Cehennemi izlemek
Hamas militanlarının İsrail’de sivilleri hedef alan korkunç eyleminin ardından, İsrail devleti dünyayı artık maalesef şaşırtmayan bir saldırganlıkla çoluk çocuk demeden Gazze’yi bombalamaya başladı. Öldürülen bir İsraillinin karşılığı kaç Filistinli çocuk olacak bilmiyoruz, ama İsrail devletinin kolay kolay kana doymayacağını biliyoruz.
Saldırılara uykularında yakalanan insanlar, molozların arasından evlatlarının cenazelerini çıkarıyor. Gazze’nin her yerinden dumanlar ve feryatlar yükseliyor. Saldırılarda kızını kaybetmiş bir adamın şu sözlerinden daha etkili bir şekilde anlatmak mümkün mü yaşananları: “Benim kızım militan değildi. Çatışmalarda yer almadı. Huzur içinde, evinde yatağında uyuyordu. Daha çocuktu. Kim dost kim düşman ayırt edebilecek durumda değildi. Tüm dünya nerede? Çocuk hakları diye konuşanlar, şimdi ben ne yapayım? İnsafsızca bir suç bu.”
Evet, tüm dünya nerede? Bir hastane bombalanmış, 500 civarında insan ölmüş. İsrail “Ben vurmadım” diyor ve ABD Başkanı Biden “Siz yapmadınız, biliyorum” diyor. Hangi belgeyle, hangi kanıtla İsrail’i doğruladığı belli değil. Varsa bunun kanıtı, sen gördüysen, biz neden göremiyoruz Biden?
Günlerdir kabus gibi bir kara harekatı planlanıyor. İsrail Savunma Bakanı Gallant, sınırda konuşlanmış askerlere “Yakında Gazze’yi içeriden de göreceksiniz” diyor. Dışarıdan yaptıklarını biz gördük, içeride yapılacaklara dayanacak yüreğimiz kalmadı. Peki, ne yapalım? Tüm dünya gözlerini yumup İsrail’in Gazze’yi yerle bir etmesini mi beklesin? Sonra gözlerimizi açıp hayata kaldığımız yerden devam mı edelim?
Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail’in hava saldırılarında şu ana kadar 3 bin 785 kişinin öldürüldüğünü açıkladı. Bunların bin 524’ü çocuk, bini kadın, 120’si yaşlı. Amacının “Hamas’ın alt yapısını çökertmek ve liderlerini öldürmek” olduğunu söyleyen İsrailli yetkililer, alt yapı derken çocukları, lider derken kadınları mı kast ediyor?!
İsrail’in yaptıklarını "planlı bir soykırım” diye tanımlayan İspanyol Savunma Bakanı Belarra dışında, Batılı yetkililer yaşananları görmezden gelmeye devam ediyor.
Londra merkezli Uluslararası Af Örgütü ve New York merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü ise İsrail’in savaş suçu işlediğini söyleyerek uluslararası toplumu uyarıyor. Af Örgütü’nün açıklamasında, Gazze’deki sivillerin piyon olarak kullanıldıkları belirtilerek “Uluslararası toplum aynı zamanda İsrail'in 16 yıldır süren yasa dışı ablukasını daha fazla meşrulaştırmaktan kaçınmalı ve hukuka aykırı saldırılarda kullanılabilecek silahların transferini derhal durdurmalıdır” uyarısında bulundu. Türkiye’de pek sevilmeseler de bu örgütler dünyanın vicdanı oldular.
Dünya kamuoyunda da bu vahşete karşı eylemler büyüyerek devam ediyor. ABD’de Yahudiler, İsrail saldırılarını protesto ediyor. İsrail’de savaş karşıtları seslerini duyurmaya çalışıyor. Batı devletleri ne yaparsa yapsın, toplumda Filistin’e yönelik destek büyüyor. Günümüzde dünyanın her yerinde milyonlarca Arap yaşıyor. Onlar da seslerini yükseltiyor. Yahudi lobisi kadar güçlü olmayabilirler henüz, ama artık Batılı devletler Filistin diasporasını görmezden gelemez.
Öte yandan Hamas’ın elinde 203 rehine olduğu söyleniyor. Bunların içinde de farklı milletlerden çocuklar, kadınlar, yaşlılar, engelliler, hatta bir bebek var. Sivilleri katleden, insanları kaçıran bir örgütten bahsediyoruz. Filistin’i savunurken Hamas’ın yaptıklarını meşrulaştırmak gibi bir konuma sürüklenenlerin bir durup düşünmeleri gerekiyor.
Aslında hepimizin düşünmesi gereken şeyler var: Filistin sorunu neden yıllardır çözülemiyor? Bizim birey olarak bu sorunda payımız yok mu? Eğer devletler, hükümetler ve örgütler istese bu sorun çözülür ama istemiyorlar. Çünkü sorundan besleniyorlar. Varlıklarını dünyadaki bu kamplaşmaya borçlular. Toplumları korkutarak ve kutuplaştırarak yönetiyorlar.
Giderek otoriterleşen, giderek radikalleşen bir dünyada yaşıyoruz artık. Dünya kutuplaştıkça taraflar sertleşiyor. Demokrasi tüm dünyada zayıflarken düşmanlıklar derinleşiyor. Karanlık koyulaşıyor. Filistin’de çocuklar ölüyor.