Değer kaybı tazminatı

Av. Enes Aliş

Av. Enes Aliş

Tüm Yazıları

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2022 yılında meydana gelen trafik kazası sayısı 2021 yılına göre %3,9 artış göstererek 1.232.957 olmuştur. Her ne kadar trafik kazalarında ölüm oranı azalsa da hasarlı kaza sayısı artış göstermektedir. Türkiye’de trafiğe kayıtlı toplam taşıt sayısı 26.482.847’dir. Bazı küçük kazaların çeşitli gerekçelerle sisteme bildirilmediği düşünüldüğünde bir sürücünün kaza yapma ihtimalinin bir hayli yüksek olduğu sonucuna varılmaktadır.

Ülkemizde bir süredir yatırım değeri olarak araç alım-satımı yapıldığı herkesin malumudur. Bir yatırım değeri haline gelen otomobilin zarara uğraması ve araç tamir edilse dahi hasarsız halindeki değerini yitirmesine değer kaybı zararı denilmektedir. Başka bir ifadeyle değer kaybı zararı, aracın hasarsız halindeki değeri ile hasar gördükten sonra tamir görmüş değeri arasındaki farktır.

Trafik kazası sonucu aracı değer kaybına uğrayan kişinin bu zararın tazminini isteyebilmesi için bazı şartlar aranmaktadır. Bunlar;

  1. Trafik kazasında kusurun tamamı, değer kaybı talep eden kişide olmamalıdır.
  2. Değer kaybı talep edilen araç pert olmamalıdır.
  3. Aracın değer kaybına uğrayan kısmı daha önceden kazalı olmamalıdır. Her parça yalnızca bir kez değer kaybına uğrayabilir.
  4. Değer kaybına uğradığı iddia edilen parça mini onarım kapsamında olmamalıdır. Mini onarımdan anlaşılması gereken far, silecek, cam, radyo, lastik, jant, elektrik-elektronik aksamlar, döşeme gibi parçalardır.
  5. Kaza tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresi geçmemiş olmalıdır. Kazaya sebebiyet veren olay yerinden kaçtıysa bu süre kimliğinin tespit edildiği anda başlayacaktır. Olayda yaralanma varsa şikayetçi olunmasa dahi zamanaşımı süresi 8 yıldır.

Değer kaybı tazminatı, uzun yıllardır Bakanlığın çıkardığı genelge ve bunun eklerinde yer alan hesaplama formülleri ile belirlenmekteydi. Ancak Anayasa Mahkemesi 29.12.2022 tarihli 2021/82 E. 2022/167 K. sayılı ilamının 14.02.2023 tarihli 32104 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmesi ile bu genelgelerin dayanağı olan Karayolları Trafik Kanunu hükümleri iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı bu zararların objektif olarak hesap edilebilmesini zorlaştırsa da birçok olayda eksik tazminatın hesaplanmasına sebebiyet verdiğinden yerinde bir karar olmuştur. Bu sayede eksperler araçta meydana gelen gerçek değer kaybı zararını doğrudan takdir edebilmekte ve ülkemiz gerçeğine uygun olarak çok yüksek değer kaybı zararları çıkabilmektedir.

Değer kaybı zararı için kazaya sebep olan kişiye doğrudan başvuru yapılacağı gibi zorunlu trafik sigortasına ya da ihtiyari mesuliyet sigortasına (kasko) teminat limitleri dahilinde başvuru yapılabilecektir. Eğer zarar süresinde giderilmezse kişi yönünden dava, sigorta şirketi yönünden tahkim ya da dava yoluna gidilebilecektir. Vatandaşlar açısından başvurmanın zorunlu olmadığı ancak vatandaşın başvurması halinde sigorta şirketleri yönünden bağlayıcı olan Sigorta Tahkim Komisyonu uyuşmazlığı en geç 5 ay içerisinde sonuçlandırması gerekmektedir. Ancak hakemlerin tamamının hukukçu olmaması sebebi ile bazı sorunlu kararların da çıktığı gözlemlenebilmektedir.

Trafik kazasına karıştıktan sonra birçok vatandaş henüz hastaneden çıkmamış, aracını kaza mahallinden dahi kaldırmamışken hasar danışmalık adı altında yasa dışı şirketlerce aranarak kendilerinden türlü hilelerle vekaletname alınmaya çalışılmaktadır. Telefon numaranızı yasa dışı yollardan elde eden bu kişilerin yaptığı iş Avukatlık Kanunu uyarınca suç olup hiçbir şekilde vekaletname çıkarılmaması gerekmektedir.

Trafik kazası geçirdikten sonra özellikle kusurluluğun tespitinde önemli olan mobese görüntüleri gibi hususların tespiti için hızlı davranılması gerekmektedir. Çünkü ister mobese olsun ister özel bir işletmenin güvenlik kamerası olsun bütün kayıtlar bir süre sonra silinmektedir. Olası bir durumda kazanın ilk şokunu atlatıp avukatınızdan bilgi almak hak kaybına uğramanızın önüne geçecektir.

Kazasız günler dileğiyle.