Büyük vurgunla ilgili altı çizilmesi gerekenler

Furkan Çalışkan

Furkan Çalışkan

Tüm Yazıları

Geçtiğimiz salı günü, “Kocaeli’deki vurgun şebekesi ortaya dökülmeli!” Başlıklı bir köşe yazısı yazmıştım.

Buradaki iddialarımı CHP Kocaeli Milletvekili Harun Özgür Yıldızlı da TBMM kürsüsünden dile getirdi.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilk etapta MESEM adıyla bilinen ancak konu gündeme geldikten sonra Ustalık Telafi Programı kapsamında 1 Milyar TL’ye yakın paranın Türkiye genelinde hortumlandığı iddia ediliyor.

Peki konu neden benim köşe yazımdan sonra gündem oldu?

Çünkü vurgunun dernek ayağı ve sistemin nasıl çalıştığıyla ilgili bilgilendirmeler yoktu. Mart ayında birkaç gazetede vurgun haberi yer almış ancak ne yazık ki pek de gündem olamamıştı.

DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

Şimdi öncelikle altını çizmemiz gereken bazı hususlar var.

Ben ilk yazımda Kocaeli demiştim, ancak konu gündeme geldikten sonra ortaya çıkan bilgilerden anlıyoruz ki, Kocaeli’nin de üzerinde bir iş bu.

Türkiye genelinde 42 şehirde, 925 şirket ve dernek, 22.500’ün üzerinde kursiyer kaydı yapılmış.

Bu kursiyerlerin bir bölümü ise hayali.

Bir kısmında ise verileceği vaat edilen eğitimler bile planlanmamış, danışman şirketleri üzerinden devletin parası birilerinin ceplerine akmış.

NEDEN KENT KONSEYİ GÜNDEM?

Meselenin Kocaeli gündeminde bu kadar sarsıcı bir şekilde yer almasının sebebi ise Kent Konseyi.

Vurgunun baş şüphelilerinden biri Okul Müdüresi R.Ş., Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanıydı.

Ayrıca bu yolsuzluk ile ilintili bir şekilde R.Ş.’nin de içinde bulunduğu, başkanlığını Kent Konseyi Genel Sekreteri Sedat Köse’nin yaptığı Kocaeli Gelişim ve Kalkınma Derneği’nin yöneticileri ifadeye çağırıldı. Fakat bu R.Ş.’nin üzerindeki suç şüpheleri ve dernekle bağından dolayı yöneticiler ifadeye çağrılıyor. Bir de R.Ş., işin MEB düzeyinde başında olduğu projelere de derneği de alet etmiş. Ve sanırım derneğe buradan yaklaşık 1,5 Milyon TL kadar girdi yapmış. Rakamlardan tam olarak emin değilim.

BİRBİRİNDEN AYRILMASI GEREKEN KONULAR

Dün de 15 Temmuz programındaydım, yine birçok insanla görüştüm.

İnsanların kafasında şöyle bir algının oturduğunu hissettim:

Bir vurgun şebekesi var, Kent Konseyi de tüzel kişilik olarak dernekler üzerinden bu vurguna destek olmuş, aynı zamanda da Genel Sekreter Sedat Köse de sanki bu işin organizatörü.

Bugüne dek yazdığım yazılarda da ifade ettiğim hususlar var, edindiğim bilgiler de var.

MEB’de R.Ş.’nin üzerinden yapıldığı ifade edilen vurgun ile Kent Konseyi’nin bir dernek üzerinden bu işe bulaşmış gözükmesi birbirinden ayırt edilmesi gereken noktalar.

Evet burada Sedat Köse’nin başkan olarak hatası var mı?

Kesinlikle var. Öyle veya böyle, soru işareti olan bir programla ilgili tam bilgi sahibi olmadan, derneğe para girdi-çıktısına izin vermemeliydi.

Ancak sırf bu nedenle, “Sedat Köse bu işin organizatörüdür” demek doğru değil.

Sedat Köse’nin başkan olduğu derneğin adını da malum olaylarla ilintili şekilde kamuoyuna ilk kez duyuran gazeteci olarak, açıklama yapma noktasında sorumlu hissediyorum.

Yanlış bir kurgu üzerinden insanları suçlamak kimseye yakışmaz.

Bana da böyle bir zemin hazırlamak ve başını alıp giden dedikoduları görmezden gelmek yakışmaz.

Benim Sedat Köse’yi suçlamak ya da korumak gibi bir derdim yok. Ancak buradaki meseleleri birbirine karıştırmamalıyız.

YEDEP BAŞKA VURGUN BAŞKA

Ve karıştırılmaması gereken bir diğer husus: Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin YEDEP Projesi.

YEDEP projesi ile Milli Eğitim’de yapılan vurgun, aynı şeyler değil.

Ha şu var; ben geçtiğimiz günlerde YEDEP’ten hatırı sayılır bir destek olan ve sonrasında kapanan Kocaeli Güçlü Kadınlar Derneği’ni sorguladım.

Bu dernek neden kapandı? Diye sordum.

Kısa bir süre içerisinde kurulmuş, desteği almış ve sonra kapanmış bir dernek var ortada.

YEDEP’ten maddi destek almak bu kadar kolay mı dedim.

YEDEP’in bu destekleri nasıl dağıttığıyla ilgili sorular sormak, bilgi istemek, sorgulamak hem olağandır, hem de gazeteci olarak bizlere düşen bir görevdir.

Ancak YEDEP projesi ile bu büyük vurgun da birbirine karıştırılmamalı.

Hem bizler, hem kent muhalefeti de YEDEP kapsamında Büyükşehir Belediyesi’nin hibeleri nasıl dağıtılıyor, adam kayırılıyor mu, ne olduğu belli olmayan tiplere imkan sağlanıyor mu, bunu sorgulayalım.

Ama dediğim gibi, YEDEP’teki işler başka, bu vurgun çok daha başka.

KÖRFEZ’DEKİ OFİS

Öte yandan üzerine gidilmesi gereken bir başka mesele…

Körfez’de olduğu iddia edilen bir danışmanlık ofisi var.

Bu ofisi kim yönetiyor?

Bu ofisin ismi ne?

Bu ofisi kim açmış?

Soruşturma kapsamında yetkili isimlere bunların sorulması gerekiyor.

Ofisin ismini de sahibini de öğrenemedim.

Ancak bu ofisin sahibi bizi birçok farklı bilgiye götürecektir.

KİM BU ADAMLAR?

Sürekli insanların ağzında olan iki isim var.

Birisi Erkut birisi de Nadir isimli şahıslar.

İddiaya göre; İstanbul’da bir şirket kurulmuş.

Ve bu şirket üzerinden çeşitli yönlendirilmeler yapılmış.

Bu isimlerin soyisimlerini soruyorum, şirket isimlerini soruyorum.

Kimseden yanıt alamıyorum.

Belki birileri suyu bulandırmak için ortaya böyle bilgiler saçıyor.

Ama bilemiyorum, araştırılmalı.

MESELENİN BASINLA İLİŞKİSİ

Bir de benim de, başka isimlerin de işaret ettiği, bir şekilde sisteme entegre olduğu iddia edilen bazı gazeteciler var.

Ben sadece soruşturmanın selameti açısından bir fotoğraf çizmeye çalışıyorum.

Diyorum ki; mal varlığında ani artış yaşanan, birinci, ikinci, üçüncü şahıslar üzerinden bir şekilde şüpheli insanlarla diyalogda olan gazeteciler var mı?

Bu gazetecilerin banka hesapları, yakınlarının banka hesapları kontrol edildi mi?

Anormal bir para trafiği var mı?

Ani artan refah düzeyinin kaynağı sorgulansın diyorum.

Kimseyi kendimden de ayırmıyorum.

Devlet beni de kontrol etsin, beni de incelesin.

Sadece pis kokular yükseliyor. Araştırılsın diyorum.

Ama buradan hayali bir hikaye çizip, basın ayağının başında da şu isim var demiyorum.

Yalnızca incelenmeli. Bir anormallik varsa zaten ortaya çıkacaktır. Bakılsın. Devlet isterse bulur.

KENDİMİ KULLANDIRTMAM

Son olarak; ben kendimi bu vurgunun aydınlatılması için kullandırtırım. Elimden geleni yaparım.

Ancak ben şüpheli konumdakilere kendimi kullandırtmam, meseleyi bulandırmalarına izin vermem.

Üzerimden bir manipülasyon yapılmasına asla müsade etmem.

İşte tam da bu yüzden R.Ş.’nin eşi Metin Şen, çat-kapı ofisimi ziyaret ettiğinde R.Ş. ile röportaj yapmayı reddetmemin sebebi de budur.

Metin Şen’e, “Eşinizin suçsuz olduğuna inanıyorsanız, soruşturma kapsamında devlete yaptığı savunmasını bana verin, yayınlayayım. Ama bunun dışında R.Ş. ile görüşmeyi etik bulmuyorum” demem de bu yüzdendir.

Ben burada şüpheli konumda bulunan R.Ş.’nin sözüyle, “MASAK takipte falan değil” diyemem. Ama Milli Eğitim Bakan Yardımcısını, Kocaeli Milletvekilleri Mehmet Akif Yılmaz ile Harun Yıldızlı’nın sözlerine itimat gösteririm.

Ben şahsi ajandaların emellerine hizmet etmem.

Zaman zaman yanılabilirim, insanım.

Hata yapabilirim. Ancak birilerinin ajandasına hizmet etmek için bile bile insanları yanıltmam.

Benim ne olduğum, kim olduğum ortadadır.

Kurgular, sahibini bağlar.

Merak eden de açar, sorar.

Ben düz adamım, arkadan dolanmam.

Kızdığım zaman telefonu açar, söylemem gerekeni insanların yüzüne söylerim. Sonra da unuturum, o bende kalır.

Ona başka, buna başka oynamam.

Güçlü olduğunu düşündüğünüz insanların silahlarında kurşun olmam.

Köşe yazarlığına başladığım En Kocaeli’den bu yana Allah şahittir; kafama yatmayan, doğru olduğunu düşünmediğim hiçbir konuyu yazmadım, yazmam.

Popüler olmak için de yazmam.

Benim yazımı 100 kişi okumuşsa, bu 100 kişiden 1 kişiye fikri manada etki etmişsem, Allah bereket versin derim.

Yeter herhalde?