikayesi!

Göksel Ali Argun

Göksel Ali Argun

Tüm Yazıları

Yıl 2045…

Küçük çocuk babasının elinden tutmuş, evin duvarındaki resmi gösterip soruyor "Baba sen hangisisin?" diyordu.

Eymen baba cevap verdi "Ortada duran kaptanın yanındaki benim”

"Nasıl Şampiyon oldunuz baba?" dedi.

"Takımımız çok iyiydi ve o şampiyonada çok iyi performans sergiledik.

Her maç ayrı güzeldi.

Şu FB de, bu GS’de, en kenardaki BJK de…

Şunlar da Kocaelispor’dan yurt dışına transfer oldu "dedi…

Albümdeki resimle o günlere dönüldü.

PERFORMANS…

Çocuk “Performans ne baba?” dedi.

Baba cevapladı…

Sportif Performans… Bir fiziksel aktivite sırasında o fiziksel aktivitenin gerektirdiği fizyolojik verime performans denir.

Bu verimi sportif aktivitede ortaya koyabilme durumuna sporcunun performans düzeyi denir.

Sportif performans, yapılması gereken bir atletik görevin yerine getirilmesi sırasında başarı için ortaya konulan çabaların bütünü olarak tarif edilebilir.

Performansı etkileyen faktörler “İç ve dış” faktörler olarak 2’ye ayrılır.

İç faktörler kişinin kendisi ile ilgili durumları ifade etmektedir.

Sportif performansı etkileyen iç faktörler şunlardır:

Yaş

Cinsiyet

Beslenme

Sağlık Durumu

Yorgunluk

Uyku Düzeni

Antrenman Düzeyi

Psikolojik Etmenler (Algı, motivasyon, stres, heyecan,vb)

Fiziksel etmenler (Kuvvet, sürat, dayanıklılık, beceri, esneklik, koordinasyon)

Dış Faktörler

Dış faktörler kişinin kontrolü dışında olan durumları ifade etmektedir. Sportif performansı etkileyen dış faktörler şunlardır.

Yükseklik

Hava Sıcaklığı

Havanın Nem Durumu

Zemin Koşulları

Beslenme

Aile

Antrenör

Takım Arkadaşlarının Çabası ve Becerileri

Kullanılan Malzemeler

Spor Dalının Kuralları ve Koşulları

Ülkenin Spor Politikası

Her bir faktörün kişiye göstereceği etki farklı olabilir. Bir faktör A kişisinin performansına olumlu etkide bulunabileceği gibi B kişisi için performansı düşürücü etki gösterebilir.

HİKAYE 1: VEFA BÖYLE BİR ŞEY

2022 yılı Nisan ayında Bursa’daki yarı finallerin son maçı İzmir ekibi ile oynandı.

Türkiye finallerine kalma maçıydı.

Rakip, Göztepe’nin alt yapısı ağırlıklı bir takımdı.

1 gün önce Bursaspor’un altyapısından oluşan ekibi elemişlerdi.

Takım kaptanımız Levent son maçta omzundan sakatlanmış, omzunda ciddi bir ödem oluşmuştu.

Omzu sabitleyerek kendi isteği ve ailenin izni ile oynattık.

Maçın uzatma dakikalarının sonlarına doğru tekrar aynı yerin üstüne düşünce oyundan çıkmak zorunda kaldı.

Ama takım kaptanı olarak son ana kadar takımın başında kalıp müthiş mücadele etti.

İzmit’e dönünce futbolcumuzun köprücük kemiğinin kırılmış olduğunu öğrendik.

SEMİH’İN YEĞENİNE AMAN VERMEDİK

2. yarı ortaları… 3-1 öndeydik, iyi de oynuyorduk…

Birden hakemin de kararları ile oyunun seyri değişti, ceza alanı içinde bir karambol oldu ve ceza alanının dışından aleyhimize verilen serbest vuruşun ardından yediğimiz golle skor 3-3’e geldi.

Maçın bitiminde ben Erhan Okur hocaya “Penaltıcıları belirleyelim” derken maçın heyecanı ile uzatmalar olduğunu unutmuşum.

Erhan hocam "Ağabey… 5’er dakika uzatmalar var” dedi.

Uzatmaların 2. yarısıydı…

Rakip takımın en iyi oyuncusunu iyi analiz etmiş, bizim çocuklar oyuncuya maç boyunca fırsat vermemişti.

Bahsettiğim futbolcu, “Nöbetçi Golcü” Semih’in yeğeniydi ve o gün Fenerbahçe’ye transferi yapılmış, milli takıma da seçilmişti.

Erhan hoca, orta saha oyuncumuz Hakan için o maçta "Sağbek oynatalım mı ağabey?" dedi.

Savunmada biraz sıkıntımız vardı ve Hakan çabuk, teknik ve hızlı bir oyuncuydu. "Olur" dedim.

NE ÖZRÜ… MAÇI SEN KAZANDIRDIN

Takım hücumdayken savunmanın arkasına atılan bir topla hızlı hücum yapan bu futbolcu, ceza alanına girmek ve kalecimizle karşı karşıya üzereyken Hakan yetişti ve tam zamanında oyuncuyu düşürerek faul yaptı. Hakem önce penaltıyı verdi, sonra bizim itirazlarımız ve yan hakemin uyarısı ile ceza alanı dışından serbest vuruş olarak kararını düzeltti.

Hakan kırmızı kartla oyun dışı kaldı, 10 kişi kalmıştık.

Çocuk ağlayarak oyun alanından çıkarken kenardaki oyunculara onu alkışlattık ve kucakladık. Yanımıza geldiğinde "Hocam özür dilerim. Takımı eksik bıraktım. Gol olursa ve yenilirsek ben sebep oldum dedi…

Ben "Sen ne yaptın oğlum biliyor musun?” dedim… Şaşkın şekilde bakan Hakan “Bu maçı bize sen kazandırdın” dedim.

Futbolcunun şutu dışarıya çıktı, maç uzatmalarda da karşılıklı 1’er gol daha atıldı ve maç 4-4 bitti.

HALİT VE ÖZGÜVEN

Erhan ve ben sakin kalmaya çalışıyorduk. Erhan "Penaltı atmak isteyen ya da atamayacak olan var mı?" dedi.

Halit oyuna kaptanın yerine girmişti, maçlarda fazla şans bulamamıştı, ilginç bir çocuktu "Ben 5. penaltıyı atarim" dedi. “Tamam oğlum” derken ısrarla ve heyecanla "Ben beşinciyi atacağım hocam" dedi

Skor 4-4 olmuştu… Heyecan hat safhadaydı. Erhan penaltılara bakamıyordu. 5. penaltıyı onlar önce attı. Kalede Yağız dikkatli ve sakindi ve penaltıyı kurtardı.

Deli gibi sevinirken hakem vuruşu iptal edip tekrar ettirdi.

Ortalık karıştı… İtirazlar derken tekrar penaltı kullanıldı.

Herkes Yağız’ın tekrar kurtarmasını düşünürken Yağız düşünmedi yine penaltıyı kurtardı.

Tekrar sevinç yumağı bağırmalar falan, iş kaldı bizim 5. Penaltıya…

Erhan hocam ile göz göze geldik. Halit’i çok iyi tanımıyorduk. Acaba penaltıcıyı değiştiresek mi diye biraz duraksadık ve ikimiz de aynı şeyi düşündük.

Ama bu penaltı Halit’in kararlı isteği ve kaderiydi.

İlerde bunun anısını iyisini ya da acısını o yaşayacaktı.

Güvenerek "Hadi Halit… Git ve fişi çek gel" dedik.

Halit çok soğukkanlı bir şekilde gerildi… Sessizlik vardı penaltıyı kullandı. Sanki Dünya Kupası’nda penaltı atar gibi, sakin, kendinden emin bir şekilde kaleci bir köşeye topu diğer köşeye göndermişti.

Malum… Sahanın içi bayram yerine döndü… Çocuklar ve veliler gözyaşlarını tutamıyorlardı. Müthiş bir andı.

Halit seyircilere giderken titremekten dondu kaldı.

Sarıldık çocuğa, kenetlendik… Çocuk ise ağlıyordu… Kafasında “Ya atamasaydım” sorusu yankılandı.

Hayatının belki de en önemli, en güzel anını yaşıyordu. Büyük sorumluluk aldı, büyük özgüven gösterdi ve BAŞARDI!

KENDİ KENDİMİZE ÖDÜL TÖRENİ YAPTIK

Bursa İl Tertip Komitesi “Hadi acele edin… Protokol sizi bekliyor… Ödül törenini yapalım bir an önce” dediler.

Sinirlendik… Bu maçı, bu tecrübeyi hayatlarında kaç kere yaşayabilirdi bu çocuklar!

Veliler çocuklar ve biz gözyaşlarımız karışmışken “5 dakika daha bekleyin… Çocuklar toparlansın” dedik.

İnatla “Hadi ya artık… Çabuk olun… Bekleyemeyiz” denilince, önce tartıştık sonra ellerindeki madalyaları, başarı belgelerini kişilerden aldım ve “Siz gidin, biz töreni kendimiz yaparız. Zaten her zaman yaptığımız iş” dedim.

İzmir ekibinin antrenörüne çocuklara madalyalarını takdim etmek için ricada bulundum.

“Onur duyarım hocam. Sonuna kadar hak ettiniz, tebrik ederim” dedi.

Zaten Bursa’dan da protokol anlamında kimse yoktu ve madalyaları bize verip çekip gittiler!

UNUTULMAYACAK

Bir başka anımı anlatmak istiyorum…

Haziran ayı başıydı… Manisa’daki Türkiye finallerine 8 takım kalmıştık.

Bütün maçları kazanıp yarı finalde Fenerbahçe altyapısından oluşan takımı eleyip finalde Trabzonspor’un altyapısından oluşan takımla oynayacaktık.

Takımı iyi izlemiş, rakibin analizini iyi yapmıştık.

O gün öğleden sonra, çok kıymetli okulun Müdür Yardımcısı Şükran Hanım ve Rehber Öğretmen Esma Hanım yanımıza geldiler. “Çocuklar için bir video hazırlandı, izletebilir miyiz? dediler.

Erhan hocayla beraber videoyu ilk önce biz izledik. Tüylerimiz diken diken olmuştu.

Bunu akşamki maç toplantısında barkoyondan izletiriz dedik.

Akşam toplantıda çocuklara “Size bir video hazırlanmış, birlikte izleyelim” dedik.

Videolar parça parça çekilmiş. 28 Haziran Ortaokulu’nun tüm öğretmenleri ve öğrencileri tarafından sınıflarda, koridorda laboratuarda, ders esnasında çekilen, takıma başarı dileklerini ileten mesajlar vardı.

Bahçede doluşmuş tüm okulun öğrencilerinden “Şampiyon 28 Haziran” diye yapılmış koreografi bile yapılmıştı.

Okulun en üst sınıfından çekilmiş bu görüntünün tarifi bile zordu.

Futbolcu çocukların hepsi dona kalmış ve gözleri dolmuştu. Çok sevindiler, mutlu oldular.

Gerçekten müthiş bir düşünce ve senaryoydu.

Sevgili müdürümüz Murat Doyaroğlu öncülüğünde Şükran ve Esma öğretmenlerim ile tüm öğretmenlerimiz yüreklere dokundu.

Video bitiminde herkes ayakta alkış tuttu. Bizim çocukların gözlerinden şampiyon olacakları belli oluyordu.

Erhan hoca "Evet çocuklar, toplantı bu kadar. Bütün Okul ve Kocaeli sizinle. Yarın İzmit’e şampiyon döneceğiz "dedi.

Büyük bir heyecan içinde geçen final maçının ardından İzmit 28 Haziran Ortaokulu şampiyon oldu.

Çok hikayeleri içinde bulunduran bu şampiyonluğu ileride "Şampiyonluk Hikayeleri" adlı kitabımda daha detaylı anlatacağım.

SON OLARAK…

Bizimkisi bir şampiyonluk hikayesi…

Siyah beyaz film gibi biraz...

Gözyaşı, umut ve ihtiras…

Bizimkisi bilim gibi biraz…

Tecrübe, istatistik ve analiz

Bizimkisi “Performans” biraz...

Şampiyon İzmit 28 Haziran Ortaokulu sporcularımıza ithafen...

Sizi çok seviyoruz çocuklar… İyi ki varsınız… İyi ki bizim sporcumuz oldunuz…

Bizimkisi bir ŞAMPİYONLUK hikayesi! - Resim : 1