Ekonominin makyajsız hali
Seçime kısa bir süre kala dönemin Hazine ve Maliye Bakanı ne demişti: “Fısıltı gazetesinden çıkan dedikoduları bir kenara atın. Vatandaşlarımızın 20 Aralık 2021 öncesinde yaşadıkları, günlük ve anlık olarak döviz kurlarındaki o rallinin tekrar gerçekleşeceğine ilişkin dedikodular gerçeği yansıtmıyor. Makro ekonomik göstergeler döviz kurlarında herhangi bir ralliyi gerektirmiyor. Spekülatif çalışmalar ve döviz kurlarında ikili fiyat oluşması belki bu dedikoduları bir miktar güçlendiriyor olsa bile, bu hemen seçim sonrasında dengeye gelecek. Bir ralli olması söz konusu değil.”
Dün yaşadığımız şey belki “ralli” değildi ama bir “kur şoku” yaşandığı kesin.
Seçim öncesinde ısınan ekonomiyi soğutmak için alınan sıkı önlemler bir bir gevşetilirken, uzun süre 19 liranın altında tutulan dolar kuru, fahiş yükselişe geçerek, TL’nin değer kaybetmesine neden oldu. Dolar/TL, bu sabah 23,41, euro/TL ise 25,57 seviyesini görerek rekor tazeledi. Seçimden önce arka kapıdan yapılan satışlarla baskılanan kur yeniden harekete geçerek tarihi seviyeye yükselmiş oldu. Seçimden sonraki ilk 7 iş gününde dolar, TL’ye karşı yüzde 7 değer kazandı.
İş dünyası ve uzmanlar kurda yaşanan artışın 2023 yılı başından itibaren zaten olması gerektiğini söylüyor. Yani TL şu anda olması gereken seviyeye geliyor. Tahminlere göre, seçim nedeniyle yapılan müdahale ve düzenlemeler bırakılıyor, çünkü bu durum sürdürülebilir değildi. Bir yanda yüksek cari açık, bir yanda enflasyon, bir yanda Merkez Bankası’nın eksiye düşen rezervleri müdahaleyi imkansız hale getiriyor. Bazı ekonomistler ise MB’nin halen dolar satışına devam ettiğini söylüyor. Şahıs ve kurumların dövize erişimleri halen kısıtlanıyor. Ancak eldeki rezervler yeterli değil. Yani bu durumun bir tercih mi, yoksa zorunluluk mu olduğu da henüz anlaşılabilmiş değil.
Yeni Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada "Daha müreffeh ve dirençli bir Türkiye yaratmak için ilkelerimiz şeffaflık, tutarlılık, hesap verebilirlik ve öngörülebilirlik olacaktır. Acil önceliğimiz, ekibimizi güçlendirmek ve güvenilir bir program tasarlamaktır. Plan ve program dahilinde, belirlediğimiz ilkeler çerçevesinde emin adımlarla çıktığımız bu yolda hedeflerimize inşallah herkesin desteğini alarak ulaşacağız. Ancak biraz sabır ve zamana ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.
Ekonomist Mahfi Eğilmez şu tespitte bulundu: “Eğer ekonomi politikası ne pahasına olursa olsun seçim kazanmak amacıyla bu şekilde popülist yaklaşımlarla yürütülmeseydi ne enflasyon ne de kur böyle bir oynaklık içinde olmayacaktı. Bu yanlış ama popülist olduğu için oy getirici siyasetle seçim kazanıldı ama tarihte belki de ilk kez bir iktidar kendi kendine enkaz devretmiş oldu.”
Şimdi ne olacak? Elbette zam yağmuru başlayacak. Seçim öncesi yaşatılan suni bahar sona erdi, kış geliyor diyebiliriz. Harcamalarımızı kısacağız, kemerleri sıkacağız. Oturup bu fırtınan geçmesini bekleyeceğiz.
Dolar kurunun TL karşısında tarihi değer kazanması akaryakıtta zam furyasına neden oldu. Bugünden itibaren benzine 2.70 TL, motorine 1.37 TL, LPG’ye 0.68 TL zam bekleniyor. Telefon ve bilgisayar gibi elektronik eşyalardan otomobile kadar ithal ürünlerde fiyatların güncellenmesine başlandı bile.
Kur artışının neden olacağı enflasyon Haziran ayı verilerine yansımayacağı için, bu ay belirlenecek ücretler yaz aylarında enflasyon karşısında erimiş olacak. Bu da yetmeyecek, dolaylı vergilerle sabit gelirli vatandaş iyice bunaltılacak.
Piyasalardaki beklenti, Merkez Bankası’nın politika faizini şu anki ekonomik normların gerektirdiği seviyeye yükseltmesi.
Dünkü ‘kur şokunu’ değerlendiren uzmanlar, TL’deki değer kaybının bekledikleri bir şey olduğunu ancak bunun ölçülü olmadığını belirtiyor. ekonomim.com'dan Şebnem Turhan’a konuşan Gedik Yatırım Baş Ekonomisti Serkan Gönençler "Kur korumalı mevduat (KKM) büyüklüğünün 125 milyar dolara ulaşması nedeniyle, TL’deki sert değer kayıpları kamu için çok büyük bir yük doğuracağından, bu değer kaybının ölçülü olarak gerçekleşmesi de gerekiyor.
Ancak, kurda son birkaç günde görülen hareketin ölçülü olduğunu söylemek giderek zorlaşıyor. Bu hareket, Mehmet Şimşek’in atanmasıyla artan konvansiyonel ekonomi politikalarına dönüş beklentileriyle birlikte, Merkez Bankası’ndan bir faiz adımı atılması beklentilerini (olağanüstü bir toplantı da dahil olmak üzere) pekiştirebilir."
Yani önümüzdeki dönemde Merkez Bankası faizlerinin piyasa faizlerine yakın şekilde güncellenmesi bekleniyor. “Faiz sebep enflasyon sonuç” iddiasının bizi getirdiği yer burası