Cüneyt Çelik’in intiharı… “Peki ama neden?”

Emirhan Akman

Emirhan Akman

Tüm Yazıları

İntihar, mermi, uçurum ve son… Peki ama neden?

Henüz 32 yaşında genç bir adam. Bazı haberleri hızlıca geçemiyorum. Ortada bir intihar varsa bin kez düşünmek lazım, hele de geride intihara dair gerekçeler varsa! Cüneyt Çelik 32 yaşında genç bir adam olarak 2 Eylül Pazartesi günü Beşkayalar Tabiat Parkı Kayalıklarından metrelerce aşağı düştü, öncesinde ise kafasına sıkmıştı.

PEKİ AMA NEDEN?

Her insan intihar fikrine dair düşünmüştür. İntihar etmeyi düşünmese bile, edenlerin nasıl bu aşamaya geldiğine dair kuvvetli bir merak herkeste vardır. Ben de daha önce bin kez düşündüm, intihar nedir? Ne zaman, nasıl edilmelidir… Hatta bir dönem intihar edenleri yargıladığım zamanlar olmadı değil. Amerikalı yazar F. Scott Fitzgerald’ın Muhteşem Gatsby kitabında şöyle söyler, “Toy çağımda bir öğüt vermişti babam, hala küpedir kulağıma. 'Ne zaman' demişti, 'birini tenkide davranacak olsan, hatırdan çıkarma, herkes senin imkanlarında gelmemiştir dünyaya!”. Bu satırlardan sonra biraz daha edepli bir adam oldum. Öyle kolayca herkesi yargılamayacağımızı anladım. Napolyon bir masada kumandanlarıyla savaş stratejileri tartışırken, bir komutanın rahat rahat, parmağıyla orayı burayı göstererek; “ben olsam buradan böyle gelirdim, buradan böyle geçerdim…” deyişini duyunca, durup şöyle demiş: “Evet, ben de parmakla yapsaydım böyle yapardım…” Yani demem o ki, kimseyi sınanmadığınız konuda yargılamayın… Ama bu elbette bazı yaşamadığımız şeyler hakkında illa susacağız anlamına gelmez, üzerine düşünebiliriz. Ben intihar fikrine Sartre gibi bakıyorum, “İntihar bir kaçış değil, bir reddediştir...”. Evet entelektüel bir geçiş olarak bu kısım fena olmadı gibi fakat ama soru hala ortada duruyor, peki ama neden?

KİRASINI ÖDEMEYEN KİŞİNİN RUH HALİDİR DEPRESYON

İntihar fikrinin temelinde en güçlü ruh hallerinden birisi olan ‘depresyon’ duruyor. Depresyon bana göre bir parçasıyla biyolojik olduğu gibi, diğer parçasıyla da düzen ve finansal güvencesizlikle ilgili. Lakin ne gazeteler, ne de düzenin bekçileri intiharları düzen açısından tartışmazlar. Mesela kirasını ödeyemeyeceğini bilen bir babanın intiharı ‘cinnettir’, maması biten bebeğine mama alamayacağını bilen bir annenin hırsızlığı ‘adi hırsızlıktır’. Hayatın hiç adil davranmadığı genç bir kadının ‘kötü yola’ düşmesi ‘ahlaksızlıktır’… Peki ama bunların içinde olduğumuz düzenle, güvencesizlikle, ekonomik eşitsizlikle hiçbir ilgisi yok mu? Kaybolan Bağlar kitabının yazarı Johann Hari bir röportajında şöyle söylüyor, “Depresyon ve anksiyetenin ortaya çıkmasında 3 tür neden vardır. Biyolojik nedenler: genetik katkı veya beyindeki birtakım değişiklikler. Psikolojik nedenler: travmalar. Sosyal nedenler: yalnızlık ve finansal güvencesizlik. Buna “biyo-psiko-sosyal” model deniyor. Ama pratikte Batı’da biz “biyo-biyo-biyo” model geliştirdik. Tek konuştuğumuz şey biyolojik faktörler. Bu gerçekten bilimsel bir bilgi ama çok daha büyük bir resmin yalnızca bir parçası…” Evet, biyolojik faktörleri aştığımızda önümüze düzen, sosyal faktörler, finansal güvencesizlik geliyor. Peki ama 32 yaşında kafasına sıkarak uçurumdan yuvarlanan Cüneyt Çelik neden intihar etti?

CÜNEYT’İ NASIL VE NEDEN KAYBETTİK?

Cüneyt Çelik arkasında bıraktığı mesajda şifreleri bir bir vermiş. Cüneyt, “Bu noktaya gelmesin diye çok uğraştım. Ama elimden bu kadarı geldi. Olmadı mı olmuyor çünkü. Kimsenin de kabahati yok. Kendim ettim, kendim buldum.” diyor. Muhtemelen Cüneyt kendisini devamlı bir şeyler yapmak zorunda hissediyordu, durma şansı yoktu. Geçinmek, yaşamak zorundaydı. Bu yüzden ‘kendine yatırım’ yapmak, ilerlemek zorundaydı… Bu düzende patinaja izin yok! Hep ileri.

Birçok kez umutsuzluğa kapıldığını, vazgeçmediğini ama bu kez tükendiğini ifade eden Cüneyt, “Sadece bu güzelim ülkeyi, umutsuzluğun ve mutsuzluğun hüküm sürdüğü, yalancıların ve hırsızların hakim olduğu bir ülkeye çevrilmesinde katkısı olan hiç kimseye hakkımı helal etmiyorum. Birçok kez umutsuzluğa kapıldım ama bir şekilde enerjimi toplayıp çıkabildim. Ama bu sefer ne o enerjiye ne de o akıl sağlığına sahip değilim.” diyerek ardında bıraktığı düzende kimlere hakkını helal etmediğini açıklıyor. Cüneyt kendi açıklamasına göre iki kere batmış fakat bu sefer toparlayamamış… “İş olsa 1 sene sürmeden kapatabileceğim borçlarımı bir süredir ödeyemez durumdaydım. 15 Temmuz’da ve Dolar’ın rahip Bronson kriziyle yükseldiği dönemde 2 kere batmıştım. Ama çok çalışarak düzelttim. Ama öyle bir dönemden geçiyoruz ki ne yaptığım işlerin parasını alabildim ne de yeni iş alabildim.” Cüneyt kendi işlerine yoluna koyamayan milyonlarca Türk vatandaşından birisiydi. Küçük bir miktar borcu olduğunu ve icralık olduğunu söyleyen Cüneyt, “Çoğunuzun bir tarafıyla güleceği miktardaki borç hiç kimseden borç bile isteyemeyen benim için kabus gibiydi.” diyor. Cüneyt vergileri silinen onlarca zengine, binlerce ihaleyi kelepir fiyata düşüren iş insanlarına göre ‘minicik’ bir miktar yüzünden icralık olmuştu ama her onurlu insan gibi ‘kabusu’ yaşamıştı. Düzen vergi ödemeyen zenginlere dokunmazken, küçük insanların ensesindedir… Sırayla ensemizde dolaşır. Sadece bu kez sıra Cüneyt’teydi… Cüneyt son mesajında bile yeğeni Çınar’ı düşünecek kadar düşünceli bir adamdı şöyle söylüyordu, “Yeğenim Çınar'ın sevgisi ve güler yüzü sayesinde bir süre buralardaydım.” Umarım yeğeni Çınar büyüdüğünde dayısını ettiği intiharla değil, intihar ederken bile ismini anışıyla hatırlar.

Cüneyt Çelik diye birisi artık hayatta değil. Ben Cüneyt Çelik’i hiç tanımadım, görmedim fakat birisinin hayatı ‘reddetmeye’ karar verdiği an yazdığı satırlar herhalde yeryüzündeki en gerçek kelimelerdir. O kelimeleri bir kez olsun vurgulamak istedim, unutulmasına gönlüm razı olmadı. Cüneyt’i öldüren düzeni yakından tanıyorum, her ay kiramı öderken, işsizlik korkusuyla yaşarken, sağlığım ve çocuğum için endişe ederken yeniden karşılaşıyorum…

Son soru şu olsun: Cüneyt ölmek zorunda mıydı? Eğer öyleyse, “Peki ama neden?”